Bazen hayattan soyutlanıp kendinizi fazlasıyla kötü hissedersiniz. Kendinizi herkesten uzakta tutup bir kenarda kendinizle baş başa kalırsınız. Ama tek başına kaldığınız an beyniniz ve kalbiniz düşüncelerinizi ve yönetim şeklinizi değiştirir. İyi veya kötü. Ama sonucu genellikle kötü olur. Kötü düşünceler sizi daha fazla kötü hissettirir ve bu etrafınıza da yansır.
Ama bunların tek sebebi bu düşüncelerde değildir. Bunların temel yapısını oluşturan şey yaşanan olaydır. O olay sizi fazla etkiler ve sonucunda bu düşüncelere mağruz kalırsınız. Olayların gidişatı ise çoğu zaman istediğiniz gibi gitmediği için bundan bir kaçış yolunuz olmaz. Bazen ise bir anda hiç beklemediğiniz bir şey olur ve ne tepki verip ne hissedeceğinizi kısa bir süre belirleyemezsiniz.
Ben de o anlardan birisini yaşamıştım ve Emir'in gözlerimin önünde eriyişini görmüştüm. Kısa bir süre donup kalsam da daha sonrasında kendime gelip hiç olmadığı kadar duygularımı ortaya çıkarmıştım. Ve sonrasında ise yine kendimle beraber kaldım ve düşünceler beni ele geçirip beni mahvetti.
Ama şimdi ise Pelin'in dudaklarından bir anda dökülen bu iki kelime vücudumda ki tüm duyguları söndürdü. Hayattan soyutlanmış olan ben bu iki kelime ile geri döndüm. Hem de içimde biriktirmiş olduğum acılar ile...
-"Ne?" diyebildim duyduğum iki kelimeyle. Affallamıştım ve olduğum yerde donup kalmıştım. Ama bu donma beni ilk kez sıcak ve mutlu hissettirmişti. Bu buz beni üşütmüyor, aksine ısınmama neden oluyordu. Ve bu buzun etkisini sevmiştim.
"Emir diyorum. Emir Kandemir yaşıyor!" dedi Pelin tepkime gülerek. Gözlerinin içi gülüyordu. Onu da ilk kez böyle mutlu görüyordum. Ama o bunun aksine daha çok benim bu tepkime gülüyordu.
Donuk bakışlarım Görkem'lere döndüğünde üçünün de bana baktığını gördüm. Ve yüzlerinde ki ifade huzur vericiydi. Hepsi rahatlamıştı ve karşılarında ki insanın bile tebessüm etmesini sağlayacak bir gülümsemeleri vardı.
Daha sonra Ayaz'a kısa bir bakış attığımda direkt olarak ormanın içerisine baktığını gördüm. Yüzünde ki ifade ise anlaşılamayacak tarzandı. Yüzüne her zaman ki yaptığı gibi bir kalkan indirmişti.
"Onu şimdi görebilir miyim?" diye sordum Orkun hoca'ya çekingen bir şekilde.
Emir'i görmeyi istiyordum. Onun iyi olduğunu gözlerimle görmek istiyordum. Bir başkasının dedikleriyle değil, kendim görmek istiyordum. Tam karşımda durup bana kahve gözleri ile bakmasını istiyordum. Gözlerinde ki ifadeyle bana iyi olduğunu hissettirmesini istiyordum.
Ve bunların dışında Emir'in o mücevher değerinde ki gülümsemesini görmek istiyordum.
"Şuan hayır desem bile senin için pek bir anlamı olduğunu sanmıyorum Azra. O yüzden kabul etmek dışında başka yapabilecek bir şeyim yok. Ama Emir'i uyandırma. Şuan bu uykuya ihtiyacı var. Sadece bir kaç dakikalığına onun yanında olup kendini iyi hissetsen yeter."
Başımı olumlu bir şekilde salladığım da gözlerimin dolma isteğini fark ettim. Fakat hemen buna karşılık verip gözlerimin dolmasına engel oldum. Şimdi ağlamayacaktım. Gülümseyebildiğim kadar gülümseyecektim. Çünkü günlerdir alabileceğim en iyi haberi almıştım ve gözyaşı dökmek yasaktı.
Titrek adımlarım yavaş yavaş Emir'in olduğu çadıra doğru giderken İlsu, Arda, Sefa ve Ayaz dışında herkesin mutluluğunu fark ettim. Hepsi gülümsüyordu. Fakat onlar gülümsemiyordu. Arda, İlsu ve Sefa tepkisiz bir ifade takınırken Ayaz ise yüzüne bir kalkan indirmişti ve ne hissettiği asla anlaşılmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila
Action"Buradan ikimizin bedeni sağ çıkamayabilir ama sen ikimizin kalbini yaşatıyor olacaksın." Bir yaz kampına eğlenmek için giden yüzlerce genç. Orman da hepsi on beşer gruplara dağılmış. Fakat başlarına geleceklerden hiçbirinin haberi yok. Bir istila...