Emir, Arda'nın suratına yumruğu geçirdi...
Hani bazı anlar vardır. O bazı anlar bizim vücudumuzun hareket etmesine izin vermezdi. Hareket etmek istesek bile donup kalırdık ve hiçbir yerimizi hareket dahi ettiremezdik. Şu an bu içinde olduğum olay da bu anlardan biriydi. Önümde iki ruhun öfkesi ve hiddeti dönüyordu. Ben ise onları izlemekten başka bir şey yapamıyordum.
Ben olacakları tahmin ettiğim için hızla Arda'dan uzaklaşmıştım ve kenara çekilmiştim. Arda, Emir'den yediği yumrukla beraber yere düştüğünde telefonu da onunla beraber ondan uzağa düştü. Havada çığlıklar ve bağrışmalar uçuyordu. Arda sinirle ayağa kalktı ve Emir'e yumruk atacağı sırada Emir onun yumruğunu havada tuttu. Ardından bileğini ters çevirdi. Arda'nın yüzü acıyla buruştu ve bağırıyordu. "Bırak lan beni!"
Emir ise onun bağırmalarını duymazdan geliyordu. Herkes başımıza toplanmıştı ve bizi izliyordu. İlsu ise ağlıyordu ve çığlık atıyordu.
"Sen hangi cesaretle Azra'yı öpmeye çalışıyorsun lan!" diye bağırdı Emir. Emir'in bu cümlesiyle beraber kalabalığın arasından bir anda Barış ve Görkem öne atıldı. "Ne? Şaka falan mı bu?" dedi Görkem şaşırarak. "Sen bu kıza elini mi sürdün lan!" diye bağırdı Barış.
Ardından ikisi de kalabalığın arasından çıktı ve Arda'nın yanına gidip onun omzundan tuttular. Arda sinirle başını iki yana doğru sallıyordu ve çırpınıyordu. "Benim bu kızla ne işim olur lan! O beni öpmeye çalıştı!" Ne? Kulaklarım ne duyuyordu böyle? Yanlış duyuyordum değil mi?
"Arda düzgün konuş!" dedi Emir öfkeyle. İlsu sinirle Emir'e ve Arda'ya doğru yaklaştı. "Evet! Azra Arda'ya yakınlaştı. Arda istemeyince zorladı!" diye haykırdı.
Şaşkınlıkla gözlerimi kocaman açtım. Tüm gözler bana döndü. Titremeye başladım. Gözlerim dolmuştu. Boğazım düğümlenmişti ve boğazımda tarif edemeyeceğim bir acı vardı. Tüm vücudumu ele geçirmişti ve ateşler içerisinde yanıyordum. Ben bunları hak edecek ne yapmıştım? Neden bendim?
"Bakın, susuyor bu küçük fahişe!" Parmağıyla beni gösterdi İlsu bu sefer. Fahişe mi? Beni o kalıba sokacak ne yapmıştım? Herkese dost canlısı davranmıştım. Görkem'i ve Barış'ı kardeşim olarak sahiplenmiştim. Emir ve Ayaz ise bilinmemezliğin içerisindeydiler fakat asla ikisini de aşk olarak benimsememiştim. Ben o kadar pislik bir insan değildim. Beni bunla suçlayamazdılar. Dilimi yutmuş gibiydim ve yutkunamıyordum.
"Azra'yı kendinle karıştırma!" dedi Zeynep sinirle ortaya atıldığında. İlsu öfkeyle Zeynep'e döndüğünde Zeynep onu öldürecek gibi bakıyordu. Onları ilk kez bu kadar öfkeli görüyordum ve bu durumun ciddiyetini gözler önüne seriyordu. Zeynep saniyeler sonra öfkeli bakışlarını İlsu'dan çekip bana çevirdi. "Azra bir şey söylesene! Bu salaklara ağzının payını versene!" diye bağırdı.
Ellerimi yumruk yaptım. Derin bir nefes aldım ve kendimi konuşmaya zorladım. "B-ben... Arda'dan telefonu almaya çalıştım... Emir'in fotoğrafını çekiyordu..." diyebildim kekeleyerek. Kelimeler dudaklarımdan o kadar zor çıkmıştı ki fısıldar gibiydim. Fakat herkes beni anlamıştı. Anlamaları gerekiyordu. Beni anlamalarına ihtiyacım vardı.
Emir sinirle Arda'nın bileğini daha çok sıktığında Arda ise acıyla inledi. "Yalan söyleme! Arda neden Emir'in fotoğrafını çeksin?" diye bağırdı İlsu. Arda'da peşinden "Kanıtın var mı?!" diye bağırdı acıyla yüzünün buruşuk olmasına rağmen.
"Bağırma lan kıza!" dedi Barış öfkeyle ve Arda'nın saçını tutup geriye doğru çekiştirdi. Arda ise acıyla inledi ve küfürler savurdu.
"Azra'ya yakınlaşırken gördüm seni geri zekalı herif. Ne kanıtından bahsediyorsun?" dedi Emir sinirle. Arda ise küçük bir kahkaha attı. "Azra'yı korumak için yalan söylüyorsun. Elle tutulur, gözle görülür bir kanıt versene bize, he?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila
Action"Buradan ikimizin bedeni sağ çıkamayabilir ama sen ikimizin kalbini yaşatıyor olacaksın." Bir yaz kampına eğlenmek için giden yüzlerce genç. Orman da hepsi on beşer gruplara dağılmış. Fakat başlarına geleceklerden hiçbirinin haberi yok. Bir istila...