Türkiye bugünlerde çok iyi bir yola girmiş, ekonomisiyle, iç güvenliğiyle, Avrupa Birliği nezdinde yavaş yavaş yükselen güvenirliğiyle ilerlerken, genel seçimlerin startı verildiği andan itibaren, görünmez bir el tarafından düğmeye basılmışçasına peşpeşe olayların meydana gelmesi, herkeste bir tedirginlik havası yaratmıştı. Sanki korku filmi izler gibiydi Türk halkı. Güneydoğudan şehit cenazeleri eskisi gibi ardı ardına gelmeye, çileli anaların, taze gelinlerin yürekleri tutuşup parçalanmaya başlamıştı. Doğuda kalleşçe mayın tuzaklarına kurban giden aslan gibi gençlerin yanı sıra, büyük şehirlerde de canlı bomba paniği yaşanıyordu.
Bu canlı bomba olayı, bütün dünyaya yüzde doksan gibi yüksek bir oranda, yanlış empoze ediliyordu. Neymiş? Kuzey Irak'ta, Afganistan'da, İsrail'de, ne bileyim terörle uğraşan, terör ihraç eden bu devletlerin herhangi birinde, sözde canlı bombalar son hazırlıklarını yapmış, eşi dostu ile helâlleşirken, kameralara bol bol poz verilir, bütün dünyaya, bu canlı bombaların idealleri uğruna, ölüme kahramanca nasıl gittikleri gösteriliyordu. Bu büyük bir aldatmaca, göz boyamaydı sadece. Bu pis bir yalan, külliyen uydurmaydı. Terör, dünyaya korku salıp, psikolojik savaşa bir sıfır önde başlamak istiyordu ve bunu da çok iyi başarıyordu böyle yaparak.
Bizim medyamız bu görüntülerin üzerine balıklama atlıyor, tekrar tekrar, kare kare göstererek, terörün ekmeğine yağ sürmüş oluyordu. Onların da istediği buydu zaten. Ama şunu herkes çok iyi bilmelidir ki ülkesi uğruna, idealleri uğruna ölüme gitmek, dünyada Türkten başka, çok az bir topluma nasip olmuştur. Kurtuluş Savaşında, Çanakkale'de bunun örnekleri defalarca gözler önüne serilmiştir. Allah korusun, yine aynı durum olduğunda da bu millet, aynı kahramanları çıkarmaya devam edecektir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Ama bu batı uşakları pezevenklerin üst düzey yöneticileri, kendileri perde arkasında günlerini gün ederlerken, garibim doğulu gençlerin ekonomik eksikliklerinden yararlanıp, ailelerine paralar vaat ederek onları dağa çıkarıyor, kimisinden silâhlı güç olarak yararlanırken, dağda işine yaramayacak olanları seçip, bir şekilde sakat kalıp mücadele gücünden yoksun düşenleri ayıklayıp şehirlere indiriyor ve sanki onlara çok büyük, kutsal bir görev vermiş gibi kuryelik yaptırırken, eline verdiği patlayıcı dolu bir çantayı, 'şu adrese götür' diyor, veya gidilecek yer çantadan kuşkulanılacak bir yer ise, patlayıcıları vücuduna sarıp, belirtilen yerde 'emaneti alacaklar' diye kandırıyorlar. Olayda daha büyük bir parti patlayıcı kullanılacaksa, aracın zulalarını tamamen patlayıcı ile doldurarak gönderiyor, onların maceracı ruhlarını okşayıp yönlendirdiği güzergâhta, önceden havaya uçurmayı tasarladığı yerden geçerlerken, basit bir cep telefonu düzeneği ile havaya uçurulacağını bilmeden, sadece emaneti yerine ulaştırma çabasında olan kuryenin ya kendisini ya da araçla gidiyorsa, aracı ile birlikte patlayıcıları havaya uçurup, sözde emellerini gerçekleştirmiş oluyorlardı. Kilolarca patlayıcının meydana getirdiği onlarca can ve mal kaybı, büyük şehirlerde infial yaratıyor, bu arada terörün istediği oluyordu. Bizim basınımız da çarşaf çarşaf yazılarla, 'canlı bomba' safsatasını halkımızın kulağına soktukça, tedirginlik bir kat daha artıyor, terörün reklâmını bilerek veya bilmeyerek yapmış oluyordu. Oysa Türk Milleti çok iyi bilmeliydi ki bunlar bilmeden ölüme giden şuursuzlardı. Onlar sadece, bir yerden bir yere üzerinde patlayıcı taşıyıp, 'görevimi yerine getiriyorum' diye kandırılan aptallardı.İşte Türkiye bugün yine bir canlı bomba paniği ile sarsılmış, Ankara'yı kana bulayan bu alçakça saldırı kaç cana mal olmuş, onlarca insanımızı hastanelik etmiş, koskoca çarşıyı, o güzelim bulvarı, savaş alanına çevirmişti.
Saat: 10.00. Ankara'da İki Numara'nın telefonu çalıyor. "Alo, buyurun efendim."
Bir Numara karşısındaydı. "Günaydın mirim, uyandırdım mı yoksa?"
Yok yok, haberlere bakıyorum TV.'den."
"Bu işte bizim parmağımız yok değil mi? Aman!"
Cevapladı İki Numara. "Yok efendim, Sanırım Amerika işi hızlandırdı. İşe CIA el attı gibime geliyor."
CIA lâfı geçince, Bir Numara telefonun öbür ucundan sinirli sinirli öksürdü. Telefonlarının Amerika tarafından dinlendiğini bal gibi biliyordu. "Seçim zamanı yaklaştıkça, hükümeti alaşağı etme planlarını sağlama almak istiyorlar. En kötü ihtimal olarak, şimdiki mevcut hükümetin tek başına iktidara gelmesini istemediklerinden, koalisyona gidilmesi, kötünün iyisi olarak düşünülüyor Amerikan çevrelerinde."
