39. Bölüm: Hissizlik.

10 2 0
                                    

(Aslı'nın Anlatımıyla)

Eski sevgilim...

Eski sevgilim...

Eski sevgilim...

Emre'nin söylediği cümle beynimin her köşesinde yankılanırken hayatımın şokunu yaşıyordum. O kızın burada ne işi vardı? İstanbul'dan İzmir'e nasıl gelmişti? Ne istiyordu?

"Ne işi var lan bunların burada!" Eray'ın öfkeli sesiyle dikkatim dağıldı.

"Bunlar derken?" dedim anlamayarak. Birden fazla kişiden bahsetmişti. Eray stresle elini ensesine koydu. Nasıl açıklayacağını bilmiyordu.

"Beni aldattığı çocuk da gelmiş." diye açıkladı Emre. Şok içinde kaldım. Kahretsin! O ne diye gelmişti ya!

"Amcamın işi olabilir mi?" dedi Arda.

Eray başını salladı. "Ondan beklerim. Arasam mı? Ya da-"

"Abartıyorsunuz." diye Eray'ın sözünü kesti Emre düz bir sesle. Ona baktım. Eski sevgilisi burada olmasına rağmen gayet sakin görünüyordu.

"Abi dalga mı geçiyorsun sen? Ceylan burada diyoruz! Cenk burada diyoruz! Sen nasıl bu kadar sakinsin?" dedi Arda hayretle.

"Şu an Aslı'ya saygısızlık ediyorsunuz," dedi hâlâ düz olan sesiyle. "Eskide kalmış boş iki insanı bu kadar umursayarak Aslı'ya saygısızlık ediyorsunuz. Ne yaptıkları, nereye gelip gittikleri, ne halt yedikleri zerre umrumda değil. Nasıl gelmişler, neden gelmişler... Umrumda değil." Tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Sesi o kadar net ve duygudan uzaktı ki, insanı istemsizce ürkütüyordu.

"Emre!" Kapının oradaki seslenen kişiye baktık. Kerim'di.

"Bir kız ve bir çocuk var. Seni soruyor." dedi. Gerildim. Onlar olmalıydı.

Emre hiçbir şey söylemeden yanımdan geçip giderken hemen arkasından ilerledim. Diğerleri de bizi takip etti. Sınıftan çıktığımız anda koridorun sağ tarafından bir kız sesi duyuldu.

"Emre..." Emre olduğu yere adeta çivilendi. Aniden durmasıyla az kalsın sırtına çarpıyordum. Yavaş bir baş hareketiyle sağına baktığında ben de baktım. Büyük bir kalabalığın önünde iki kişi duruyordu.

Kızı gördüğümde dehşetim arttı. Ben bu kızı tanıyordum! Geçen sene onunla aynı sınıftaydım. Ceylan Ersöz. Ali Arda'dan hoşlanan bir kızın grubundadı. O illet çete yüzünden Almila çok çile çekmişti.

1.55 boylarında, kahverengi gözleri, dipleri siyah, uçlarına doğru sarıya dönen saçları... Fakat yanındakini tanımıyordum. Cenk denen çocuk olmalıydı. 1.80 boylarında, siyah saçları ve kapkara gözleriyle dimdik duruyordu. Ceylan yanında minicik kalmıştı. İkisinin de üzerinde okulun kıyafetleri vardı.

Emre yanlarına doğru giderken ben de ilerledim. Tam karşılarında durduğunda, ben onun yüzünü tam bir şekilde görebilmek için yanından birkaç adım ilerisine geçtim. Yüzü hâlâ duvar gibi dümdüzdü.

"Emre Yıldırım." dedi çocuk. Ona baktım. Küçümseyici bakışlarının altında alayla gülümsüyordu.

"Cenk Akkan." diye karşılık verdi Emre. Kalbim hızlanmaya başladı. Tepkisiz hali beni hiç olmadığı kadar korkutuyordu.

"Uzun zaman sonra yeniden karşı karşıyayız. Eh, bu sefer bizi uzaktan izlemeyeceksin. Artık birbirimize çok daha yakınız." Yüzündeki eğlenir ifade sinirimi bozmuştu. Emre omzunu silkti.

"İnan bana, ne yaptığınız biraz bile umrumda değil." dedi kısaca. Cenk yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi. Ama kısa sürede yok oldu.

"Sen şimdi gözlüğünü ve diş tellerini çıkarıp sivilcelerinden kurtulunca adam mı oldun lan?" dedi. Burnumdan öfke dolu bir nefes verdim. Ne zırvalıyordu bu?

Altı KalpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin