Bölüm Şarkısı:It's Snowing Like It's the End of the World
*Yukarıda ki şarkıyı dinleyerek bölümü okumanız tavsiye ediliyor.*
------------------------------------------------------------Bazı mekanlar vardır. O mekanlardan geçmişte ki kötü yaşanmaşlıklardan dolayı çoğu zaman oralardan kaçınırız. Gitmek zorunda kalırsak bile o mekana vardığınız da aklınıza geçmişte olan şeyler gelir ve bu bize acı verir. İçimiz de uzun zamandır tutmuş olduğumuz hisler bir anda geri gelir. Kabuk tutmuş olan yaralarımız ise bir bir açılır. Tekrar acı çekmemek için bir daha o mekana gitmeyiz.
Ve şimdi ise bu düşüncelerimin hepsini Ayaz tam anlamı ile yaşıyordu. Bundan sonra Ayaz'ın korkulu bir mekanı vardı...
Ayaz mağaralardan korkuyordu...
-"Lan dursana!"
"Ayaz şuan saçmalıyorsun!"
Dışarıdan gelen sesler ile uyandım. Derin ve ağır bir uykudan uyanmıştım fakat şimdi bir anda herkes hep bir ağızdan bir şeyler söyleyip duruyordu. Yeni bir güne kötü bir başlangıç yapmış olmak son isteyeceğim şeylerden birisiydi. Özellikle dün gece olanlardan sonra...
Uzandığım yerden doğruldum. Bavulumdan hızlıca bordo bol bir sweatshirt ve altıma da siyah keten pantolon çıkardım. Dün gecenin soğukluğuna yakın bir hava vardı. Oysa ki ağustos ayındaydık. Sıcaklayıp terlememiz gerekirken şimdi üşüyorduk. Ve yine tüm bunların sebebi İstila'ydı...
Üstümde ki pijamalarımı çıkardım ve giyindiğim sırada dışarıda ki konuşma seslerinin son bulduğunu fark ettim. Mağaranın içinde koca bir sessizlik vardı. Bu beni daha çok gerdiğinde pijamalarımı bavulumun içine attım. Dağınık saçımı umursamadan çadırın fermuarını açıp dışarıya çıktım.
Gördüğüm ilk şey Görkem ve Barış oldu. Hemen yanı başımda, Ayaz'ın çadırının önündelerdi ve Ayaz'ın çadırına bakıyorlardı.
Daha sonra omzumun üstünden mağaraya baktığımda Zeynep'in bize doğru elinde bir kaç parça yiyecek ile geldiğini gördüm. Elindeki yiyecekleri gördüğüm an saatlerdir bir şeyler yemediğimi ve aç olduğumu fark ettim. Ama öyle şeyler yaşıyorduk ki yemek yiyecek zamanımız bile olmuyordu. Daha doğrusu sağlıklı bir psikoloji...
Zeynep'ten sonra gördüğüm diğer şey ise mağaranın girişine doğru giden Sefa ve Büşra oldu. İkisi el ele birbirlerine birşeyler söyleyerek mağaranın girişine gidiyorlardı.
"Hey siz nereye gidiyorsunuz?" diye seslendim ikisine de. İkisinin de bakışları bana döndü. Büşra bana masum bir gülümseme ile bakarken Sefa ise pis bir sırıtma ile bana bakıyordu.
"Ormandan biraz odun toplayacağız. Geceye göre daha güvenilir hem. Merak etme birazdan geleceğiz." dedi Sefa. Ardından itiraz etmeme bile izin vermeden bana göz kırpıp tekrar Büşra'ya döndü ve mağaranın dışına hızlıca çıktılar. Bunlara ise bir tepki olarak tek yapabildiğim şey kaşlarımın çatılmasıydı. Kimseye söylemeden kendi kafalarına göre birşey yapmış olması uygun olmasa da bunu ayarlayanın Sefa olduğunu biliyordum.
Bakışlarımı rahatsızca Arda ve İlsu'ya çevirdiğimde mağaranın içinde bir köşeye oturduklarını ve yemek yediklerini gördüm. Onların biraz uzağında ise Pelin tek başına oturuyordu. Fakat gözüme çarpan şey ise Pelin'in gözleri mağaranın dışında ormana doğru yürüyen Sefa ile Büşra'daydı. Ama ikisinden çok birisine odaklanıp gözünü ondan ayırmadığını fark ettiğimde bu kişinin Sefa olduğunu anlamam ile kaşlarım daha çok çatıldı. Sanki gözü Sefa'dan başka bir şey görmüyordu. Ve bu da yetmezmiş gibi yüzünde ise anlam veremediğim bir ifade vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila
Hành động"Buradan ikimizin bedeni sağ çıkamayabilir ama sen ikimizin kalbini yaşatıyor olacaksın." Bir yaz kampına eğlenmek için giden yüzlerce genç. Orman da hepsi on beşer gruplara dağılmış. Fakat başlarına geleceklerden hiçbirinin haberi yok. Bir istila...