"Aman efendim, Türk Milleti bu konularda çok duygusaldır, bilirsiniz. Böyle baskı yoluyla birşey kabul ettirilmeye çalışıldığını hissettikleri anda, inadına diğerine yönelirler. Bir örneğini, 12 Eylül Darbesinden sonraki ilk seçimlerde yaşamıştık hatırlarsanız."
"Hiç sorma, hatırlatma o konuyu bana. Bizim televizyondan destek vermeye çalıştığımız, başında emekli bir general bulunan horoz partisi mi ne, o parti en sonuncu olmuştu da halkın tepki oylarıyla Özal tek başına iktidar olunca, Amerika bile şaşırmıştı olanlara. Ee, burası Türkiye... Biz işte bunu unutmuştuk."
"Anlayacağınız, nasıl derler? Yanlış ata oynamıştık efendim."
Bu benzetme, Bir Numara'nın hiç hoşuna gitmemişti. Her zamanki yaptığı gibi, konuyu değiştirmek için öksürdü ve "Seninkiler ne yapıyor? İnşallah uslu duruyorlardır." diye sordu.
"Evet efendim. Aynen dediğiniz gibi yapıyoruz. Hiçbir işe karışmayıp lojistik destekle, kılavuzluk yapıyoruz sadece."
"Aramızdan atmış görünüp, kamuflaj görüntüsü verdiğimiz adamlarımızdan da yararlanıyorsunuz değil mi?"
"Evet efendim, bu son olaylarda en büyük desteği onlardan alıyoruz zaten."
Polisi oldum olası, bir türlü sevemedi Bir Numara. Onlardan bahsederken, ses tonu bile değişmişti. "Aman dikkat edin, hükümete anlaştırırsanız, medyanın yardımı ile ipliğimizi pazara çıkarırlar, haberiniz ola. İçlerinden birisini içeri alırlarsa, onları polisin elinden ben bile kurtaramam. Biliyorsun, polis eskiden beri bize diş biliyor. Eline bir geçirse, tırnağını biraz batırsa, hükümetin de yardımı ile bize kök söktürürler."
"Bilmez miyim efendim, hep bir açığımızı kolluyorlar zaten."
"Aman ha! Derin Devlet falan dinlemezler, uçkurumuzu elimize veriverirler. Zaten öteden beri söylenip gelen, İtalya'nın başımıza bela ettiği temiz siyaset, temiz adalet akımı var. Ama şimdilik ellerinde yeterli kanıt yok çok şükür. Bir de henüz gözükara bürokratlar ve savcılar olmadığından, yargı da işini tam olarak yapamadığından, daha doğrusu bizden taraf olduğundan, tehlike şimdilik uzak görünüyor, ama şimdilik." deyince, İki Numara onaylar gibi bir ses tonuyla "Eh öyle bir bakıma," dedi. "Anayasayı biliyorsun zaten, söylemeye gerek yok. A'dan Z'ye biz yaptık. Kendimize göre." diyerek konuşmasını sürdürdü Bir Numara. "Ama sonra ne olur, bilemem. İleride muhakkak değiştirecekler. Bu dinci hükümet henüz ona el atamadı. Aman neme lazım, biz işimizi kış tutalım da yaz çıkarsa bahtımıza."
"Çok iyi anladım efendim."
"Seçimlerin nabzını yokluyor musun, meydanlar nasıl gidiyor? Biliyorsun, bu dönem milliyetçi duyguları daha ön plana çıkarıp, hükümetin alacağı oyları bölüp, bir koalisyon öneriyor Amerika. Biz yeterince mevcut hükümete karşı yıpratmamızı yaptık, elimizden gelenin fazlasını bile yerine getirdik. Bundan sonra bekleyip göreceğiz. Sağın milli cephesi, güçlü ve en çok iki partili koalisyon olmasını arzuluyor anketlerin dediklerine göre. Yetmezse bağımsızlardan destek alabilirler ama desteksiz olursa daha iyi olur." diyerek konuyu başka yöne çeken Bir Numara, öksürerek boğazını temizledi ve "Bilirsin, bağımsızların hangi kaba osurdukları belli olmaz, dönek olurlar." diye de bir öngörüde bulundu.
"Efendim, ben de birkaç tane sahte anket yaptırıp, medyaya yem olarak atıyorum. Merak etmeyin, işin o yönüne finansman ayırdım ben, bizim örtülü ödenekten. Parasıyla değil mi, ankette istediğim sonucu çıkartıp veriyorum."
Bir Numara'nın keyifli olduğu, sesinden anlaşılıyordu. "İyi, iyi... Ben de onu söyleyecektim. Bu zamanda miletin kafasını iyice karıştırmak lazım, sen böyle devam et. Haa... Bir dakika, bombalama eylemi ile yeni gelişmeler var galiba. Ben TV'ye dönüyorum, sonra yine görüşürüz... Hoşçakal."
"İyi günler efendim, haberlerinizi bekliyorum."
![](https://img.wattpad.com/cover/330611789-288-k367189.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADIM SARI AÇIK SARI
Fiksi UmumBu kitapta anlatılanlar tamamen hayal ürünü olup, Türkiye'nin 90'lı yıllarda içinden geçtiği, kaos ortamının kurgulanmış halidir. Anlatılanların; gerçeklerle, bahsedilen olaylarla ve kişilerle, uzaktan yakından hiçbir bağlantısı yoktur. Romanda geçe...