3-Yara Bandı

1.2K 204 1.8K
                                    

"Şimdi ise sıra burada, bizim için geliyorlar..."

🌙

Orkun hocanın ağzından sadece yedi kelime çıktı. O yedi kelime bizim titrememize, korkmamıza ve ağlamamıza sebep oldu. Ve saniyelerce süren bir sessizlik. Sadece beş dakika içerisinde hiç birimizin hayal dahi edemeyeceği şeyleri duymuştuk ve hepsi birer gerçekti. Bunları idrak etmemiz hiç kolay olmayacaktı. Herkes birbirine kaçamak bakışlar atıyordu. Mağarada sadece titrek nefesler duyuluyordu. Sıra bizde diyordu. Bundan bir kaçış yolu yok muydu sahiden? Ölüme boyun mu eğecektik? Bunu kabullenemezdim. Gökyüzünde bizden metrelerce uzak olan İsticıları gördüğümde bile yüreğim ağzıma gelirken onların karşıma çıkmasını asla kaldıramazdım. Bu bir kabus olmalıydı.

"Daha fazla burada duramayız." dedi yerde oturan Ayaz ve bir anda mağazada ki sessizliği normal bir şey söylemiş gibi kestiğinde çatık kaşlar ona döndü. Burada durmayıp ne yapacaktık? Aklından kim bilir neler geçiyordu?

"Nasıl yani?" diye sordu Sefa. Ayaz kafasını yukarıya kaldırdı ve mavi gözlerini gökyüzüne çevirdi. Gökyüzünü boydan boya izledi saniyeler boyunca. O saniyeler içerisinde gözlerinde sürekli ifadesizlik vardı. Kendisini bizden saklıyordu. Saniyeler sonra Ayaz birden ayağa kalktı ve gözlerini bize çevirdi. "Şimdi öncelikle baştan şunu söyleyeyim. Kimse bu söyleyeceğim plana katılmak zorunda değil. Tabii aklınız varsa katılırsınız. Plana gelecek olursak. Bütün eşyalarımızı toplayacağız ve bu mağaradan çıkacağız. Çünkü hemen kafamızın üstünde uçan İstilacılar var. Bu demek oluyor ki her an buraya gelebilirler. Uçan cisimlerin görülmediği daha ıssız bir yere gideceğiz. Planım bu."

Ne? Bu muydu plan? Saçmalıktan ibaretti. Aklı sırasınca kendini akıllı sanıyordu. Bu planı tam bir delilikti. Yaşama tutunmak için düşünülen plan bizi ölümün koynuna atacaktı. Buna izin veremezdik ve ben buna sessiz olmayacaktım. Hızlıca ayağa kalktım. "Bu kurtuluş olarak gördüğün plan, daha çok bizim ölümün önüne atacak bir plan. Farkında mısın?" Ellerimi belime koydum ve onun suratına baktım.

Ayaz soğuk vücudunu ve bakışlarını bana doğru çevirdi. "Başta söylediğim gibi kimse benimle gelmek zorunda değil. Ama ben bunu yapacağım. Senin gelip gelmemenin de bana bir faydası olmayacak. O yüzden umurumda bile değil. Daha önce söylediğim gibi."

Sinirle kaşlarımı çattım. Bu kadar ahmakça konuşamazdı. Ayağa kalktım. "Seninle beraber gidecek olan insanlar için üzülüyorum. Onları kendinle beraber ölüme götürecek olman ne büyük bir acı?"

Ayaz bir anda hareketlendi ve bana doğru gelmeye başladığında vücudumu daha da dikleştirdim cüretkarca. Tam önümde durduğunda kollarını göğsümün önünde birleştirdi. "Benimle gelecek olan insanların ölmeyeceğine dair bir garanti veremem ama sen burada durmaya devam edersen senin öleceğine garanti verebilirim."

Ağzımı açtığım an bir kaşını havaya kaldırdı ve bana küçümseyen gözlerle baktı. Ben ne söylersem söyleyeyim her zaman kabaca cevapları olacaktı. Bu ağzımı yormaktan başka bir sayılmazdı. Ne söyleyebilirdim ki zaten? Ağzımı kapattım ve o ise sinir bozucu bir şekilde bana yukarıdan baktığını belli etmek istercesine başını eğdi. Bu hareketi Emir'e yapmasını istiyordum. Fakat o zaman roller değişecekti ve ben bundan zevk duyacaktım.

"Ayaz söylediklerin mantıklı. Burada durup İstilacıların buraya gelmesini beklemektense daha güvenilir bir yere gitmeyi tercih ederim." dedi Pelin. Şaşkınlık içerisinde Pelin'e baktım. Şaka yapıyor olmalıydı değil mi? Ne dediğinin farkında mıydı? "Evet ben de sana katılıyorum Ayaz." dedi Sefa ve Arda'da katılıyor olmalıydı ki Ayaz'ın yanına geçtiler.

İstilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin