Çakal ininden çıkıyor

11 3 1
                                    

     Suriye sınırına yakın, neredeyse sıfır denilecek noktada, akşamdan beri konuşlanmış bir bölük asker, artık sıkılmaya başlamıştı. Gece saat 03:00 olduğu halde ne bir serinlik ne de hafif bir rüzgâr hissediliyordu. Havada genizleri yakan, kurutan, bunaltıcı bir sıcak vardı. Geceden başlayan sıcaklık, gün doğunca kimbilir nasıl kavuracaktı ortalığı? Sırtını kayaya dayamış bölük yüzbaşısı, bu sıcak gecenin karanlığında mümkün olduğunca askerini arazide gizlemeye çalışıyor, pür dikkat karşı kayalıkları gözetliyordu. Telsiz emri ile bu gece çok fazla teröristin sızacağı ihbarı gelince, sınır bölüğü olarak görev onlara düşmüştü. Önceden şifresini kırdıkları telsiz konuşmalarını dinlemeye aldıklarında geçilen bilgi, onlar için hayati önem demekti. Demek ki yüz kişi kadar bir kuvvetle içeri girip, sınır karakollarına eylem yapmayı plânlıyorlardı. Ama bu heveslerini kursaklarında bırakacaktı onların. Yöreyi çok iyi bildiği için, Yağlıdere Karakol Komutanı Çetin Başçavuş, sağ olsun emrindeki rütbelileri ve karakolunda bulunan on beş askerinden onunu, emrine vermişti. Kendisine üç nöbetçi er, bir şoför, bir de postasını bırakmıştı.
     Bu vahşi bölge, Dicle'nin sularının en çılgınca aktığı dar bir boğazdı. Yüzbaşı, askerlerinin arasında dolaşıyor, rütbelileri sıkı sıkı tembihliyor, askerin gereksiz kahramanlığa kalkışmamasını, heyecanlı erlerin zaptedilmesini özellikle emrediyordu. Önceki tecrübelerinden de çok iyi biliyordu ki çatışma başladığı anda arkadaşının vurulduğunu görenler, kendini kaybedip korunmasız bir şekilde saldırmaya kalkışınca, maalesef zayiat kaçınılmaz oluyordu. Bunun sonucunda da bu vatan evlâtlarının acısı ta ciğerini deliyor, gözlerinin önüne onları yetiştirip büyüten, bu yaşa getirip vatanı korumak, kollamak için onlara emanet eden aileleri geliyordu.
     İşte tam bu sırada aniden önlerindeki kayalıklarda patlayan bir roketatar mermisi, kulakları sağır eden gürültüsü ile askerler arasında önce geçici bir şok yaşatmış, fakat tecrübeli komutan, mesafenin roketatar menzilinden uzakta olduğunu bildiğinden, emrindeki ast rütbelilere sakin davranmasını, askerlerin paniğe kapılmamasını sağlamalarını, emir vermeden kesinlikle ateş etmemelerini söylüyordu. Bu sadece korkutmak için yapılan bir taciz ateşiydi. Eğer askerler panikler de mevzi değiştirmeye kalkarlarsa, ellerindeki uzun menzilli silâhlarla ve gece görüş dürbünlü KNS'larla onları vurmak, bu kalleşler için işten bile değildi.
     Yüzbaşı karşı tepeleri göstererek ateş emrini verdi. Rütbeliler, askerlerin siperlerde kalmasına dikkat ediyor, kendileri de dikkatli bir şekilde tek tek mevzi değiştiriyorlardı. Boğazın üstündeki kayalıklardan tek tük mermi geliyordu onlardan tarafa ama yüzbaşı çok iyi biliyordu ki haydut sürüsünün büyük bir kısmı boğazın içindeydi ve çıkmak için fırsat kolluyorlardı. Onlara ateşin açıldığı yer, izli mermilerin ışığında gündüz gibi aydınlanıyor, şimdi o bölgeye silâhlar ölüm kusuyordu.
     İşte düşündüğü, tam da beklediği yerden ateş gelmekte gecikmedi. Hazırlıklı olduklarından paniklemeyip, daha sert bir şekilde karşılık görünce, teröristler boğazı geçememişler ama bulundukları yerden taciz ateşini sürdürüyorlardı. İstese askere emir verir, sağlı sollu ilerleyerek onları bu dar boğazın içinde kıstırır, hepsinin leşlerini yırtıcı kuşlara yem yapardı ama... Bu işler sanıldığı gibi kolay değildi. Yapardı yapmasına da aması onu düşündürüyordu. Bu kadar ana baba kuzusunun vebali omuzlarındaydı. Hepsinin memleketinde bir bekleyeni vardı. O yüzden bu sinsi, bu kalleş katillere uymayacak, sadece onları boğazdan içeri sokmayacaklardı. Birkaç saat sonra hava yavaş yavaş ışımaya başladığında geri çekileceklerini iyi bildiği için, askeri riske etmeye değmezdi. Her ne kadar bazen izinsiz sınır ötesine geçip, birçok zaman onları inlerine kadar kovaladıysa da prosedür gereği bu iş için yukarısının özel emri gerekiyordu. Şu sıralar, tam da kurmaylık aşamasında disiplin cezası yemek iyi olmazdı. Rütbelilere talimat veriyor, yanlarına çağırıp sıkı sıkı tembihliyor, kimsenin siperleri terk etmemesini, bulunduğu konumdan ateşini sürdürmesini emrediyordu.

ADIM SARI AÇIK SARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin