47. BÖLÜM

1.1K 71 39
                                    


İyi okumalar...

DEFNE'DEN

Tedaviden geldikten sonra annemle telefonda konuşmuş Demet'in yanında kalmaya devam edeceğimi söylemiştim, hâlâ babama kırgındım ve en kısa zamanda onunla konuşmak istiyordum. Aramızın böyle olması hoş bir şey değildi. Kapı açılınca Demet'in geldiğini anladım, elime doktorun dediği gibi biraz daha toparlayana kadar kullanmam gereken tek değneği aldım.

"Defnee, ben geldiim!"

Yavaş adımlar atarak yanına ilerliyordum, elindeki eşyaları vestiyere bırakırken benim geldiğimi gördü. Tam bir şey diyecekti ki adım attığımı fark edince bakışları ayaklarıma çevrildi. Sonuna kadar açtığı gözleriyle konuşmaya çalıştı.

"Sen... sen yürüyorsun!"

Elindekileri fırlatırcasına bırakıp -ki bence fırlattı- koşarak gelip sarıldı.

"Ay valla yürüyorsun, çok şükür yaa!"

"Biraz daha sıkarsan boğulacağım Demet."

Gülerek geri çekildi.

"Nasıl oldu, ne zaman oldu, hemen anlatıyorsun bana ama dur yeni geldim elimi yüzümü bir yıkayayım hemen gelirim geç otur sen kıpırdama!"

Çok konuşmasına ve enerjisine hayranım bu kızın, koltuğa gidip oturdum ve bekledim.

"Geldim geldim, anlat dinliyorum."

Bir yandan baş örtüsünü açmak için uğraşırken bir yandan beni dinliyordu.

"Ya anlatırım ben acelesi yok sonuçta, sen git bir üzerini değiş rahatla."

"Ya hallediyorum ben hadi anlat."

"Tamam tanam, perşembe günü yanına hastaneye geldim gün tedavi de adım attım. Doktor bundan sonra şu yürüme barları var ya işte onda çalışmaya başlayacağımızı söyledi. O günden beri çalışıyoruz ve daha iyi bir şekilde adım atabiliyorum ama biraz daha bu değnek ile yürümem gerekmiş."

"Canımın içi, senin adına çok sevindim ya çok şükür. Allah bir daha düşürmesin. Madem perşembe gününden beri adım atıyorsun niye söylemedin?"

"Amin inşallah. Kimseye söylemedim çünkü biraz daha toparlayıp karşılarına çıkıp göstermek istedim ki bugün de Ömer'e fizik tedavide gösterdim. O da çok mutlu oldu hatta gözleri bile doldu gibi gördüm ama belli etmedim. Artık her şey yolunda çok şükür."

"Yaa kıyamam size, ne tatlısınız siz öyle maşallah. Neyse şimdi Hilal Sultana dedin mi peki?"

"Yok hem bugün konuştuk burada kalacağımı söyledim malum babamla aram biraz limoni, konuşmak istiyorum onunla işte o zaman söyleyeceğim."

"Anladım sen bilirsin canımın içi, ay seni böyle içime alıp sevesim var çok mutlu oldumm gel bir daha sarılayım."

"Sarılalım sarılalım da bak ben çok açım hadi sofrayı kurup yemek yiyelim sonra balkonda güzel bir çay keyfi yaparız hım ne dersin?"

"Şahane derim, ben gideyim üzerimi değiştireyim geliriyorum hemen."

Mutfağa giderken vestiyere bırakılan eşyalar arasında çiçek buketi görünce gidip elime aldım, burnuma götürüp kokladım mis gibi kokuyorlardı. Allah Allah nereden çıktı ki bu çiçek şimdi? Kim almıştı acaba? Çiçeği bir vazonun içerisine bırakıp mutfağa geçtim.

..........

"Çaylarımız da geldii."

Balkonda yerimizi almış çay içip sohbet edecektik. Bu anı hiçbir şeye değişmem o kadar değerli ve güzel bir vakit.

KARADENİZ RÜZGARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin