Soğuk rüzgar bedenime, kumlar ayaklarıma, deniz dalgaları ise kulaklarıma işlemişti. Her bir yerimi doldurmuşlardı. Bunlar hareket etmemi büyük bir şekilde engelliyordu. Fakat bunlar ruhumda ki ve kalbimde ki sızının yarısına bile ulaşamıyordu. Ruhum ve kalbim metrelerce ötesinde gördüğü şey üzerine paramparça olmuştu ve acımasızca etrafa saçılmıştı. Bu görmüş olduğum felaketin bir halüsinasyon olması için Tanrı'ya defalarca kez yalvardım ve gözyaşı akıttım. Hatta o an artık akli dengemin yerinde olmadığına ve delirdiğime inanmak istedim. Zaten artık tam anlamı ile sağlıklı bir birey olmadığım apaçık bir şekilde ortadaydı. Ne psikoloji kalmıştı, ne de akli dengem. Ve ilk kez gerçekten sağlıklı olmamayı diledim. Çünkü karşımda görmüş olduğum bu manzaradan sonra tamamen sağlıksız bir birey olacak, hatta delirecektim. Ve öyle de olmuştu.
Dudaklarımın arasından Emir'in ismini öyle bir haykırdım ki bir anlığına ses tellerimin yırtıldığından şüphelendim. Sesim o kadar güçsüz ve tiz çıkmasına rağmen rüzgarın şiddetle çıkan uğultusunu bir kenara fırlattı ve koca sahilde bir tek benim feryat içerisinde çığlığım duyuldu. Bununla birlikte kumun üzerinde duran sarhoş ayaklarım bir deli gibi tüm gücüyle hareketlendi ve karşımda yatan Emir'e doğru koşmaya başladım. Bu sırada hemen ardımdan Ayaz'da tıpkı benim gibi ismimi haykırarak peşimden var gücüyle koşmaya başladı.
Aklım o birkaç saniyede yok olup gitti. Bir deliden farksızdım. Bağırıyor, çığlık atıyor ve gözlerimden şelale akıtıyordum. Bedenim hiç olmadığı kadar titriyordu ve kafam öyle bir gitmişti ki kendimi kontrol edemiyordum ve bir kaç defa tökezledim. Ancak dengemi zar zor sağlayabildim ve Emir'e doğru koşmaya devam ettim. Adeta gözüm dönmüştü ve Emir'den başka hiçbir şey göremiyordum. Gözlerim onun yerde bir cesetmiş gibi yatan bedeninin üzerindeydi ve bu manzaraya yaklaştıkça kalbimde ki acı kat ve kat arttı. Kalbimde ki sızı damarlarımdan bütün vücudumu ele geçiriyordu ve her yerim acı içinde yanıp kıvranıyordu. Bu bir kaç saniye boyunca devam etti ve bu süre zaafınca kendimi cehennemde bir günahkar olarak hissettim.
Saniyeler sonunda Emir'in yanına ulaştığımda hemen önüne geçtim ve "Emir!" diye bağırıp yanına dizlerimin üstüne çömelip kollarından tutup sarsmak için hamle yaptığım esnada gördüğüm şeyle birlikte bir elim hava da kalırken diğer elimi dudaklarıma götürüp sıkıca bastırdım. Gözlerim büyüdü ve yaşlarım da hayretler içerisindeymiş gibi akmaya son verdi ve gözlerimin içinde tutunmaya devam ettiler. Vücudumda ki sızıyı ise bir buz ele geçirdi ve vücudum donup kaldı. Böyle bir şeyi tahmin etmiştim ancak yine de bir çocuk gibi bunu yok sayıp en az acı verecek olan senaryoya tutunmak istemiştim. Fakat şuan karşımda gözlerimin önünde yatan şey senaryoların en kötüsüydü.
İlk önce Emir'in güzeller güzeli yüzüyle karşılaşmak istedim ancak umduğum gibi olmadı. Emir'in sıcak ve kahverengi gözlerini bana sunarak bakmasını beklemiştim. Fakat sonuç ise içler acısıydı. Kalbim sanki hiç olmadığı gibi yine paramparçalara ayrıldı. Emir'in yüzü bir buzdan farksız derecede solmuştu. Gözlerini ise göz kapakları kapatıyordu. Tamamen bir ölüden farksız görünüyordu ve bu öyle bir yük bıraktı ki omuzlarıma altında ezildim. Titreyen dudaklarımı birbirine acemice bastırdım. Ancak dişlerim öyle bir zangır zangır titriyordu ki birbirlerine sertçe vuruyorlardı. Fakat bu asla umrumda değildi. Emir'in o sıcacık gülümseyen yüzü sanki bir daha hiç gülümseyemeyecekmiş gibi solmuştu. Bana baktığında soluk kahverengi gözleri parlardı. Fakat şimdi göremiyordum. Bunları düşündükçe gözlerim yaşlar içerisinde buğulandı fakat dökülmemesi için direndim.
Ve yüzüne daha fazla bakmayıp gözlerimi kaçırdığımda bakışlarım Emir'in ayak bileğinde takılı kaldı. Gördüğüm şeyle birlikte gözlerim kocaman açıldığında titreyen dudaklarım birbirinden ayrıldı. Kalbime adeta bir hançer saplandı ve nefes alamaz hale geldim. Oysaki ben Emir'in yüzünde ki ifadenin bende bıraktığı acıdan kurtulmak için bakışlarımı kaçırmıştım. Fakat bu yaptığımla gözlerim çok daha büyük olan bir kıyamet ile göz göze geldi. Buna hazırlıksız yakalanmıştım ve donup kaldım. Emir ayak bileğinden İstilacılar'ın büyük mermisi ile vurulmuş olmalıydı ki çok kötü bir şekilde yaralanmıştı ve kan hem bileğini, hem de yatmış olduğu kumu kırmızıya çevirmişti. Bu o kadar can yakıcı bir manzaraydı ki bir anlığına Emir'in bileğinden dökülen kanların benden çıktığını düşündüm. Onun o acısını tüm vücudum bir anlığına yaşadı ve bedenim bu acının içinde yanıp kül oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila
Action"Buradan ikimizin bedeni sağ çıkamayabilir ama sen ikimizin kalbini yaşatıyor olacaksın." Bir yaz kampına eğlenmek için giden yüzlerce genç. Orman da hepsi on beşer gruplara dağılmış. Fakat başlarına geleceklerden hiçbirinin haberi yok. Bir istila...