İyi okumalar! Oy vermeyi unutmayın lütfen.
🕸️
Dış kapının sesini duyduğum anda, saklandığım yatağın altından çıktım. Pencerenin önüne geçip perdeyi fark edilmeyecek bir boşlukta aralayıp dışarıya baktım. Tahmin ettiğim gibi babam evden çıkıyordu. Perdeyi hızla bırakıp, odamın kapısını açtım ve merdivenlerden koşarak aşağı indim. Beş yaşında olmak birazcık zordu.
Son basamağa geldiğimde adımları yavaşlatıp sesin geldiği yöne bakındım, oradaydı.
Annem salonun bir köşesinde, bacaklarını kendine çekmiş, kollarını kendine sarmış ağlıyordu. "Anne?" Fısıltım onun boğuk hıçkırıklarını sustururken başını kaldırıp bana baktı. Yeşil gözleri ağlamaktan şişmiş ve kıpkırmızı olmuştu.
Minik adımlarım ile yanına yaklaştım, alt dudağı titrediğinde, "Senin yüzünden," diye fısıldadı. Dudaklarım aşağı doğru büküldüğünde gözlerinde gördüğüm tek şey nefretti. "Sen olmasaydın burada tutsak olmazdım. Senin yüzünden bu hâldeyim. Keşke ölseydin!"
Nefes alış verişlerim hızlandığında yüzüm yanmaya başladı, dudağının kenarından hafifçe süzülen kana bakıp önünde ağlamamak için koşarak merdivenleri çıkıp odama girdim. Dirseğimi kapıya vurmuştum çünkü gözlerim bulanıklaştığı için önümü görememiştim. Ama ağlamıyordum. Yatağımın altına sakladığım buruşmuş bir sayfayı çıkarıp henüz yazmayı bilmediğim için karalamaya başladım.
'Annem beni çok seviyor, sadece canı yanmış. Benim de canım yandığında sinirleniyorum. Keşke annemin canı yanmasa, keşke doğmasaydım.'
-
Nefesim kesildiğinde, hızla kafamı kaldırıp derince nefes almaya çalıştım. Loira hızla yandan aldığı suyu bana içmem için uzattığında itiraz ederek, boğazımı yakan havaya rağmen nefes almak için çabaladım.
Bağırarak ağlamak istiyordum. Ölmek ve başka bir bedende küçük bir çocuk olarak yeniden doğmak istiyordum.
"Ne gördün?" Diye sordu Boris merakla, sorusu bana değil yanımda bir şeyler hazırlayan adamaydı.
O gün Boris Freya'yı ve birkaç hemşireyi eve çağırmış ve morluğa baktırmıştı. Sürekli bir takım şeyler hazırlamışlar morluğu geçirmeye çalışmışlardı, ancak azalmak yerine vücudumun başka yerlerinde çıkmaya devam eden morluklar ben hariç herkesi korkutuyordu. Anlamıyorlardı bu kadar basit değildi.
Bense, garip bir şekilde korkmuyordum. Diyordum ya, ya çok gamsızdım ya da daha çok gamsızdım.
Ben ve başka herhangi birisinin teması halinde asla acı hissetmediğim bu şeyler, Boris'in en ufak temasında canımı çok fazla yakıyordu. Bu sebeple Boris, bana çok fazla yaklaşmamaya başlamıştı.
Ve herkes bu kadar telaşlıyken, benim sorunum buydu. Boris'in benden kaçması!
Şu an yanımda duran, ve beni iyileştirmeye çalışan adam ise, benden birkaç yaş büyüktü, üstelik Boris onun büyü ile ilgilendiğini söylemişti. Kısacası bir büyücüydü.
Genç adam elini alnına atıp sıkıntıyla sıvazladı, "Kara büyü" diyerek mırıldandı. "Yalnızca yapan kişi büyüyü bozabilir, burada ben devreden çıkıyorum" dedi ve ellerini teslim olmuş gibi havaya kaldırdı.
Boris'in boğazından sinirli olduğu için çıktığını tahmin ettiğim bir hırıltı döküldü. "Sence ölü biri, bir büyüyü bozabilir mi?" Dedi büyücü ile dalga geçerek, bu arada adı Geralt idi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurdun Mührü (+18) | TAMAMLANDI
Werewolf|+18| Mutsuz, evde kapalı kalmış bir kız olarak büyüdüm. Tek istediğim şey, bu aileden kurtulmaktı. Sonra, doğum günümde dileğim kabul oldu ve kendimi aniden başka bir evrende buldum. Üstelik karşıma çıkan yabancı adamın kim olduğunu bile bilmiyordu...