Ev hali

1 0 0
                                    

     Her çalışan evli çiftin olduğu gibi darmadağın bir eve geldiler. Daha giriş kapısını açar açmaz, salondaki üçlü koltuğun üzerinde Naz'ın sabahlığı ile iç çamaşırları duruyor, Vedat'ın pijamasının altı ise, hemen yatak odasının girişinde, yerdeydi.
     "Naz ne dersin? Eve bir hizmetçi tutmanın zamanı gelmedi mi sence?"
     Naz ellerini beline koymuş, o minnacık vücudu ile nerdeyse onun iki katı olan, dev gibi Vedat'ın karşısına dikildi. "Ne yani, bana taş mı atıyorsun ayıcık? Sabah ikimiz de uyuyakalmasaydık, herhalde toplardım ortalığı değil mi?" diyen karısının alındığını anlayınca, onu incecik belinden tuttuğu gibi havaya kaldırdı.
     Vedat, Naz'ın aksine iri yapılı, uzun boyluydu. Şimdi onu bir balerin gibi belinden havaya kaldırmış, Naz da elleriyle onun saçlarını çekiştirerek inmeye çabalıyordu. Ama cilve yaptığı o kadar belliydi ki.
     "Bırak beni, bırak! Düşüreceksin."
     "Canım benim. Seni hiç düşürür müyüm?"
     Vedat yavaşça kollarını aşağıya indirip, bu defa bir çocuk gibi onu kucağına almış, yatak odasına doğru götürüyordu. Naz da olacaklara hazırlıklıydı. Adı üstünde... Naz yapıyordu. Şimdi kocasının kucağında aşk yatağına giderken, başını göğsüne gömmüş, gözleri kapalı bir vaziyette, kollarını onun beline dolamıştı. Onu usulca yatağa yatırıp içerinin havası değişsin diye pencereyi açınca, dışarıda çiskin şeklinde yağan yağmurun serinliği birden odaya doldu. Bu arada Naz, üzerindeki birkaç parça fazlalığı çıkardığından, soğuk havanın etkisiyle ürperdi, nevresimi ta çenesinin altına kadar çekti. Vedat soyunurken onun bu halini görünce, gülümsemeden edemedi. "Üşüdün mü? Merak etme, şimdi ben seni ısıtırım."
     "Auvv... Ne ayıp. Sen çok terbiyesiz olmuşsun."
     Bir müddet nevresimin altında devam eden masumane sevişmeler iyice alevlendiğinde üşüme falan kalmamış, nevresim ufak ufak atılan ayak darbeleriyle üzerlerinden sıyrılmış, tortop olmuş vaziyette yataktan aşağıya itilmişti. Sevişmenin doruk noktasında Naz'ın hafif, kesik kesik çığlıkları, biraz sonra kedi mırıltısı gibi çıkmaya başlamış, Vedat'ın üzerinden yavaşça yana devrilmişti.
     Şimdi Vedat'ın kolları yukarıda, bacakları iki yana açık bir vaziyette, göğsünün körük gibi iniş çıkışları, yavaş yavaş normale dönüyordu. İyi bir sevişmenin ardından, her memnun edilmiş kadının yaptığı gibi, Naz da kocasının koltuk altına girmiş, bir elini onun beline dolamış, ayağını da karnının üzerine atarak ahtopot gibi sarılmıştı. Bu arada Vedat eliyle, bu koltuk altında tatlı tatlı mırıldanan kedinin(!) başını okşuyor, ama bir an önce de kalkması için dua ediyordu içinden. Sevişmenin ardından kadınlar kocasına kenetlenip, kendilerini onlara sevdirmesinden ne kadar hoşlanıyorlarsa, erkekler de tam tersi, bu durumu hiç ama hiç sevmemektedirler. Vedat'ın da her erkeğin yaptığı gibi, hoşlanırmış gibi gözükerek, bu duruma sabretmesi gerekiyordu.
     "Canım... Anlatsana, o kızcağız ne anlattı bugün?" diye sordu Naz, her zamanki gibi gazeteci merakıyla.
     "Yaa, biliyorsun işte. Ne anlatacak? Bir aydır anlattığı o ufak tefek bilgi kırıntıları. Yalnız bugün değişik birşeyden bahsetti... Bir kamyon kazasından."
     "Ne kamyonu bir tanem? Yoksa araba mı çarpmış kızcağıza? O dağcılık yaparken kayadan düşüp kaza geçirmemiş miydi?"
     Muhabbet başlayınca, Vedat da fırsattan istifade, bu alev alev yanan, biraz önceki sevişmeden terlemiş vücudu yavaşça kenara iterek, sırtındaki elyaf yastığı hafifçe dikleştirip, yarım vaziyette oturdu. Konuyu açmaya çalışıyordu bir taraftan. "Bu başka," diyordu. "Çok önceleri gördüğü bir kazayı hatırlıyordu sanki. Hatta buna kaza demek yanlış olur, sanki bir cinayetten bahseder gibiydi." Cinayet lâfını duyar duymaz, bir gazeteci kulağıyla antenlerini açan Naz, şimdi pür dikkat kocasını dinliyordu. O da kendini yukarı doğru toplayıp, başının altındaki yastığı sırtına dayamış, çıplak, terli memeleri açıkta kalacak şekilde, çarşafı apış arasına sıkıştırmış vaziyette Vedat'ın anlatacaklarını merakla bekliyordu. Ama dayanamadı sordu.
     "Nasıl yani? Bir cinayet mi görmüş?"
     Vedat, karısının bu tahrik edici görüntüsünden etkilenmiş bir şekilde yutkundu ama anlatmaya devam ediyordu. "Ne bileyim. Anlatmaya başladığı vakit, korkudan tir tir titrediği bir adamdan bahsediyor. O adam kamyona yola çık demiş, öyle birşey işte."
     "Ee?"
     "Ee si, işte... Adam ona çarpmış, beraber yere yuvarlanmışlar. Sonra oradan kaçmış."
     "Nerden kaçmış?"
     Vedat, bu gazeteci sorgusundan sıkılmış gibiydi. "Of ya! Ne bileyim, Susurluk dediydi galiba."
     "Hıı, anladım..." dedi ama bir saniye sonra Naz heyecanlanarak yatağa oturdu, "Susurluk mu dedi? Kamyon mu dedi?" diye haykırdı gözlerini iri iri açarak. "Yanlış duymadın değil mi? Susurluk dedi."
     "Doktoruz biz kızım. Kulaklarımız sağır değil herhalde."
     Naz şimdi yanındaki kocası Vedat'ı unutmuş, kendi kendine konuşuyordu. "Susurluk... Kamyon kazası... Hımm... Eveet... Tabii ya! O kaza bu!"
     Vedat, karısının kendi kendisiyle yapmış olduğu bu garip konuşmalarına bir anlam verememiş, "Naz, ne oluyor? Bana da anlatır mısın tatlım." diye sormuştu ama Naz şimdi aniden kocasının boynuna atlayıp, onu yüzünden, gözünden, her yerinden şapur şupur öpmeye başladı. "Hop hop, benden paso. Vallahi ikinciye hâlim yok. Bugün hastanede canım çıktı zaten." deyince Vedat, "Ne ikincisi akıllım, bu haberin sevincinden öpüyorum." diyen Naz'ın öpücüklerinin ardı arkası kesilmiyordu.
     Şaşırma sırası şimdi Vedat'taydı. "Ne haberi?"
     "Sen şimdi bana, 'Susurluk Kazası' diye bir şey duymadığını da söylersin."
     "Duymam mı lâzım? Kızım, saat başı her yerde kaza oluyor. O da öyle bir kazadır işte. Hem bana ne Susurluk'taki kazadan." deyince önemsiz bir şekilde, Naz sadece gülümsemekle yetindi. Tabii, nereden bilecekti ki. O gazetecilik okumuştu, kocası ise harıl harıl inekleyip tıp bitirmişti, boru muydu? Ee... Kolay değil hiç sene kaybetmeden altı yılda tıp bitirmek. Tabii durum böyle olunca da genel kültür haliyle sıfır.
     "Naz söylesene Allahaşkına! Ne kazası bu? Bilmem mi lazım. Çok bilinen bir şey mi bu kaza?"
     "Alınma ama bir tanem, yediden yetmişe bütün Türkiye bu kazadan haberdar. Ama senin duymaman çok normal. Sen o sıralar burnunun tıp kitaplarına gömmüş, habire ineklemekle meşguldün."
     "Bak, kızacağım şimdi ama..."
     Naz uzanarak, Vedat'ın yanağına kocaman, ıslak bir öpücük kondurdu. "Senin şu meşhur Şebnem'inle tanışmanın zamanı geldi artık." deyince, Vedat alınmış gibi yaparak, somurtuk bir şekilde yatağın kenarına oturdu. Yerde ayak parmaklarıyla arayıp bulduğu çizgili boxer şortunu ayağına geçirip tuvalete doğru giderken, Naz arkasından bağırıyordu. "Heey! Koca adam. Duymadın beni galiba." diyordu. "O senin öve öve bitiremediğin, güzeller güzeli Şebnem'inle tanışmak istiyorum, anladın mı?" deyince, Vedat sitemkâr bir şekilde lavabonun yanından içeriye seslendi. "Ben senin gazetecilik işine karışıyor muyum, sen de benim doktorluğuma karışma lütfen." 'Alındı herhalde benim ayıcık' diye içinden geçirdi Naz.
     Yavaşça kalkıp, omuzlarından beline kadar inen saçlarını şöyle bir savurup, çıplak, dar kalçalarını kıvıra kıvıra, banyoya doğru giderken, az önceki ateşli aşk dakikaları geçince, soğuyan vücudundan bir ürperti geçti. Başını kaldırınca, hâlâ açık olan camın tülü, içeriye doğru vuran yağmur nedeniyle ıpıslak olmuş, duvara yapışmış vaziyette duruyordu. Perdeyi iyice kenara çekip, camı sıkıca kapadı. Banyoya doğru giderken, mutfağın ışığının yanık olduğunu görünce gülümsedi. "Her sevişmeden sonra karnı acıkır, mutfağa uğramadan edemez benim ayıcık." diye mırıldanıp banyoya girdi Naz. Ne zaman duş almaya girse, nedense her girdiğinde, küveti görünce içine girip, sıcak suyun içinde iyice gevşeyip uyumak istiyordu. Ama bu isteğini mecburen dizginleyip, duşun altına girdi. Çünkü bugün çok yoğun bir gün geçirmişti, bir an önce duşunu alıp uyuyacaktı. Zaten koca bebek de biraz sonra yatağa dönünce, bir de onu avutma işi vardı. Yarın da ne yapıp edip, bir mazeret uydurarak gazeteden izin almak lazımdı. Müdürü Naz'a inanıp dünyada izin vermezdi bu konu için. İşin aslını iyice öğrenip, konuyu ondan sonra açacaktı. Bakalım Şebnem'den iyi haberler çıkacak mıydı?

ADIM SARI AÇIK SARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin