*Bölüme başlamadan önce bölümü oylamayı unutmayın ve paragraf aralarında beni yalnız bırakmayıp bol bol yorum yaparsanız sevinirim. İyi okumalar*
*Yukarıda ki şarkıyı dinleyerek okumanız tavsiye ediliyor.*
______________________________________🌙
İnsanların canını en çok yakan kişiler düşmanları olmalıydı değil mi? Peki neden her defasında çok sevdiğimiz dostlarımız bizim canımızı yakmıştı? Görkem Sönmez soruyordu bunu işte...
"Görkem!" Zeynep yüzünde ki maskeyi çıkarıp kenara fırlattığında çığlıklar eşliğinde koşmaya başladığı anda gözü öyle bir dönmüştü ki Emir'e omuz atarak merdivenlere doğru gittiğinden haberi yoktu.
Ben olduğum yere donup kalarak Emir'e baktığımda onun sarsılan bedenini ve o bembeyaz kesilen suratı ile karşılaştım. Evet, maskeli olmasına rağmen görebiliyordum. Cüsseli bedeni un ufak olmuştu ve gözleri korkuyla merdiven boşluğunda dolanıyordu. Elleri havada asılı kalmıştı. En sevdiği dostunun ikinci defa canını yakmıştı. İki kez ölümle burun buruna getirmişti. Bunun yerine onu her daim koruması gerekmez miydi?
Saniyeler sonunda kendine güçlükle gelebilen Emir aşağı doğru bütün gücüyle koşmaya başladı. "Azra!" Sessiz koridorun içerisinde Ayaz'ın telaşlı sesini duyduğumda donuk gözlerimi ona çevirdim. Kahretsin, onun yüzünde asla görmek istemediğim o korkuyu görebiliyordum. Bu korku ölümün habercisiydi.
"Hayır, hayır, bana öyle bakma Ayaz. Sadece düştü ve canı yandı değil mi? Barış'tan sonra bir ölümü daha kaldıramam. O benim kardeşim..." Gözlerim alevler içerisinde yanmaya başladığında aynı zamanda bir şelale de oluşmaya başlamıştı. Kulaklarımı aşağıdan gelen Zeynep'in çığlıkları dolduruyordu ve titremeye başlamıştım. "O bizim mutluluğumuz. O küçücük bir çocuk. Onu da koruyamazsak biz ne işe yararız ki Ayaz?"
Fısıldayarak söylediklerime karşı Ayaz daha fazla bana bakamadı ve kolumu tutarak beni merdivenlere doğru peşinde koşturmaya başladı. İçim içimi yerken nefes alıp vermekte güçlük çekiyordum. Saniyeler sonra karşılaşacağım manzaraya asla hazır değildim. Biz üçüncü kattaydık fakat tek bir kat bile fazlasıyla uzundu bu merkezde. Bir kattan düşsek bile ölme riskimiz vardı ve üçüncü kattan birinci kata düşen birisi yaşayabilir miydi?
Titrek adımlarım merdivenlerin sonunu bulduğunda tek bir kat inmemize rağmen karşılaştığım manzara ile gözlerim kocaman açıldı. İkinci katta olmamıza rağmen aşağıya doğru bir merdiven yoktu. Ve sadece iki metre önümde yüz üstü sessizce yatan kişiyi buldu gözlerim. "Görkem!" Hızla aramızda ki mesafeyi kapatıp tıpkı Zeynep ve Emir gibi yere çömeldim. Zeynep benim yapmama gerek kalmadan Görkem'in kolundan ve omzundan tuttuğu gibi bedenini kendisine doğru çevirdiğinde kapalı gözleri ile saçlarının arasından alnına doğru süzülen kanla göz göze geldik. Siktir!
"Aman Allah'ım!" Zeynep acılar içerisinde haykırdığında Görkem'in alnından süzülen kanı elinin tersiyle silmeye çalışıyordu. Bedeni öyle bir titriyordu ki elini kontrol etmekte zorlanıyordu. "Aç gözlerini bir tanem!" Kendimi geriye doğru attığımda sırtım duvarla çarpıştı. Ellerimi saçlarıma geçirdiğimde gözlerimden yaşlar gelmeye başlamıştı. Titreyen dudaklarımı aralayarak bir şeyler söylemek istiyordum ancak olmuyordu. Ruhum çığlıklar eşliğinde bedenimi yiyordu. Hiçbir işe yarayamamıştım. Gözlerimin önünde yatan kişi kardeşimdi ve onu kurtaramamıştım. O ölmüştü, değil mi?
"Görkem..." Emir şokla ve korkuyla elini Görkem'in yanağına doğru uzattığı esnada ise Zeynep bir anda "Uzak dur ondan!" diye öfkeyle bağırdı ve tüm gücüyle Emir'in yüzüne sert bir tokadı geçirdi. Tokadın sesi koridorda yankılandığında Emir'in yüzü yana düşmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila
Action"Buradan ikimizin bedeni sağ çıkamayabilir ama sen ikimizin kalbini yaşatıyor olacaksın." Bir yaz kampına eğlenmek için giden yüzlerce genç. Orman da hepsi on beşer gruplara dağılmış. Fakat başlarına geleceklerden hiçbirinin haberi yok. Bir istila...