Yasemin Nori - Nolur Nolur Nolur"Kalk artık, iftara yapılacak o kadar çok şey var ki ben mi yapacağım her şeyi? Melek, sana diyorum."
Kulaklarımı tırmalayan sesle gözlerimi açmadan önce ağzımın yan tarafına değen ıslak şeyi idrak etmeye çalışan beynime uyanması için bir süre izin verdim.
"Hadi artık kalk. İftara çok az kaldı, ay 6 olmuş saat." diyen annemle sinirden iki büklüm olup gözlerimi hızlıca açtım ve yatakta doğrularak sinirle anneme baktım.
"Anne bir kere söylediğinde anlayabiliyorum, sen beş yüz kere söyleyince yapasım gelmiyor benim o işi." dedikten sonra yorganı üzerimden atacaktım ki gözüm yastığıma kaydı.
"Bu beş yüzüncü oldu ama."
"Hadi ya, Enes sesleniyor sanmıştım hâlbuki."
Salyalarım yastığımı o kadar güzel süslemişti ki mavi yastık kılıfının üzerine çizilmiş bulutları andırıyordu. Bir de köşede kocaman bir yaşlık vardı, daha demin ağzımın kenarına değip beni rahatsız eden o büyük yuvarlak salya.
"Her tarafın tükürük olmuş, git de yüzünü yıka çabuk. Ay geç kaldık, bayılacağım şimdi."
Annemin günlük hayatında olayları abarttığını bildiğimden hiç oralı olamıyordum. Yataktan sakince kalkıp yatağımın ucunda bulunan dolabımın aynasından kendime baktım. Beli döndüğü için ağı rahatsız eden pijamamı düzeltip tükürükten beyazlaşan dudak kenarlarımı elimin tersiyle sildim. Çapak dolu gözlerimi suyla temizleyeceğim için görmezden gelirken gerçekten gece uykumda dayak yiyip yemediğimi sorguluyordum. Annem her sabah adımı söyleye söyleye beni dövüyordu kesinlikle, yoksa bu tip kayıklığı elimde olan bir şey olamazdı.
İçimden tövbeler çekerken elimin hissettiği boşlukla hayvan yatağı gibi duran yatağıma geri dönüp yorganın içinde kaybolmuş telefonumu aramaya başladım. Ne yorganın üstünde ne altında bulamadığım telefon beni kalp krizine sürüklerken yastığı yere doğru hızla fırlattığımda ortaya çıkan telefona gülümseyerek baktım. Elime aldığımda dokunduğum için açılan ekrana baktığımda şoka girip ağzımı yüzümü büzerek sinirle inledim.
"Anne hani saat altıydı? Geceni gündüzünü mü karıştırdın ya, saat sabahın altısı daha."
Annem, yan odadan fırlayıp kapımda durdu ve elindeki toz süpürgesini bana doğrultup "İlk olarak yastığını yerden kaldır yoksa ben de seni aynı öyle balkondan aşağı fırlatacağım. İkincisi akşama iftara insan davet ettim, bana yardım etmezsen seni sabahın altısı akşamın altısı dinlemeden döverim."
Sertçe yutkunup şirin olduğunu düşündüğüm gülümsememi dudaklarımın üzerine takıp anneme uzaktan cilve yaparken göz temasını kesmeden yerdeki yastığı usulca yerden aldım, yatağa attırdım ve üzerine iki üç kere vurdum.
Dikkatini dağıtma sebebiyle "Kim geliyormuş akşama iftara?" diye soruverdim. Annem elindeki süpürgeyi indirip ters bakışlarını benden çekti ve çıktığı odaya geri girdi. Ben de hemen odamdan çıkıp onun bulunduğu odaya attım kendimi. "Tüm mahalle dışarıda iftar yapacağız. Ben özel olarak Hacer teyzenleri çağırdım. O yüzden her şeyin dört dörtlük olması lazım." Dediğinde istemsiz olarak beynimde yankılanan o isme gözümden kalpler fışkırır şekilde bakarken annem toz süpürgesini gözümün önüne salladı. Tüm bulut dağıldı, hizmetçi kıyafeti giymiş Enes gözümün önünden kayboldu.
"Hayal falan kurma yavrum. Enes, konferansa katılacakmış."
Tozunu aldığı yere boş boş bakınca ben de onun baktığı yere baktım. Resmen makyaj masasının üzerine yatar halde olduğum için temizlenecek yer kalmamıştı, böylece anneme yardım etmiş oluyordum bence. Kol yormayan bir toz beziydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallem Buluttan
Teen FictionAma ben, ilk pişimi ona yapmıştım; ilk onun yüzünden kolumu yakmıştım fakat o, hıçkıra hıçkıra ağladığım mutfakta sadece pişilere dikkat kesilip tüm tepsiyi odasında yemişti. İlk ona akrostiş şiir yazmıştım da o, şiiri hiç okumamış sadece N harfini...