Değişik bir operasyon

1 0 0
                                    

     Denizin içine doğru uzanan tahta iskelenin bitiminde, metal direkler üstünde kurulmuş geniş bir platformun üstünde, sırt üstü yatmış olduğu halde, yüzünü havlu ile güneşten korumaya çalışan Sırtlan, miskin miskin güneşlenirken okumakta olduğu, ucuz mankenciklerin arz-ı endam ettiği magazin dergisinin üzerine koyduğu cep telefonu çaldı. İsteksiz bir şekilde uzanıp ekrandaki özel numarayı görünce, hemen toparlanıp şezlonga oturdu. Sesine, o her zaman emir bekleyenlerin davranış tonu olan biçimi vererek konuştu.
     "Emirlerinizi bekliyorum Sayın İki Numara... Buyurun."
     "Yeni bir görev çıktı, seni bekliyorum. Acele gel!"
     "Anlaşıldı efendim." der demez telefon kapanmıştı. Yine o çekilmez, zorlu yolculuk aklına gelince büsbütün keyfi kaçtı. Bir de acele dediğine göre önemli bir işti herhalde. Yerden havlusunu alıp kıyıya doğru yürürken, 'acaba bu defa nasıl bir görev bekliyor bizi' diye düşünmekten kendini alamadı. Canı sıkkın bir şekilde, uzaktan kapıda beliren Celal'e doğru bağırdı.
     "Celal! Bir araç hazırlattır, beni buluşma noktasına bıraksınlar."
     Yarım saat sonra Sırtlan, gözleri bağlı olduğu halde araçtaki yerini almış, hiç konuşmadan, sadece motor horultusu eşliğinde yolculuğunu sürdürüyordu. Acaba araçta kaç kişilerdi? İki kişi kollarından tutup araca bindirmişlerdi. Önde şoför ve yanında bir koruma varsa, tahminine göre dört kişilik ekip götürüyordu onu. Araçta ikram boldu ama nedense bu yolculuk hiç hoşuna gitmediğinden, iştahı kaçmıştı. Bir müddet gidip durduklarına göre, şimdi de gözleri bağlı olarak geçecekleri, daha önceden aşina olduğu, engebeli arazi ve ıslak, pis kokulu dehlizler canını sıkıyordu.
     Biraz dişini sıkan Sırtlan, sevmediği bu yolculuğu da bitirmiş, İki Numara'nın karşısındaydı şimdi.
     "Hoşgeldin Sırtlan, seni biraz yorduk."
     "Yok efendim, estağfurullah."
     İki Numara canı sıkkın bir şekilde, bir ileri bir geri dolaştıktan sonra söze girmek istiyor, ama nasıl başlayacağını bilemiyordu. Arkadan vuran kuvvetli ışıktan, her ne kadar İki Numara'nın yüzü seçilmese de onun çok sıkıntılı olduğu hareketlerinden belli oluyordu. Yalnız şu ses değiştirme işi nasıl oluyor, çok merak ediyordu. Iki Numara yüzünü saklıyordu ama onun orijinal sesini duysa, kesin tanırdı. Ama sanki bu ses, bilgisayar hoparlöründen geliyormuş gibi metalikti, tek düzeydi.
     "Bizden habersiz icraatların oluyor Sırtlan. Tabii ki o da Sayın Bir Numara'nın kulağına gidince ben ortamı zor toparlıyorum. Sen de biraz dikkat et canım!"
     Bu ufak fırçanın üzerine Sırtlan'ın yüzü sasılmıştı. "Anladım efendim." dedikten sonra sıkıntıdan ellerini yumruk yapıp sıktı. 'Şu Tilki Selim işinden bahsediyor olmalı' diye geçirdi içinden.
     İki Numara devam ediyordu konuşmasına. "Neyse, biz yine konumuza gelelim. Hem Güneydoğuda PKK'nın karşısına bizden başka bir güç olsun, hem de bazı durumlarda bize yardım etsin diye yol verip göz yumduğumuz islami örgüt, son zamanlarda haddini fazlasıyla aşmaya başlamış. İstanbul'da soygunlar, Kürt kökenli iş adamlarını kaçırıp fidye istemeler... Olmadı infazlar..." deyince, "Efendim, Güneydoğuda bize çok yardımları dokundu bunların, siz de bilyorsunuz." diyerek araya girdi Sırtlan.
     "Hımm" dedi İki Numara. Bu biraz çetrefilli işti. Çünkü Sırtlan onlarla kader birliği yapmıştı. Bunu çok iyi biliyordu ama ne yapsın o da emir kuluydu. "Tamam" dedi elini 'sus' anlamında sallayıp. "Bombalama eylemlerinde birçok yerde bizim taşeronluğumuzu yaptılar ama bize sormadan kendi menfaatlerine birkaç bombalama işine giriştiler. Bitsin artık!" dedi sesini yükselterek. "İşte sana Sayın Bir Numara'nın dediği cümleyi aynen tekrar ediyorum... Çekin ipini!"
     Sırtlan sözü almak için hafifçe öksürdü. "İnşallah halktan tepki almayız. Çünkü bildiğiniz gibi, mecburen birkaç cami basmak zorunda kalacağız. Gelen istihbarata göre, gözden ırak birkaç tane mescit şeklindeki küçük caminin tabanında, silâh depoları ve kaçırdıkları kişileri saklamakta kullandıkları sığınaklar var."
     İki Numara elini sinek kovar gibi salladı. "Sen orasına karışma, yeter ki icraatlarını düzgün yap! Öncekiler gibi eline yüzüne bulaştırma! Ben ulusal basını ve televizyonları ayarlarım. Yakaladıklarınızı resmi kolluk kuvvetlerine teslim edip, siz arka plânda kalırsınız." diyen İki Numara konuşmayı daha fazla uzatmadı. Masadaki zile basınca aynı uğursuz kapı büyük bir gıcırtıyla açıldı. Uslu bir şekilde ayakta bekleyen Sırtlan'ın gözlerini çabucak bağlayan tecrübeli bir el, şimdi sıkıca onun koltuk altlarına yapışıp, dikkatli bir şekilde dışarı çıkardı. Sırtlan hayıflanırmış gibi iç çekti. 'Dönüş yolculuğu başladı yine' der gibi başını salladı ve şimdi yanına gelen ikinci bir korumanın da diğer kolunu tutmasıyla, beraberce yürümeye başladılar. Gözleri kapalı olduğundan hem yürüyor hem de talimatlarını aldığı yeni görevi hakkında, planlar yapıyordu kafasında...
     Türkiye'nin her yerinde başlatılan eş zamanlı operasyonlarla, bu İslâmi örgütün beli kırıldı. Şimdiye kadar zaten bilinen bu illegal örgüt, belli ki bir yerlerden destek görüyordu. Tabii ki bu Derin Devlet desteğiydi. Yoksa şimdiye kadar böyle çekinmeden at oynatabilirler miydi hiç? Ama verilen destek kesilince, çabuk çabuk yapılan sorgularla korkunç infaz evleri ortaya çıkarıldı. Tarihe kara bir leke gibi geçen toplu mezarlar, sorgulanan militanların gösterdikleri evlerin, mescitlerin mahzenleri birer birer açıldığında, bu katliam gibi siyasi cinayetler, domuz bağıyla bağlanıp diri diri gömülü cesetler, tüm vahşetiyle ulusal basın ve görsel medya aracılığı ile gözler önüne serildi. Sırtlan'ın da bazen sorguda uyguladığı domuzbağı tekniği, bu sözde İslâmi örgüt elemanlarınca da kullanılmış, bağları çözmeye bile gerek duyulmadan, diri diri öylece çukurlara gömülmüşlerdi. Öldürülenlerin büyük çoğunluğu, doğudaki Kürt iş adamlarıydı. Örgüt kendine finansman sağlamak için önce bunları haraca bağlıyor, iyice kanını emdikten sonra da yok ediyordu anlaşılan. Bu arada televizyonlarda, din adına ilginç radikal yenilikçi çıkışları ile boy gösteren, İslâm adına değişik düşünceler ortaya atan baş örtülü bir kadın da örgütün hışmından kurtulamamış, bir ayı geçkin süredir aranmasına rağmen bulunamayınca, tam da bu örgütün işi olduğu düşünülmeye başlandığı sırada, bir ihbar üzerine açılan mahzen mezarların birinde cesedi bulunmuştu.

ADIM SARI AÇIK SARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin