48-Kardeşlik

145 13 75
                                    

*Bölüme başlamadan önce bölümü oylamayı unutmayın ve paragraf aralarında beni yalnız bırakmayıp bol bol yorum yaparsanız sevinirim. İyi okumalar*
______________________________________

🌙

Uzun, kaslı, soğuk ve acımasız kişiler, insanoğlunun yaratılışından bu zamana kadar itibaren her zaman en güçlü ve bedeninde en çok acıyı taşıyanlar olarak görülürdü. Kimse onlara bulaşmazdı ve onlar gibi güçlü olabilmeyi dilerlerdi. Bunun tam tersi olarak ise dışarıdan kısa, zayıf, korkak ve merhametli olarak görülen insanlar da her zaman en güçsüz kişi olarak görülürdü. Bir beden büyükse onu güçlü ve yaşanmışlıklarla dolu sanırlardı. Kimse o bedenin neden küçükleştiğini sormazdı. Oysaki kaç kişi zayıf ve küçük bir bedeni, büyük ve iri bir bedene tercih ederek onun içine bakmıştı? Bir avuç etmezdi. Ancak küçük diye hitap edilen bazı insanlar vardı ki, büyük diye güçlü sanılan insanlardan çok daha güçlü ve yaşanmışlıklarla doluydu. O bedeniyle nelerin üstesinden gelmişti de hem küçükleşmiş, hem zayıflamış, hem korkaklaşmış ve hem de merhametleşmişti? Dışarıdan görülmeyen ve saklanan acılar her zaman görünenden çok daha kötüydü.

Ve tüm sözlerim Büşra içindi. Onu her zaman güçsüz ve ufak bilmiştik. Ancak şimdi tam karşımızda yaşadığı onca şeye rağmen dimdik duruyor olduğunu görmemiz, onun aslında ne kadar da güçlü birisi olduğunu gösteriyordu. Herkesin suratında sadece şaşkınlık vardı ancak benim için aynısı geçerli değildi. İçimde bir kıyamet kopuyordu. Büşra kaç defa kendinden bir şeyler vermişti bana ancak ben hiçbir zaman buna olanak vermemiştim. Bana deneydeyken dört seneden beri yetimhane de kaldığını ve hem ailesinin hem de abisinin umurunda olmadığını söylemişti. Ayaz, kendisini kurtarmaya gelen kızın narin ve sıska bir beden olduğunu söylemişti. Birkaç gün önce Büşra bana geçmişte başka bir isime sahip olduğunu ve dört senedir Büşra ismini kullandığını söylemişti. O isim Deniz'di... Otobüste olduğumuz sırada Bülent, Büşra'nın yanından geçerken bir an duraksamış ve ona şeytani bir gülümseme sunmuştu. Hiçbirimize baktığı gibi bakmamıştı. Otobüs olayından bir iki gün sonra ise bana Ayaz'a çok üzüldüğünü çünkü kendisininde tecavüze uğradığını söylemişti. Kampta ki en sevdiği kişinin Emir olduğunu ve tam bir abi gibi olduğunu söylemişti. Emir ona Küçük Hanım dediğinde gözleri yıldızlar gibi büyük bir özlemle parlamıştı. 'Söylemek istediğim o kadar çok şey var ki ama konuşamıyorum Azra. Kalbim yüzleşeceği şeylerden korkuyor,' demişti bana. Ben de ona zaman kaybetmeden her şeyle yüzleşmesi gerektiğini söylemiştim. Fakat yüzleşeceği şey abisi, Emir Kandemir'di ve bugün, bu akşam bunları itiraf ederken bunların olacağını asla tahmin edememiştim. Büşra bana fazla açık vermişti ancak ben hiçbir zaman anlamamıştım. Bu kadar aptal olamazdım...

Ve şimdi tam karşımda ikisini izlerken kalbim güm güm atıyordu. Büşra'nın yüzü kızarmıştı ve gözleri dolu olmasına rağmen yaş akıtmamak için büyük bir mücadele veriyordu. Dudaklarını ısırıyordu ve ellerini birbirine bastırıyordu. Bedeninin her bir parçası titriyordu ve dengesini kaybedip yere düşmesi an meselesiyken Emir'e öyle büyük bir özlem ve korkuyla bakıyordu ki onu ayakta tutan tek şey bu olmalıydı. Özlüyordu çünkü abisiydi, korkuyordu çünkü Emir'in onu kabullenmeyeceğinden korkuyordu...

Emir'in ağzını bıçak açmıyordu ve fal taşı gibi açılmış gözleriyle karşısında duran Büşra'ya -kardeşine veya Deniz'e- bakıyordu. Soluk kahverengi gözleri sanki daha da solabilme imkanı varmış gibi acıyla solmuştu. Bedeninde taşıdığı ruh sanki gözlerinde acı çekiyor ve ölüyordu. Kaskatı kesilmişti ve tıpkı Büşra gibi her geçen saniye bedeni daha da küçülüyormuş gibiydi. Gözlerimizin önünde güçlü Emir yoktu. Seneler öncesinde ki ailesini kaybettiği için ölmek isteyen Emir Kandemir vardı.

İstilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin