4-Umutlar

1.1K 171 1.5K
                                    

Çığlığım bütün orman da yankılandı. Önce kargalar cırtlak sesleriyle bağırdılar. Ardından uçuşup gökyüzüne karıştılar. Ben ise gördüğüm şey karşısında ellerimle gözlerimi kapattım ve yavaş yavaş geriye doğru yürüyordum. Vücudum alev içerisinde yanıyordu. Kalbim öyle bir şiddetle atıyordu ki adeta çıkmak için can atıyordu. Lanet olsun, lanet olsun ve lanet olsun. Bu anı kesinlikle görmemeliydim.

Emir tahmin ettiğim üzere birkaç saniye önce tuvaletini yapmıştı ve ben pantolonun düğmesini takarken görmüştüm. Emir ise beni gördüğü gibi direkt yüzü şaşkınlıkla ve utançla kızararak arkasına döndü. Bu anı gördüğüm gibi direkt elimle gözlerimi kapatmıştım ve geriye doğru yürüyordum. Bu utançla beraber vücudum yanıyordu. "Çok ama çok özür dilerim! Bilerek olmadı! Burada bu şekilde olduğunu bilsem yemin ederim gelmezdim. Ben sadece seni mera-"

Bir el, ben geriye doğru giderken beni belimden tuttu ve durmamı sağladı. "Azra, sakin ol." dedi Emir. Onun da sesi normalinden biraz değişik çıkmıştı. O da iyi değildi ve utancını gizlemeye çalışıyordu. Benim ise ellerim hala gözlerimdeydi. "İşini hallederken görmedim yemin ederim!"

Rahatlayan bir nefes verdi. "Azra ellerini gözlerinden çeker misin?" Başımı utançla iki yana doğru olumsuzca salladım. Şu an asla onun gözlerine bakamazdım. Öyle bir utancın içindeydim ki yerin dibine girmiştim ve bunun etkisinden çıkmak hiç kolay olmayacaktı. Birkaç saniye boyunca o şekilde hiçbir şey yapmadan durdu. Sonra birden iki eliyle gözlerimin üstündeki ellerimi tuttu ve yüzümden çekerek aşağı indirdi. Ben de gözlerimi yavaşça açmak zorunda kaldım ve başımı biraz yukarı doğru kaldırarak ona baktım. Saçları dağınıktı ve birkaçı gözünün önüne düşmüştü. Kahverengi gözlerini gözlerime kenetlemişti.

Ben ise çekinerek yanağımın içini ısırarak ona baktığımda o ise başını gökyüzüne çevirdi birkaç saniyeliğine. Gözleri, gökyüzünde ki her yerde dolanıyordu Bir şey düşünüyormuş gibi görünüyordu. Gözlerimiz temas etmediği sürece sorun yoktu. Ancak bu düşüncemi Emir duymuş gibi ellerini saçlarına götürdü ve başını bana doğru eğdi. "Senin burada ne işin var?" Gözlerini arkama doğru çevirdi ve bir kaşını havaya kaldırdı. "Anladığım kadarıyla deli bir cesaretle tek başına gelmişsin hem de."

Utançla başımı eğdim. Ne demeliydim? Yalan mı söylemeliydim? Onu aradığımı söylersem yanlış anlayabilirdi sonuçta ve ben daha fazla rezil olmak istemiyordum. Bu geceye lanet ediyordum. Başımı ona doğru kaldırdım. Gözlerimi onun sağına doğru ormana çevirdim. "Ee.. hava almak için dışarı çıkayım dedim." Elimi enseme götürdüm. Bir kaşını yukarıya doğru kaldırdı. "Sırf hava almak için yan tarafa kadar mı geldin? Kapının önünde oksijen yok mu?"

İşte şimdi kelimenin tam anlamıyla sıçtım. Karşımda duran bu cüsseli bedenini siyahlarla saran kişiye nasıl yalan söyleyebilirdim ki? Her şeyi daha da batırmaya devam ediyordum sadece. Mahvolmuştum ve kendi sonumu getiriyordum. "Şey... dışarı çıkmışken etrafı kolaçan edeyim dedim."

Güzel bir yalan olabilirdi belki onun için ancak bu asla doğru değildi. Azra sen kimsin ki de etrafı kolaçan ediyordun? Hadi etrafta bir İstilacı var diyelim. Hatta onu da geçtim bir yılan var diyelim. Çığlık atarak kendimi kulübeye atardım. Umarım beni Görkem kadar korkak birisi zannetmiyordur. Gözünü boyamaya ihtiyacım vardı.

"Çok cesur bir kızsın galiba." Kollarını göğsünün önünde birleştirdi. Tabi ne demezsin! O kadar cesurum ki bir arıdan bile korkuyordum. Ah Emir, ah. Senin önünde düştüğüm şu hallere bak. "Hı hı."

Emir kaşları anlam veremediğim bir şekilde çattı. Yüzüme bakıyordu fakat bir şey düşünüyor gibiydi. Birkaç saniye boyunca bana baktı. Yani bakışlarını yüzümde hissediyordum. Ben ise gözlerimi ondan kaçırmıştım ve ağaçlara bakıyordum. "Azra-" Gözlerimi ona doğru çevirdiğim esnada birden gökyüzünden korkunç bir ses çıktı ve ardından da gökyüzü aydınlandı.

İstilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin