Hiç bu zamana kadar kelimenin yarım anlamı ile huzurlu bir şekilde uyudunuz mu? Evet, tam değildi, yarım anlamlaydı. Huzur içinde uyumak tüm diğer uykuları silip atardı. Daha önce hiç uyumamış olduğunu düşünürdü insan. Çünkü bu uyku diğerlerinden o kadar farklıdır ki bir mücevher değerindedir.
Ve ben ilk kez kelimenin tam anlamı ile değil, yarısı ile huzurlu bir şekilde uyudum. Evet, tam değildi. Ben zaten hiçbir zaman kelimenin tam anlamı ile uyumamıştım. Aynı şekilde hiçbir zaman da yarım bir huzurla uyumamıştım. Fakat ilk kez bu gece huzurun yarısını anımsatan uyku ile uyumuştum ve bu bütün uykularımı silip atmama sebep olacak tarzdandı. Bu huzurlu on saatlik uyku on sekiz yıllık uykudan daha verimliydi.
-Gözlerimi güneşin gözüme vurmasının artık katlanılmaz bir hale gelecek şekilde beni rahatsız etmesiyle bulanık bir şekilde açtım. Etrafımı buğulu bir şekilde gördüğümde odanın içerisinde dolanan tek ses dışarıdan gelen kuşların güzel bir ritimle ses çıkarmasıydı. Dün ki havayla asla alakası olmayan bir sabaha uyanmıştım. Dün hava sonbahardaymışız gibi hissettirecek şekilde soğuk ve kapalıydı. Şimdi ise sanki bir anda yaza geçmişiz gibi sımsıcaktı ve bu sıcak havaya rağmen üstümde ki kalın sweatshirtle yatıyor olmak beni terlettirmişti.
Ellerimi gözlerime götürüp bulanıklıktan kurtulmak için temizledim. Fakat gözlerim bulanıklıktan netliğe kavuştuğunda hemen karşımda duran şeyi gördüğü an şaşkınlıkla büyüdü. Bedenimde gözlerime katılarak donup kaldı. Nefes alıp vermeyi bir kenara bıraktım. Çünkü her nefes verişimde karşımda duran şeyin yüzüne nefesim çarpıyordu.
Emir yanımda yüzü bana dönük bir şekilde boşta duran yastığımın üzerine kafasını koymuş uyuyordu. Bedeni ise yattığım yatakta değil, sandalyede iki büklüm olmuştu. Kalın ve uzun kirpiklerini ilk kez bu kadar net bir şekilde görüyordum. Kahverengi saçı ise darmadağındı ve alnını kapatıyordu. Fakat bunlardan daha önemli olan şey ise Emir'in dudakları hafif bir şekilde gülümsüyordu.
Hemen baş ucumda huzurlu bir şekilde uyuyordu. Kimi zaman sert ve hırçın olan bedeni şimdi karşımda usluca bir bebeği anımsatacak tarzda uyuyordu ve bu benim de istemsizce gülümsememe neden oldu.
Ben Emir'i gülümseyen bir suratla izlediğim sırada Emir bir anda kahve gözlerini açtı ve direkt olarak benimle göz göze geldi. Yüzümde ki gülümseyen ifade anında yok olduğunda Emir'le yüzlerimizin fazla yakın olduğunu ancak o gözlerini açtığında fark etmiştim. O kadar çok yakındık ki ikimizin de nefesleri birbirimizin suratına çarpıyordu.
Emir'de bu yakınlığı fark etmiş olmalı ki nefes almayı bıraktı. Yüzünde şaşkınlığın yanı sıra affallamış bir ifade vardı. Bununla beraber bir de utangaçlık. Emir'in bakışlarında ki anlamların çoğunu o kadar çok iyi biliyordum ki ne hissettiğini çoğu zaman anlıyordum. Şimdi bana her zaman ki gibi temiz ve saf olan benliğiyle bakıyordu. Dün ise adeta bir başka tarafını görmüştük ve doğrusu Emir'in o haline alışamamıştım.
"Günaydın küçük hanım." dedi bir anda tüm düşüncelerimi bir kenara sıyırarak.
"Günaydın büyük bey." diye yanıtladım onu.
Bu kısa iki konuşmanın ardından uzun bir sessizliğe büründük. Ne o bir şey söyledi, ne de ben bir şey söyledim. Sadece saniyeler boyunca o benim mavi gözlerimi, ben de onun kahverengi gözlerini izledim.
Gözlerinin içinde o kadar çok anlamı bir arada taşıyordu ki içinden birini çekmeye çalışıyordum fakat karman çorman olduğu için bunu ayırt edebilmek imkansızdı. Ben bunları düşündüğüm de Emir bir anda yapmaması gereken şeyi kısa bir süreliğine yaptı. Yapmaması gereken şey diyordum çünkü her yapışında kaskatı kesilmekten başka bir şey yapamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila
Action"Buradan ikimizin bedeni sağ çıkamayabilir ama sen ikimizin kalbini yaşatıyor olacaksın." Bir yaz kampına eğlenmek için giden yüzlerce genç. Orman da hepsi on beşer gruplara dağılmış. Fakat başlarına geleceklerden hiçbirinin haberi yok. Bir istila...