25-Yalan

354 61 76
                                    

Görkem Sönmez.
Görkem'i ilk kez kampa geldiğimiz gün bana çarptığında görmüştüm. O gün bana çarptığında ona kızıp bağıracaktım ama o her zaman ki tatlılığıyla benden direkt özür dilemişti. Ardından da güler yüzünü bana göstermişti ve kısa muhabbetimiz olmuştu. Onu o zaman normal sıradan birisi olarak görmüştüm. Ancak nereden bilebilirdim ki onun üç hafta içerisinde benim bir ağabeyim olacağını? Nereden bilebilirdim ki o öldüğünde ağlayarak adeta kriz geçireceğimi?

Kimseye bu zamana dek zararı olmayan sayılı kişilerden birisiydi. Dünyanın sonu gelirken ve aramızdan birileri ayrılırken hâlâ mutluluğun var olduğunu o bize göstermişti. Onun sayesinde eğlenip gülmüştük. Dertli ve üzgünken onun şakaları ve komikliği sayesinde bir kaç dakika da olsa bu korkunç dünyadan ve dertlerimizden uzaklaşıp küçük bir çocuğa bürünüyorduk. Kimseyi kırmayan bir melekti. Eğer bizimle bu kampta olmasaydı o zaman artık kimsenin akıl sağlığı tam olarak yerinde olmazdı. O bizim sağlıklı olabilmemizin sebebiydi. O bizim gülmemizin sebebiydi. Onunla birlik olmuştuk. Arkadaş grubumuzun en temiz kalplisi ve çocuk ruhlusu oydu.

Görkem'in çok güzel bir sevgisi vardı. En büyük sevgisi kalbinin tam ortasında Zeynep'e aitti. Onu öyle güzel ve saf seviyordu ki onun aşkı bir film veya kitap olabilirdi. İnsanların Görkem'in Zeynep'e olan aşkını görmeleri gerekiyordu. Görkem her zaman Zeynep'in yanındaydı. Her zaman onu düşünüyordu. Zeynep'i öyle güzel gözlerle ve anlamlarla bakıyordu ki görenin bile içi sıcacık oluyordu. Ben her defasında Görkem'in Zeynep'i izlerken ki gözlerinde ki parıltıyı ve dudaklarında ki gülümsemeye şahit olmuştum. Her defasında da onun bu halini gülümseyerek izlemiştim. İçten içe de onun Zeynep'le olmasını sürekli umut ediyordum.

İkisi de birbirine aşıktı. Birbirlerini çok seviyorlardı. Defalarca kez hem benim tarafımdan hem de diğerleri tarafından birbirlerine olan aşklarını itiraf etmeleri için baskı yapılmıştı. Ancak ikisi de her zaman utandıkları ve emin olamadıkları için bunu sürekli sonraya ertelediler.
Ölümden bir haberlerdi...

Görkem eğer ölmeseydi Zeynep'e olan aşkını bu gece itiraf edecekti. Zeynep'ten karşılık gördüğünü öğrenecekti ve mutlulukla birbirlerine gülümseyip sarılacaklardı. Biz de onların bu halini hayranlıkla izleyecektik. Ancak öyle olmadı.
Her şeyi ertelediler ama ölümü erteleyemediler...

24 Ağustos bizim için bir kıyametti. Bizim elimizden neşe kaynağımız ve kardeşimiz alınmıştı. Hem de kim tarafından mı?
Tüm dünyayı yok eden ve ailemin canını vahşice katleden İstilacılar tarafından.
Ama o gün biliyordum ki sadece ben değil, tüm herkes İstilacılardan bu yaptığı yüzünden ucunda ölüm olsa bile vahşice intikam almak için kendisine söz vermişti. O gün gözümüz dönmüştü. Vücudumuzun her bir yanı intikam arzusu ile dolup taştı. Bizden alınanı en ağır şekilde cezalandıracaktık.

İstilacılar yüzünden bir kez daha ailemi kaybetmiş olduğum zaman ki acıyı yaşadım. O gün hiç olmadığı kadar Ayaz'ın kolları arasında çığlıklar atıp ağladım. O gün kimse kimseyi umursamadı ve kendi yalnızlıkları arasında ağlayıp durdu. Biz birbirimizi o gün ne teselli edebildik ne de birbirimizi gördük. Herkes kendi acısının ağırlığıyla uğraşıyordu.

Tek bir kişi dışında,
Ayaz Arıkan

O gün Ayaz beni kolları arasına alıp kendi acısı yetmezmiş gibi bir de benim acıma ortak oldu. Acımı dindirmek için kendine zarar verdi. Onu itip kolları arasından defalarca kez kurtulmaya ve kendime zarar vermeye çalıştım. Ama o tüm hepsine engel oldu ve bunlara izin vermedi. Kollarıyla beni sardı. Hiç olmadığı kadar beni korudu. Her saniyesinde o gün yanımda oldu. Ta ki ben Ayaz'ın kolları arasında ağlamaktan harap olup bayılana dek...

İstilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin