54-Kanlı Gözyaşlar

114 10 116
                                    

*Bölüme başlamadan önce bölümü oylamayı unutmayın ve paragraf aralarında beni yalnız bırakmayıp bol bol yorum yaparsanız sevinirim. İyi okumalar.*

*Ɓölümü okurken yukarıda ki şarkıyı dinlemeniz tavsiye ediliyor.*
______________________________________

🌙

Bazı zamanlarda hissedilen duyguların yanında kelimeler yetersiz kalırdı. Tıpkı şimdi, Barış'ın gözlerine bakarken de ne yapacağımı bilemiyordum. Pelin, Barış'ı gerçekten sevmiş miydi bilemiyordum ama dün ki söyledikleri aklımda belirivermişti. Pelin'e göre aşk, dostluktan çok daha önemliydi. Kendi canını bile hiçe sayman gerekirdi. Seven sevdiğini yaşatmalı demişti ama sevdiği onu öldürmüştü. Seven yaşam verirdi ama onların aşkında yaşam verilmemişti, yaşam alınmıştı. Bazı aşklar sadece pişmanlık ve acı verirdi. Aşk, şans işiydi. Kimileri kazanır ve sonsuz mutluluğa ererdi. Ve kimi bahtsızlar için ise aşk bir ölüm bataklığıydı...

"B-ben ne yaptım?" Barış'ın titrek sesiyle beraber tüm düşüncelerimden sıyrıldım. Kahverengi, dolu ve kızarık gözleri Pelin'in üzerinde dolanıyordu. Göğsü hızlıca inip kalkıyordu. Bir elinde tutmuş olduğu kaya parçası, eliyle beraber hava da donup kalmıştı. Titremek dışında hiçbir hareketi yoktu. Rüzgar acımasızca kıvırcık saçlarını dağıtıyordu.

"B-Barış..." Patladığı için kanayan dudaklarımın arasından güçlükle konuştuğumda yattığım yerden doğrulmaya çalıştım ancak bedenim öyle büyük bir acıyla durdurdu ki beni, dişlerimi sıkmak zorunda kalmıştım.

"Ben katil mi oldum?" Barış hipnoz olmuş gözlerini bir an olsun Pelin'den ayıramazken nihayetinde elinde ki kaya parçası yere düştü. Havada ki elini saçlarına geçirdiğinde diğer elini de yumruk yaptı. Gözlerinde gördüğüm acı o kadar büyüktü ki dudaklarımı birbirine bastırmak zorunda kaldım.

"Ben bir insanı değil, ben sevdiğim kızı öldürdüm." Barış adeta yeni fark ediyormuş gibi şaşkınlıkla gözlerini ondan ayırıp bana döndü. Yumruk yapmış olduğu elini salıp işaret parmağıyla kendisini gösterdi. "İnsan sevdiğini öldürmez ki. O sadece yaralandı, değil mi?"

Gözlerinde ki o umut kırıntıları canımı öyle bir yaktı ki gözlerimden çıkan bir yaş yanağıma doğru süzüldü. Titrek nefesler alıp verirken tüm gücümü vererek, canımın acımasına rağmen yattığım yerden güçlükle doğruldum. Mideme kramplar girmişti ve sanki beni bir şeyler için uyarıyordu. Tıpkı önce ki seferlerde olduğu gibi...

"Neden kalkmıyor? Onu kaldırmamı mı bekliyor yoksa?" Barış yeni yollar denemeye çalıştığında artık ağlamaya başlamıştım. O ise benim ağladığımı bile göremeyecek hale geldiğinde bir adım attı ve Pelin ile arasında ki mesafeyi kapadı. Yavaşça çömeldiğinde Pelin'in saçlarına bulaşan kana bakmamaya çalışıyordu. Titrek ellerinin birisiyle kolunu, diğeriyle de boynunu tutup yavaşça kendisine doğru çevirdiğinde ise tam bir faciaydı. Pelin'in kandan görünmeyen yüzüyle karşılaşan Barış acıyla haykırıp kendisini arkaya doğru attı ve kalçasının üzerine düştüğünde seslice ağlamaya başladı. "Bunu ben yapmış olamam! Onu gülerken gördüğümde benim de içim kıpır kıpır oluyordu. İnsan hiç böylesine sevdiği birini öldürür mü? İstilacılar koku salmış olmalı! Beni kontrol ediyorlar!"

Etmiyorlardı. İstilacıların devri artık sona doğru geliyordu. Evet, merkezden kaçtığımız gece orada çok büyük patlamalar olmuştu ve o geceden beri neredeyse hiç İstilacı görmemiştik. Bunun için doya doya sevinmeliydik belki ama son yaşanan olaylardan sonra fazla ruhsuzduk. Eskisi gibi olabilecek miydik bilmiyordum ama toparlanmamızın uzun süreceği kesindi. Ve ayrıca koku olayı olacak olsa ya Mavi Göz bize söylerdi, ya da biz zaten çoktan onu anlardık. Barış kendi hür iradesi ile yapmıştı her şeyi. Bu yüzden hem üzülürken hem de seviniyordum. Üzülüyordum çünkü Barış gözlerimin önünde adeta deliriyordu. Seviniyordum çünkü beni korumak için her şeyi yapardı. Ve bu dakikadan itibaren Barış benim için sadece abi değil, her şeydi. Ona çok şey borçluydum.

İstilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin