Saatler ve gün geçtikçe kaçınılmaz ölüme yaklaşıyorduk. Ne bir şey yapabiliyorduk, ne de bu durumdan kaçabiliyorduk. İçimizi korku kemirirken bir kaçış yolu bulamıyorduk. Önce İstila denen yaratıklar ortaya çıkmıştı. Ardından ailem ölmüştü. Daha sonrasında ise aramızdan Gamze bize veda etmişti. Şimdi ise hepimizi etkileyecek olan yemekler tükenmişti. Her gün işler kötüleşmeye kat ve kat devam ediyordu. Ama sadece biz değil, tüm dünya bu durumu yaşıyordu. Dünya kaçınılmaz sona yaklaşıyordu ve bundan kurtuluş yolu yok gibiydi. Gün geçtikçe umutlar azalıyor, yerine korkular yerleşiyordu.
Bir gülüyorsak, on kez ağlıyor ve korkuyorduk. Bu kampta bütün kötü duyguları en dibine kadar hissediyorduk. Endişe, korku, hüzün ve ölüm. İlk üçüne artık alışmış olsak da ölüme asla alışamazdık. Aramızdan birilerinin bize veda etmesine dayanamazdık. Bu kampta her kim ölürse ölsün, her birimiz bunun acısını en dibine kadar yaşayacaktık. Sıranın yavaş yavaş bize gelecek olma ihtimali beni korkutuyordu. Ama bu durumda kendimi bir kenara bırakıyordum. Eğer o altı kişiden biri ölürse benim de ruhum ölürdü. Görkem, Barış, Zeynep, Büşra, Emir ve Ayaz...
İlk beşi başından beri çok sevdiğim insanlardı. Onlarlayken hep mutlu ve kendimi güvende hissediyordum. Ama Ayaz. Onu henüz kalbimin hangi tarafına koymam gerektiğini bilmiyordum. Fakat kalbimde ki yerini ilerleyen zamanlarda o belirleyecekti.
🌙
"Ne demek yemekler tükendi? Bu bir şaka mı? Şaka ise hiç komik değil." dedi Arda. Onun her konuşması beni sinir ederken ilk kez hiçbir şey hissetmedim. Çünkü az önce duyduğum şeyler donup kalmama sebep olmuştu. Şu an kelimenin tam anlamı ile korkuyordum.
"Keşke şaka yapıyor olsaydım. Ama değil, üzgünüm gençler..." Korku bedenim de titremeye sebep oldu ve soğuk rüzgar yüzüme acımasızca vuruyordu. Yemeklerin bitmiş olması bizim de hayatımızın birkaç gün sonra bitebileceği anlamına geliyordu.
"Ne yapacağız? Yemek bulmamız gerekiyor." dedi Sefa. Orkun hoca yorgunlukla sırtını ağaca yasladı. "Normalde her hafta kampın yemek deposuna gidecektik. Fakat İstila ortaya çıkınca yemek deposunu patlatmışlar. Kısacası bizim elimiz de yemek yok." Her duyduğumuz şeyler durumu daha da kötüleştiriyordu. Yemek ve içecek yoksa en fazla kaç gün yaşayabilirdik ki? Bir miydi? Zorlasak en fazla iki olmalıydı. İşte şimdi gerçekten boka batmıştık.
"Çantalarınız da atıştırmalık ve içecek var mı?" dedi Orkun hoca umutsuzca. Dediği şey ile gözlerimi umutla açtım. Tamamen aklımdan çıkmıştı. Evet, benim çantam da birkaç yemek ve içecek vardı!
"Benim var." "Bende de birkaç şey var." "Evet." Duyduğumuz cümlelerle gözlerimiz biraz da olsa umutla parladı. Boka batmamıştık. Evet, belki de yolumuz eninde sonunda oraya gidecekti fakat yiyeceklerimizin olması o bataklığa girme süremizi erteleyecekti ve şimdilik bu yeterliydi. Sonrası her ne kadar kötü olacak olsa da şu an bunu düşünüp durumu daha da kötü hale getirmemeliydik.
Bakışlarımı merakla yanımda duran Emir'e çevirdim. Gördüğüm şeyle yutkundum. Emir'de bana bakıyordu. "Yiyeceğin var mı?" dedi merakla. Başımı onaylayan şekilde salladım. "Bir hafta idare edecek kadar almıştım." Rahatlarmış gibi nefesini dışarıya bıraktı. Ağaçlara bakıyordu. "Olmasa bile benimkileri seninle paylaşırdım."
Söylediği şeyle kaşlarım havaya kalktı. Gerçekten benim için yiyeceklerini paylaşır mıydı? Bu çok ince bir hareketti çünkü kendi yemeklerinden kısıp bana vermesi kendi hayatından saatlerini kısıp benim ömrüme verecek olması ile aynı anlama çıkıyordu. Bu çok büyük bir hareketti. Herkes bunu yapmazdı.
Sonra dediği şey yanlışmış gibi endişeyle bakışlarını bana çevirdi. "Yani olmayan herkese paylaşabilirim. Ben de fazla var. Onu demek istedim." Söylediği şeyle kaşlarım aşağı düştü. Bana özel olarak dediğini düşünmüştüm. Oysa ki herkese yapacağı bir şeymiş. Aslında neden buna alınıp üzülüyordum ki? Sevgilisi falan değildim ki. Tabii ki bana özel yapacak değildi bunu. Herkesi düşünüp yardım etmeye çalışıyor olması iyi bir şeydi. Neden alındığımı bilmiyordum. Saçmalıyordum her zaman ki gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila
Acción"Buradan ikimizin bedeni sağ çıkamayabilir ama sen ikimizin kalbini yaşatıyor olacaksın." Bir yaz kampına eğlenmek için giden yüzlerce genç. Orman da hepsi on beşer gruplara dağılmış. Fakat başlarına geleceklerden hiçbirinin haberi yok. Bir istila...