Başım dönüyordu. Etrafım çok karanlıktı. Karanlıktan kurtulmak için çırpınmak istiyordum fakat ellerim ve ayaklarım buna izin vermiyordu. Çok sessizdi ve bu sessizlikten kurtulmak istiyordum. Çok korkunçtu ve elimden hiçbir şey gelmiyordu. Fakat sonradan bir şey oldu. O an keşke ömür boyu sessizliğe gömülseydim dedim. Kulaklarımı dolduran acı dolu bağrışma o kadar feryat doluydu ki her yerimi tırmalıyordu. Bunun bir kabus olduğuna inanmak istiyordum ancak her geçen saniye daha da gerçekliğe gidiyordum. Beni en yaralayan şey ise bu acı dolu bağrışmalar sevdiğim adamdan geliyordu.
Tüm gücümü sarf ederek gözlerimi güçlükle açtığımda gözlerim loş ışığa maruz kaldı. Kendime gelmek için etrafıma bakınırken en arka koltuğun ortasında oturduğumu fark ettim. Bir yanımda Barış ile Görkem vardı. Diğer yanımda ise Emir ile Zeynep vardı. Önümüzde ki koltuklarda da diğerleri vardı ve herkes korku dolu gözlerle etrafını inceliyordu. Fakat Arda ile Ayaz'ı bulanık gözlerim göremiyordu. Hareket etmeye çalıştığımda ise beni engelleyen şeyleri hissettim. Hepimizin elleri ve ayakları kelepçelenmişti.
"Neler oluyor?"
"Ne oldu bize?" Görkem ve Zeynep'in endişeli sesiyle gözlerimi kırpıştırıp etrafımı daha net görmeye çalışıyordum. En son ensemize kurşun tarzında bir şey yemiştik ve hiçbirimiz ölmediğine göre bayıltılmıştık."Bırak beni!" Bir anda Ayaz'ın acı dolu bağrışını duyduğum an gözlerim netleşti ve otobüste şoför koltuğunun alt çaprazında, otobüsün tam ortasında elleri ayakları kelepçeli bir şekilde yerde oturuyordu. Üstü başı darmadağındı ve o kadar çok bağırıp, babasından kurtulmak için kendini hırlayarak ağlamıştı ki gözleri kızarıktı.
Onu bu halde gördüğüm için başımdan aşağı kaynar sular dökülürken yanında ki babası elini onun kafasına yerleştirdiğinde dudağını yana doğru büzdü. "Benim olanı bırakmam Siyah Kuş." Sadist sesi o kadar korkunçtu ki aramızda metreler olmasına rağmen tüylerimi diken diken ediyordu. Peki ya Ayaz? Senelerce ona maruz kalan ve şu an onun yanında olan oydu. Biz bile böylesine korkarken o neler hissediyordu?
Ayaz çırpınarak "Lütfen ba-" dediği esnada bir anda suratına sert bir tokat yerleştirdi. Ayaz'ın tokatla beraber başı yana düştüğünde başını eğdi. Saçları yüzünü kapatırken çırpınan bedeni ve seslice ağlayan sesi kesilmişti. Kelepçelerin arasında tir tir titriyordu. O kadar çok korkuyordu ki saldırıya dahi geçemeyecek kadar travmasının en üst düzeyini geçiriyordu.
Onu bu halde gördüğümde vücudum öyle bir yanıyordu ki patlayacağımı hissediyordum. Her zaman her şeye rağmen güçlü olan sevdiğim adam şimdi en savunmasız halindeydi. Gözlerimin önündeydi ve onu kurtaramıyor olmak dünyanın bana yapabileceği en büyük işkenceydi. Bir seyirci olmak zorunda bırakılmıştım.
Otobüs aniden sağ şeride geçtiğinde hepimizin bedeni bunun etkisiyle beraber sağa doğru savruldu. Ancak kelepçelerimiz yüzünden bir kaçış yolumuz yoktu. "Dikkatli sür şu arabayı yoksa kafana sıkarım çocuk!" Ayaz'ın babası, yani Bülent, Ayaz'dan uzaklaşıp şoför koltuğunun yanına geçtiği gibi cebinden silah çıkararak göremediğimiz şoförün kafasına silah dayadı. Şoför ise bir elini kendini korumak için havaya kaldırarak iki yana doğru salladığında "Tamam, tamam!" dedi panikle. Tanıdık ses kulağıma ulaştığında kaşlarım çatıldı. Otobüsü süren kişi Arda'dan başkası değildi.
Bülent sakinleştiğinde silahı ondan uzaklaştırdı ve tekrardan Ayaz'a döndü. Ayaz ise şaşkınlık ve korkuyla babasına bakarken "Sen ölmüştün..." diye mırıldandı kendi kendine. Hala babasının yaşıyor olmasına dair şoku atlatamamıştı ve rengi atmıştı. Babası ise onun bu halinden zevk aldığında gülümsedi. "Gerçekten beni sokak ortasında döverek öldürebileceklerini mi sandın? Beni hiç tanımamışsın evlat. Ben sana acıdım ve bir süre özgür ol istedim. Ölüm süsü verdim. Özlemim ağır basınca gelecektim ve şu anda gördüğün gibi karşındayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila
Action"Buradan ikimizin bedeni sağ çıkamayabilir ama sen ikimizin kalbini yaşatıyor olacaksın." Bir yaz kampına eğlenmek için giden yüzlerce genç. Orman da hepsi on beşer gruplara dağılmış. Fakat başlarına geleceklerden hiçbirinin haberi yok. Bir istila...