İyi okumalar...Dayımları salonda bulunca yanlarına oturdum ve Ali'yi kucağıma aldım biraz sevdim. Dayımın konuşmasıyla bakışlarımı ona çevirdim.
"Hazırsanız çıkalım."
"Dayı, Ömer aradı az önce buraya geliyor. Beraber gideriz olur mu?"
"Olur, sıkıntı yok." Dayımın cümlesi biter bitmez üst üste çalan zille gülme istediğim tekrar gün yüzüne çıkmıştı. Kucağım da ki Ali'yle beraber kapıyı gidip açtık. Kaşları çatık, sinirleri epey yüksek bir adet Ömer çıktı karşımıza.
"Hoşgel-" Konuşmama fırsat vermeden ayakkabılarını çıkarıp içeriye doğru yürüdü söylenerek.
"Nerede o herif, karımın evine nasıl gire-" sesinin bir an da kesilmesiyle dayımları gördüğünü anladım. Ali'ye dönüp güldüm ve içeriye geçtim ben de.
"Ne oluyor Defne?" Dayımın sorusuyla bilmemezlikten gelip Ömer'e döndüm dudaklarımı bükerek. Kucağım da olan Ali'yle bakışıp bana döndü. Tekrar çatık kaşlarıyla Ali'ye dönünce kaşları havalandı. Sonunda anlamıştı.
"Bilmiyorum ki?" Diyerek hafifçe kıkırdadım.
"Ee şey, kusura bakmayın ufak bir yanlış anlaşılma olmuş. Hoşgdiniz Yunus abi, yenge."
"Hoşbulduk damat, biz en iyisi geç olmadan çıkalım babamlar söylenmeye başlamıştır." Dayım yengemle önden giderken tam peşlerinden gidecektim ki kolumu kavrayan elle yerim de durdum.
"Bunun hesabını çok güzel soracağım hanımefendi ama şimdi zamanı değil." Gülüp beraber evden çıktık.
..........
Annemlere geldiğimizde Ömer'i herkesle tanıştırmıştım. Bizimkiler baya sevmişlerdi onu tabi dedem hariç, o hiç konuşmamıştı Ömer'le. Öğlen yemeği masaya kurulmuştu herkes oturup yemeğini yerken ufak ufak sohbet de devam ediyordu. Dedem ayağa kalkınca herkesin gözü ona çevrildi.
"Yemeğun bittiyse gelesun bahçeye konuşacaklarimiz vardir damat efendu." Ömer'in cevap vermesini beklemeden bahçeye geçmişti. Ömer de herkese afiyet olsun diyerek ayaklanmıştı ama daha yemeği bitmemişti.
"Ömer yemeğini bitirseydin." Masadan ayrılıp bahçeye doğru giderken "Doydum ben merak etme, dedeni daha fazla bekletmeyeyim." dedi. Onlar bahçede konuşurken biz de sofrayı toplamış bulaşıkları halletmiştik ama daha onların konuşmaları bitmemişti. Herkes mutfaktan çıkınca dayanamayıp mutfak kapısının önüne geçtim. Buradan bahçeyi görebiliyordum. Dedem arkası bana dönük, Ömer ise yüzü bana dönük olacak şekilde oturmuştu. Telefonumu alıp Ömer'i aradım. Gördüğüm kadarıyla önce telefona daha sonra salona doğru baktı. Dedeme bir kaç kelime söyleyip ayağa kalktı, telefonunu kulağına götürdü.
"Efendim güzelim?"
"Benimle konuştuğunu belli etmeden konuşa konuşa mutfağa gel."
"Anlamadım, bir sorun mu var?"
"Yok bir sorun, sen dediğimi yap."
"Peki canımın içi, peki."
"Yahu iyi ki benimle konuştuğunu belli etme diyorum." Ömer bahçeden çıkıp salona giriş yaptı gözlerini mutfağa çevirince beni gördü. Kapının önünden ayrılıp tezgahın önüne geldim. Ömer mutfağa giriş yapınca telefonumu kapatıp masaya bıraktım. Kollarımı boynuna sarıp yanağına ufak bir buse kondurmuş sonra kollarımı beline sararak başımı göğsüne yaslamıştım. O da sarılıp başımın üzerine bir öpücük kondurdu.
"Bu hareketlerinizi neye borçluyuz hanımefendi?"
"Ne borcu canım, öyle içimden geldi."
"Öyleyse şöyle sorayım, dedenin yanında beni arayıp neden mutfağa gelmemi istedin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARADENİZ RÜZGARI
Novela Juvenil"Bir an önce evlenip sana doyasıya sarılmak elini tutmak özgürce yaşamak istiyorum çok mu şey istiyorum yani?" "Sabreden derviş muradına ermiş canım." "Sen bana canım mı dedin?" "Öyle mi dedim olabilir." "Defne" "Efendim" "Seni çok seviyorum iyi ki...