41-Karanlık Yüzlü Adam

190 15 102
                                    

Gözlerimi her zaman ki gibi güneşin beni rahatsız etmesiyle açmak istemiştim. Ancak bu sefer başım öyle bir ağrıyordu ki daha fazla uyuyamayacağımı anladığım için sızlanarak gözlerimi açtım. Kollarımı açarak esnediğimde dün gece ki her şey bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Herkes çok güzel süslenmişti. Ancak güya içkinin dozunu kaçırmayacaktık fakat herkes öyle bir sarhoş olmuştu ki yürümeyi bırakıyorum, ayakta duracak halde bile değildik. Pişman mıydım? Kesinlikle hayır. Çünkü Görkem'in hayalini gerçekleştirmiştim. Görkem ile Barış'ın tartışmalarını, Emir'in Deniz'le dövüşmesini, Görkem ile masanın üzerinde dans etmem ve Sefa'nın kucağına düşüp onunla çocuk gibi tartışmamız çok eğlenceliydi. Hiçbirini unutamazdım. Benim sayemde herkes mutlu olmuştu. Fakat en önemli iki şeyden birisi de Ayaz'ın Sefa'nın kolları arasından alıp beni kucağına alarak ormanın derinliğine götürüp konuşmamızdı. Her bir saniyesini adım gibi hatırladığımda kalbim hızlanmaya başlamıştı. Bana kalbinin ben de olduğunu söyleyerek aşık olduğunu itiraf etmişti. Bundan daha ne güzel olabilirdi ki? Fakat asla beş günlük tanıdığı birisi gibi konuşmamıştı. Hafızası yerinde olabilir miydi bilemiyordum ama yakında bunun da kokusu ortaya çıkacaktı.

En önemli konu ise Orkun hocanın otobüsün hazır olduğunu ve yarın akşam, yani bu gece gideceğimizi söylemişti. Deneye kıyasla bir iki gün önce otobüse binecektik ve otobüse de tam zamanında varacaktık. İşler düzeliyor olmalıydı. Bu da demek oluyordu ki olay akışı değişecekti ve güvenli yere gideceğimiz için kimse ölmeyecekti. Heyecanla ve merakla kurtuluşumuzu bekliyordum.

"Sana, ne günaydın ne de tünaydın diyeceğim Azra. Çünkü saat 20.01 ve hazırlanma vaktimiz geldi." Yanı başımda beliren ve kafamın üzerine elini koyarak saçımı okşayan Barış'ı gördüğümde her zaman ki gibi saçının darmadağın olduğunu görmem sırıtmama neden oldu. Fakat sonradan akşam olduğunu fark ettiğimde kaşlarımı havaya kaldırdım. "Ne, akşam mı oldu? Ben kaç saattir uyuyorum?"
"Yaklaşık on beş civarı."

Gözlerimi kocaman açtığımda kafamı çevirip cama baktım ve havanın yavaş yavaş karardığını gördüm. Ben nasıl bu kadar uzun süre uyumuştum? Gerçi dün gece çok içip yorulmuştum ve bu kadar uyumamam sanırım normaldi. Başımı çevirip diğerlerine baktığımda da diğerlerinin de yeni yeni uyandığını ve sızlanarak hazırlandıklarını gördüm. Orkun hoca ise diğerlerinin aksine çoktan hazırdı ve bu da onun bizden önce çoktan uyanık olduğunu ve akşamı beklediğini gösteriyordu.

Başımın ağrımasıyla elimi alnıma götürdüğümde Barış'a dönerek "Senin de başın ağrıyor mu?" dedim. O da saçlarımı okşayan elini çekti ve işaret parmağını şakağına bastırdı. "Ağrıyor ama benim bünyem alışık buna. Senin ilk deneyimin olduğu için ağrıması normal. Bir saate geçer büyük ihtimalle."

Başımı onaylayan bir şekilde salladım. "Dün gece çok güzeldi ama değil mi? Ben çok eğlendim." Barış'ın mimiklerine dikkat kesildiğimde gülümsedi ve elini omzuma koyarak sıvazladı. "Uzun zamandır böyle partilere katılmamıştım ve en iyisiydi diyebilirim. Gözlerim şenlendi." Barış bir anda ağzından bir şey kaçırmış gibi gülümsemesini kestiğinde gözlerini kaçırdı. Dün geceyi göz önünde bulundurduğumda yerde oturup bira içerken Büşra ile Pelin'den birisini izliyordu. Pelin olduğunu düşünüyordum fakat o kadar çok değişiklik vardı ki Büşra olma ihtimali de vardı.

"Dün gece en çok Görkem'le Zeynep'e yaradı. Baksana şunlara." Barış konuyu dağıtıp başıyla salonun bir tarafını işaret ettiğinde gözlerimi gösterdiği yere çevirdim. Zeynep ile Görkem beraber çantalarını hazırlarken sohbet ediyorlardı ve aramızda mesafe olmasına rağmen gözlerinin ışıl ışıl parladığını görebiliyordum. Zeynep'in iki gözünde ki ışık Görkem'in tek gözünde vardı. Görkem Zeynep'i deneyde ki kadar çok seviyor olmalıydı. Hayatımda gördüğüm en güzel seven insan olabilirdi.

İstilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin