20-Uçurum

436 90 199
                                        

*Yaklaşık 1 Gün Sonra*

Tüm ruhlar buruk, tüm kalpler yaralıydı...
-

Büşra'nın ölümünün üzerinden yirmi saat geçmişti. Yaklaşık bir gün. Ve bu her saat bizi, beni daha da ruhsuz hale getirmişti. Ne sağlıklı düşünebiliyordum, ne de çadırımdan dışarı çıkıyordum. Tek yaptığım şey üzerinden saatler geçmiş olmasına rağmen sürekli ağlama krizlerine girip kendimi harap etmekti. O kadar çok ağlayıp kendime zarar vermiştim ki bir süre sonra hareket edemeyecek hale gelmiştim. Herkes bu durumdan fazlasıyla etkilenmişti fakat en çok yarayı alan kişi bendim. Çok bir muhabbetimiz olmuş olmasa da birbirimizi anlardık. Birbirimizin yanında olduğumuzu hissettirirdik ve bu bizim için yeterliydi. Şimdi ise her şey alt üst olmuştu.

Büşra bir kelebekti. Bu hayata geç gelmişti. Hayatı yaşayabilmek için yıllarca en kötü zamanları yaşamıştı. Kendisinden başka destekçisi yoktu. Yıllarca kozasında duran Büşra daha yeni hayata atılmıştı. Kanatlarını güzel bir ritim ve ahenk ile birbirlerine vurup gökyüzünde uçuşuyordu. Bundan zevk alıyordu. Hayatı seviyordu. Fakat bir anda öyle bir şey yaşamıştı ki yıllardır bu anları bekleyen kelebek hayatına kıymıştı.

Ve o günden sonra Büşra bir daha kanatlarını çırpamamıştı...
-

Çadırımın içinde hazır bir şekilde duruyordum. Çantamı ve bavulumu hazırlamıştım. Üstüme de yeni temiz kıyafetler geçirmiştim. Uzun ve yorucu bir yolculuk bizi bekliyordu.

Büşra intihar ettikten sonra her şey dakikalar içerisinde gelişmişti. Herkes çadırlarından peş peşe çıkmıştı. Kısık ve yarı gözler ile çadırlarından hiçbir şeyden habersiz olarak çıktıklarında gördükleri ilk şey Büşra'nın halata bağlanmış olan cansız bedeniydi.

Gördükleri şey ile gözleri hiç olmadığı kadar açılmıştı. Ve hepsinin tepkileri birbirinden farklıydı. Çığlık atanlar, bağıranlar, ağlayanlar ve ağız dolusu kusanlar...

Hepsi bambaşka tepkileri ifade ediyordu fakat hepsinin içerisinde aynı duygu vardı.
Korku.

Beni cansız bedenden uzaklaştıran kişi Barış olmuştu. Kollarımdan sıkıca tutup beni cesetten en uzak olan mağaranın kenarına götürmüştü. Beni kollarıyla sarmalamıştı. Hiç olmadığı kadar hıçkırarak ağladığımda vücudumu saran Barış'ta titriyordu. Fakat ağzımızı açıp konuşmaya cesaretimiz olmadığı için hiçbir şey söylememiştik.

Zeynep karşısında duran cansız bedeni gördüğü an ağız dolusu gelen bütün kusmuğu vücudundan çıkardı. Ve her zaman olduğu gibi Görkem onun yanında oldu. Zeynep bir yandan ağlarken bir yandan kusmaya devam etmişti. Görkem ise Zeynep'in saçlarını arkadan tutup daha iyi bir şekilde kusmasına yardımcı olmuştu.

İlsu ve Arda ise sadece şaşkınlık içerisinde kalmışlardı. Kaşları çatıktı ve saniyeler boyunca karşılarında duran cesede bakmışlardı. Ama tıpkı bizim olduğumuz gibi konuşmaya cesaretleri olmadıkları için susmayı tercih etmişlerdi.

Ve bunların dışında ise en değişik tepki veren kişi Sefa'ydı. Çadırından çıktığını çıktığı karşısında Büşra'nın cesedini görmüştü. Önce kısık gözleri açılmıştı. Ardından dudaklarını birbirine bastırdı ve ellerini saçlarının arasına geçirip başını eğdi. Fakat acısını bağırıp bir yerlere vurmak yerine sadece sustu. Evet, sustu. Normalde gözü dönmüş bir şekilde kendisini kaybetmesini beklerdim fakat öyle olmamıştı. Sadece susup dakikalar boyu Büşra'ya bakmıştı. Ardından dudaklarını hareket ettirip kendince bir şeyler mırıldanıp çadırının yanına çömelip kendisini derin düşüncelere boğdu.

İstilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin