7. Bölüm: Aldatılmak.

27 4 0
                                    

(Aslı'nın Anlatımıyla)

Bugüne çok enerjik uyanmıştım. Bana da enerji hep son günlerde gelirdi zaten... İlk uyanan oldum ve Almila ile Asya'yı uyandırmak için odalarına girdim.

"Koğuş, kalk!" dedim yüksek bir sesle. Almila yüzünü buruşturarak memnuniyetsiz bir ifadeyle uyanırken Asya gülümseyip doğrulmadan asker selamı verdi.

"Asya Demiroğlu, 2005, İzmir. Emredin komutanım!" dedi uykulu sesiyle.

"Üzerine zıplayarak seni uyandırmamı istemiyorsan hızlıca uyan Asya." dedim gülerek.

Üçümüzün de çok iştahı olmadığı için kahvaltı işi hızlı bitti ve normalden biraz daha erken bir saatte okula yol aldık. Okula vardığımızda, sınıfta sadece Eray vardı. Emre ve Arda neredeydi?

"Günaydın Eray. Emre ile Arda nerede?" dedim merakla.

"Günaydın kızlar, hoş geldiniz. Arda kütüphanede dün ders çalışamadığı için konu tekrarı yapıyor. Emre bahçeye çıkacağını söyledi. Morali bugün pek bir bozuktu. Ben de anlamadım..." diye açıkladı. Ne olmuştu ki acaba? Emre, şu beş günlük zaman diliminde tanıdığım kadarıyla enerjisi yüksek bir çocuğa benziyordu. Yüzünün düştüğünü hiç görmemiştim. Büyük bir olay yaşamış olsa gerek...

Saate baktım. Dersin başlamasına daha yarım saat vardı. Hava alacağımı söyleyip bahçeye çıktım. Biraz dolaştım. Neredeydi bu çocuk?

Bahçenin biraz daha dip köşelerinde, bir bankta oturmuş, başını öne eğmişti. Yanına yaklaştığımda gözlerinin dolu olduğunu gördüm. Ağlıyordu. Ama neden...

"Emre?" diye dikkatini çektim. Telaşla yüzündeki yaşları silip yüzüme baktı. Ben olduğumu gördüğünde bakışlarını bir süre üzerimde tuttu. Gözleri kan çanağına dönmüştü ve şişmişti.

"Aslı... Gel, otur." dedi. Hemen yanına oturdum.

"Sana ne oldu böyle?"

"Geçmişimi yaklaşık bir kaç saat önce gömdüm. Son kez geçmişimi düşünüp son kez ağlıyorum."

"Geçmişin mi?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Uzun ve çok sıkıcı bir hikaye. Dinlemek istediğine emin misin?" dedi bıkkın bir ses tonuyla. Bıkkındı ama anlatmak, daha doğrusu kurtulmak istiyor gibiydi. Ayrıca merak da ediyordum. Böylesine hayat dolu bir çocuğa ne olmuştu da bir günde bu hale gelmişti?

Başımı istercesine salladım ve anlatmaya başladı. "Biz üçümüz, iki yıl önce babamız denen iğrenç herif kaybolup kayıplara karışınca, İstanbul'da amcamızın evinde kalmaya başlamıştık. Bir gün hırsız mı ne girmiş eve... Tabii herhangi bir aile ferdi kendi evini soyamaya tenezzül etmeyeceğine göre suçlu biz tutulduk. Kovdu, sokağa attı. Tabii evimiz barkımız yoktu. Biz de bir yıl boyunca hiç durmadan çalıştık. Okula gidemedik, o yüzden sizden bir yaş büyüğüz. 17 yaşındayız yani. Terk edilmiş binalarda zar zor geçiniyorduk.

"Aptal saptal ilişkilerde, aşk zannettiğim saçmalıklarda buldum kendimi. Onlar önemli değil. Asıl önemli olan son eski sevgilim. O zor dönemde ona deliler gibi aşık oldum. İlk gördüğüm anda... Ceylan'dı adı. Onu çalıştığım kafede görmüştüm ilk kez. Tanıştık falan. O da tabii amcamı tanıyor. Yeğeni olduğumu bildiği için bir gün ona ettiğim çıkma teklifini kabul etti. Ama beni istediği için değil. Paradan, puldan... Tabii ben bunu bilmiyordum, çok sonradan fark ettim. Yaklaşık 4 ay boyunca benim için rüyalar gibi bir ilişki geçti. Daha doğrusu pek sevgili gibi değildik. Ona sonra değineceğim. Dördüncü ayımızda, her zamanki buluştuğumuz yere gittim. Ne göreyim, elimi bile sadece bir kaç kere tutan, bir kere bile bana sarılmayıp öpmemiş kız bir çocukla, benim için en değerli olan o yerde öpüşüyor. Tamam aldattı sorun yok. Allah kahretsin ki onu öyle seviyordum ki ve o kadar aptaldım ki af dilese affederdim. Sonra konuşmalarını duydum.

Altı KalpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin