9-Erzak

595 111 504
                                    

Ölüm.
Bize ne kadar uzaksa bir o kadar da yakındı. İnsanları dünyadan silen ve arkasında hüzünle insanları bırakan şeyin ta kendisiydi.

Bu zamana kadar hiç sevdiğim birinin ölüm haberini almamıştım ve yasını tutmamıştım. Hayat ise bunu bana alıştırarak vermedi. Direkt hayatımın merkezinde olan ailemi aldı. En değer verdiğimi ve en sevdiğim kişileri aldı. Ne tepki vermem ve ne yapmam gerektiğini bilememiştim. Ama hayatım boyunca en çok ağladığım gündü, bugün.

Ve bu iş sadece ailemle de kalmadı. Bana bu acı için hayat zaman tanımadı ve hemen yanı başımda, beraber aynı sofradan yemek yediğimiz, aynı yerde uyuduğumuz kişinin canını almıştı. Hayat, bugün bana karşı çok acımasızdı...

Gamze Duman...
Çok tanıdığım ve konuştuğum biri değildi. Ama sanki öleceğini biliyormuş gibi ölmeden bir gün önce benimle uzun bir muhabbet etmişti. Bana söz vermişti. Bu İstila'dan kurtulduğumuz zaman hepimizi Karadeniz'e götürüp gezdirecekti. Yemeklerini, içeceklerini, denizini, havasını, danslarını ve türkülerini bizle paylaşacaktı. Üstelik bunu yapmak için çokta hevesliydi.

Ama olmadı. Bana bu sözü verdikten bir gün sonra öldü. Hem de İstilacılar yüzünden. Ama bir bakıma kendi ölümünü getirmişti. Eğer otobüsün içine geri dönmeseydi şu an hala hayattaydı. Annesinin kendisine vermiş olduğu kolyeye çok değer veriyordu. Fakat bu ona ölümü bahşetmişti...

Gamze Duman.
İstila yüzünden aramızdan ilk ölen olmuştu. Ve umarım ki ilk ve son kişi olurdu...

🌙

Kulaklarım sağır olacak bir noktaya gelmişti. Kadir ve Kayra öyle bir çığlık atıyorlardı ki bedenim buna titremeyle karşılık veriyordu. Onların çığlığı bir yana dursun, patlama sonrasında çıkan ses bile yeterliydi.

Gözlerim ıslaklık yüzünden buğulanmıştı. Gözlerimi kırpıştırdım fakat bu sadece gözyaşlarımın yanağımda süzülmesine sebep oldu. Ellerimi Ayaz'ın göğsünden çektim ve kendimi yere bıraktım. Dizlerimin üstüne düştüm ve titreyen ellerimi toprağın üstüne koydum. Sessizce ağlıyordum. Gözyaşlarım yavaş yavaş ve teker teker toprağa düşüyordu. Ayaz karşımda ayakta duruyordu fakat hareket dahi etmiyordu. Bu kadarı çok fazlaydı. Gözümüzün önünde birisi ölmüştü ve bunu asla unutamazdık.

Bu kalabalık seslerin arasında bir de Zeynep'in ağlama sesini duyuyordum. O da benim gibi ağlıyordu. Bir şeyler söylemeye çalışıyordu fakat ağlamaktan söyleyemiyordu. Hıçkırıkları söyleyeceklerine engel oluyordu. Kalbim adeta göğsümden dışarı çıkacak gibi hızlıca atıyordu. Bedenim de bu gördüğüm acıyla beraber yanıyordu. Damarlarım da alev gibi sıcaklıkta olan kan, hızlıca vücudumda yer değiştiriyordu. Başım ağrıyordu. Gözlerim de ağlamaktan yorulmuştu ve bayılmamak için kendimi zorluyordum. Tozlu ellerimle gözyaşlarımı silmeye çalışıyordum. Gözlerimizle gördüğümüz bu olay çok ağırdı. Hiçbirimiz bunu görmeyi hak etmiyorduk. Bir kolye yüzünden kendini ölüme teslim etmişti...

Ellerimden destek alarak yavaşça ayağa kalktım ve etrafıma baktım. Kadir ve Kayra yere çökmüş ağlıyorlardı. Orkun hoca ve Pelin ise onların yanına çömelmiş onları teselli etmeye çalışıyorlardı. İlsu ve Arda otobüse korkuyla bakıyorlardı. Büşra ise başını Sefa'nın göğsüne yaslamış ağlıyordu. Sefa'da başını ona doğru eğmişti ve Büşra kadar olmasa da üzgün görünüyordu.

Ayaz'a göz ucuyla baktım ve o ise gökyüzünde ki İstilacılara onlara kaşlarını havaya kaldırarak ifadesizce bakıyordu. Kendince bir sorgunun içerisinde olmalıydı.

Bakışlarım Emir'e döndüğünde ise o da Ayaz gibi İstilacılara bakıyordu. Yüz ifadesi ise Ayaz'ın ki gibi değildi. Kaşları çatık bir şekilde bakıyordu. Kafasının içinden neler geçtiğini merak ediyordum.

İstilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin