23. Bölüm: Murat Koçak.

21 2 2
                                    

(Emre'nin Anlatımıyla)

Oldukça güzel bir okul yılı yaşıyorduk. İlk önce beni kalpten seven sevgilim, ardından arkadaşımız Deniz... Bu sabah da sanki koca okulda bir tek bizim sınıf varmış gibi bizim sınıfa düşen bir çocuğun kayıt yaptırıldığı mesajını almıştım.

Müdür Ömer Türker: Okulumuzun 11/E sınıfına Murat Koçak adında bir erkek öğrenci kayıt yaptırdı.

Kim olduğunu ister istemez merak etmiştim. Şu anda da okuldaydık. Yanımdaki güzeller güzeli sevgilim omzuma başını koymuş, dersin başlamasını bekliyorduk.

Din kültürü öğretmenimiz Polat Hoca ve yanında 1.80 boylarında, kumral, kahverengi gözlü bir çocuk sınıfa geldi. Murat denilen çocuk buydu herhalde. Onu baştan aşağı süzdüm. Nedense gözüm bu çocuğu pek tutmamıştı. Zengin tiki çocukları gibiydi.

"Yine yeni biri! Hocam, bir tek bizim sınıfta boş yer var sanırım..." dedi sağ tarafta, cam kenarında oturan Melih.

"Evet çocuklar, sizin sınıfa bu yıl bayağı öğrenci geliyor... Dün Deniz diye bir arkadaşınız gelmiş, okulun başlarında da üçüz kızlarımız... Bu arkadaşınız da bir sorun olmazsa yeni eğitim öğretim yılında bizimle olacak." dedi hoca. Sonra yeni gelen çocuğa döndü.

"Ben Polat Önder. Din kültürü öğretmeniyim. Seni de tanıyabilir miyiz?" Çocuk başını sallayıp bize döndü.

"Merhaba... Ben Murat Koçak. 17 yaşındayım. Aliağa ilçesine bağlı olan Sancaktar Kolejinden geliyorum."

"Teşekkürler Murat. Müsait olan sıraya oturabilirsin."

Hızlıca sınıfı tararken Melih, "Yanım boş, gelebilirsin..." dedi. Murat hızlı adımlarlarla ilerleyip cam tarafından en arkadaki Melih'in yanına oturdu.

Sancaktar Kolejini duymuştum. Güzel bir okuldu. Başarı oranı ortalamanın üzerinde olsa da geçen sene bizim okulla yapılan bilgi yarışmasını kaybetmişlerdi. Bu çocuktansa ciddi oranda hiç hoşlanmamıştım. Ama umarım ön yargılı davranıyorumdur da iyi biri çıkardı. Oysa hiç sanmıyordum. İçimdeki ses, nedensizce bu çocuğun Kerim'den bile kötü biri olduğunu söylüyordu...

Ders başladığında dikkatimi öğretmenin anlattıklarına vermeye çalıştım. Bu sefer başarılı olarak dikkatle dersi dinledim. Hızlı ve güzel geçen dersin sonunda zil çaldı. Sınıfa yeni gelen Murat sınıftan çıkacakken Kerim seslenerek onu durdurdu.

"Murat!" dedi sertçe. Murat olduğu yerde durdu ve alaylı bir tavırla tam arkasına, ona yaklaşan Kerim'e doğru döndü. Sanırım tanışıyorlardı.

"Ne diye geldin sen! Hadi doğruyu söyle, bu okulda olduğumu biliyordun ve bütün okul senemi zehir etmek için geldin, öyle değil mi?" Öfkeli sesine Murat alayla güldü.

"Biraz rahatlasan mı Kerim? Neden geldiğimin bir önemi yok. Hem babalarımız ne güzel ortak oldu, biz de bu nedenle daha yakın olmalıyız." diyerek göz kırptı. Konuşma tarzı gerçekten sinir bozucuydu.

Kerim öfkeyle Murat'ın yakasını tuttu. "Lan ben bilmiyor muyum neden ortak olduğunuzu! Amacınız bizi batırmak! Sen beni salak mı sandın?" diye bağırdı. Kerim'i hiç bu kadar sinirli görmemiştim. Kerem devreye girip kardeşinin kolunu tuttu.

"Kerim tamam bırak, okuldayız." dedi ama Kerim takmadı bile.

"Ah, Kerim Erdem. Ne bu öfke? Babalarımız halinden memnun. Sen neden şimdi bana atar gider yapıyorsun kardeşim?" Kerim'in yerine ben çakacaktım şimdi! Kaşlarım çattım. Laubali herif!

Kerim söylediğinin üzerine yakasını bıraktı. Ve gülümsedi... Ama gülümsemesindeki tehlikeli ifadeden ne yapacağını anlamıştım. Onlara doğru yürürken maalesef geç kalmıştım. Kerim, Murat'a sağlam bir yumruk geçirirken Kerem ve ben onu tuttuk.

Altı KalpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin