Sırtlan, İki Numara ile bu yeni infaz olayını görüşeli bir hafta olduğu halde, işe nereden başlayacağını kestiremiyordu. Ne demişti İki Numara? 'Acele etmene gerek yok, bu operasyonu sen yöneteceksin ama iş hâlledilirken hiçbir yerde ne sen ne de adamların görünmeyecek. Herkes bu işi, fanatik İslâmcıların yaptığını düşünecek. Hadi göreyim seni!' Tamam, eskiden beri böyle çok iş bitirmişlerdi. Bazen suçu aşırı solcuların üzerine, bazen de fanatik sağcıların üzerine atıyorlardı. Ama her seferinde, olayın içinde bizzat kendi ve adamları bulunuyordu. Bu iş ise bambaşkaydı. Hem suçu belli bir kesim yapmış gibi gösterecekler, hem de suya sabuna dokunmayacaklardı. Suikasttaki silâhı, olayla hiç ilgisi olmayan biri kullanacaktı. Üstelik bu yer Trabzon'du. Zor işti doğrusu.
"Celal! Oğlum ne yapacağız lan bu işi? Neredeyse aralık ayını bitiriyoruz, soğuk aylar geçmeden bu herifi nallamalıyız. Sen de bilirsin, kış ayları bizim operasyon aylarımızdır. Ne kadar az tanık, o kadar temiz iş. Okey?"
"Abi sen diyorsun ki bizden biri işin içinde olmayacak. O zaman kim okkanın altına gitmek ister ki? Ancak çoluk çocuğu kandırırız bu iş için. Ama bu iş, çoluk çocukla bitirilecek bir iş değil anasını satayım."
Sırtlan, ellerini başının arasına almış düşünürken, birden sıçradı. "Celal, ne dedin sen?"
Celal tırsmıştı. Ne demişti ki? Yine baltayı taşa mı vurmuştu yoksa? "Ne diyeceğim abi, vallahi bir şey demedim."
"Çoluk çocuk ha! Ben nasıl düşünemedim bunu. Aferin lan Celal! Kedi olalı bir fare tutun."
Celal, şimdi aptal aptal bakınıyordu. Fırça gelecek diye sakınırken, övgü dolu sözlerle karşılaşınca apışıp kaldı. Sırtlan, odanın içinde gezinmeye başladı. Hem turalıyor hem de sesli düşünüyordu; "Evet... Bir düşünelim bakalım. Tamam, buldum! Celal! Şu bizim adam dövme, göz korkutma, tehdit gibi ufak tefek işlerde kullandığımız Sedat'ımız vardı. Devlet yanlısı sağlam çocuktur, bize yamuk yapmaz. Çünkü biz de onu İstanbul piyasasında kolluyoruz. Çabuk onu bana bulun getirin, onun bu internet minternet işlerinden ufak ufak tırtıklamalar yaptığını duymuştum."
"Ee bi, internetten bize ne?"
Sırtlan şaka yollu Celal'in yüzünü hafif hafif tokatladı. "Senin kafan basmaz oğlum bu işlere. İnternet kafelere kimler gider?"
"Kim gidecek? Çoluk çocuk... Haa... Şimdi anladım abi."
"Haa, ya! Hadi hadi durma, bulun getirin şu adamı bana!"
Emri alır almaz yola çıkan Sırtlan'ın iki adamı, Sedat'ın yazıhanesindeydi şimdi. 'Abi'lerinin selamı olduğunu, hemen işi gücü bırakıp gelmesini' söylediklerinde, Sedat'ın sırtından soğuk terler boşandı. Önce, Sırtlan'a karşı bir yamuk yapıp yapmadığını düşündü kafasında. Böyle bir şey yoktu, hatta kaç kere yaptığı vurgunlardan ona pay vermek istediyse de Sırtlan onun bu teklifine karşı çıkmış, 'oğlum, biz öyle üçe beşe bakmayız, bizim işimiz parayla değil, biz vatanı kurtarma telâşındayız. Arada sırada senden bazı konularda yardım istediğimizde yerine getirirsen seviniriz' dediğini hatırlayınca rahatladı. Herhalde öyle bir iş için ona ihtiyacı vardı. "Tamam o zaman," dedi. "Hadi arkadaşlar bir an önce gidelim de Abi'mizi bekletmeyelim."Sırtlan, Sedat'ı villasının kapısında karşılayıp, dostça sarıldı. Bu karşılama şekli Sedat'ı duygulandırmıştı. Az şey değildi bu. Herkesin tırstığı, 'Abi' dediği bu adam, adamlarının yanında böyle davranmakla, 'bakın işte, bu benim dostumdur' mesajını veriyordu. "Gel Sedat, gel dostum. Görmeyeli bayağı kilo almışsın. Bir daha sarılayım sana. Yahu, bu göbek ne böyle?"
"Abi işte, pek bir sıkıntılı işimiz yok ya. Bütün gün otur otur, bu duruma geldik."
"Tam ben de bunu söyleyecektim. Seni oturmak derdinden kurtaracağım. Küçük bir görev vereceğim. Ama oturduğun yerden olmayacak, biraz koşturmalı bir iş bu. Ne dersin, yapar mısın?"
"Ne demek abi, emrin olur."
"Ama daha görevin ne olduğunu bile sormadın."
"Beni şimdi kırdın abi. O nasıl söz! Sormaya ne gerek var, bu vatan uğruna değil mi? Sen emret yeter! Şurada öl de... Kafama sıkmazsam şerefsizim."
Sedat'ın verdiği bu cevap, acımasızlığı ile tanınan Sırtlan'ı bile duygulandırmıştı. Gözleri bulutlanır gibi oldu. Hemen onun koluna girerek, üst kattaki çalışma odasının yolu tutarlarken, aşağıya doğru seslendi. "Önemli bir durum olmadıkça, bugün bizi kimse rahatsız etmesin. Dostumla işin ayrıntılarını konuşacağız."
![](https://img.wattpad.com/cover/330611789-288-k367189.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADIM SARI AÇIK SARI
General FictionBu kitapta anlatılanlar tamamen hayal ürünü olup, Türkiye'nin 90'lı yıllarda içinden geçtiği, kaos ortamının kurgulanmış halidir. Anlatılanların; gerçeklerle, bahsedilen olaylarla ve kişilerle, uzaktan yakından hiçbir bağlantısı yoktur. Romanda geçe...