Ari Barokas - Salaksın"Anne ben gitmesem, okumasam ben olmaz mı?" dediğimde kafama vuran Efe'ye alttan öldürücü bir bakış attım. Babam valizimi kapıdan çıkarmaya çalışırken durup ters ters bana bakmıştı.
"Ne demek okumasam Melek, elimin tersindesin bak." Diyen anneme dudağımı büküp yavru köpek bakışı attım. Bana acır da hadi kal kızım bir hafta daha der diye bekliyordum. Tek başıma kendi evime gitmek istemiyordum.
"Anne, siz de gelsenize kalırsınız biraz bende. Lütfen gitmeyeyim."
Ellerimi önümde birleştirmiş dilek diler gibi tutarken anneme doğru sallıyordum. Babam sonunda basamaklardan indirdiği valizi sürüyerek arabaya doğru getirdi.
"Bin şu arabaya Melek, kimse gelmiyor senle. Kocaman kız oldun, ilk senen de değil kızım." Diyen annemden ekmek çıkmayacağını anladığımda arkamı dönüp ellerimi hiç bozmadan bu sefer de valizi bagaja yerleştirmekle uğraşan babama doğru salladım.
"Babam sen benim halimden anlarsın, bak üç harfliler sardı kesin benim evi; tek gitmeyeyim eve." Diye yalvarmaya başladığımda alnından akan terle derin bir nefes alıp "Melek!" diye bağıran babam sinirle valizi bagaja attırmayı başardı. Kızdığı için dik omuzlarım önüme düşmüş, adımlarım geri geri gitmişti.
"Üç harfliler senden korksun Melaka, sen daha korkunçsun şahsen." Diyen Efe'ye yandan yandan bakıp sesli bir şekilde nah çektim. Annem Efe'ye yaptığımı görünce sertçe omzuma doğru vurdu. Gerçekten ağlayacaktım ama. Sürekli buraya gelmemin sebebi evde ciddi manada korkuyor olmamdı. Açıklayamayacağım bir korku oluşuyordu içimde. Artık yaza girdiğimiz için benim dönemimin bitmesine bir hafta kalmıştı ama Efelerin dönemi kapanmıştı.
"Hiç ağzımı açmayacağım çalışamıyorum diye, gitmeyeyim." Dediğimde annem kafasını iki yana sallayıp daha fazla konuşmamam gerektiğini mimikleriyle anlatmıştı.
Enes ile en son bana kısır getirdiği dönemde görüşmüştük, bu üç ay önceydi. Sonra üniversitesi için okuduğu şehre gitmişti. Zaten son senesiydi ve daha okulu bitirmeden birçok hastaneden iş teklifi almıştı. Şimdi mahalledeki her bir kişinin ağzından Enes'in çalışacağı şehir ismi farklı çıkıyordu. Hatta benim okuduğum şehri bile söyleyen olmuştu ama ben artık Enes'i görmediğim bu üç ayda onu aştığımı hissediyordum. En azından bu konuda daha olgundum ve Enes'e karşı nötr hissetmeyi başarmıştım.
"Bu yaz geri gelme Melek, anca böyle alışacaksın evine. Üç sene olmuş, hala daha bir haftadan fazla kaldığın yıl olmadı evinde yahu. Babam kira veriyor oraya." Diyen Efe'ye susması için parmağımı dudağıma bastırarak gösteriyordum fakat omuzlarını silkerek "Banane kızım, gerçek bu." Dediğinde annem de kafa sallayıp "Abin doğru diyor." Dedi.
Dehşete düşmüştüm. Üç ay, o evde tek başıma kalırsam kafayı sıyırır, akıl hastanesine yatardım zaten.
"Efe yanıma gelse ya. O kalsın bari benimle." dedim umut dolu sesimle.
"Hiç de gelemem Melek, bin hadi arabaya abicim." Dediğinde başımı önüme katıp asker adımı atar gibi sert adımlarla arabaya ilerledim, kapıyı açtım.
Babam, "Yüklenmeyin çocuğa daha fazla." Dediğinde yaşaran gözlerimi sildim. Bu mahalleyi ve ailemi çok seviyordum. Aslında ilk gittiğimde sessizlik mükemmel gelmişti, hatta Efe'nin dalga geçen paranormal mesajlarını bile görmezden geliyordum. Ama en son gidişimde açıklayamayacağım paranormal olaylar olması beni çok korkuttuğu için kendi başıma gitmek azap gibi geliyordu.
Arabaya binerken "Melek!" diye bağıran Hacer teyzeyle şaşkınlıkla arkama doğru döndüm. Hacer abla yanında poşet tutan Enes ile birlikte bana doğru koşturduğunda açtığım kapıyı kapatıp ona doğru dönmüştüm. Hacer teyzenin aksine Enes gayet sakin bir şekilde bana doğru geliyordu. Bakışları yine sıradan bakışlardı. Bana uzun bir zaman gibi gelen o üç ayda hiç de değişmemişti, sadece saçları uzamış ve hayat enerjisi biraz daha yok olmuştu sanki.
"Ay kız az kalsın gidişini kaçıracağım sandım, çok üzülürdüm valla. O kadar şey hazırladım sana." Dediğinde Efe, Hacer teyzenin dediğine gülüp "Sanki 6 saatlik yolu var Hacer teyze, ne hazırladın o kadar. Evinde zeytini bitse gelip bizim evde yer, bir saatlik yol şunun şurasında." Dediğinde Hacer abla elinin tersiyle vurdu. Annem Hacer ablaya işte benim arkadaşım der gibi gururla bakarken bana sarılmaya gelen Hacer teyzeye karşılık vererek ben de sarıldım.
Enes de sonunda bizim olduğumuz yere ulaştığında elindeki poşeti bagaja koymaya gitti.
"Ne gerek vardı Hacer teyzem." Dediğimde ellerini yanaklarıma koyup iki üç kere vurdu. Acısa da geri çekilmeyip yaptığı şeyin zevkini çıkarmasına izin vermiştim.
"Ne gereği yahu, hem beraber de yersiniz Enes ile." Dediğinde kaşlarımı çatıp Hacer ablanın kollarından ayrıldım. Ailecek hepimizin kaşları çatık bir şekilde Hacer ablaya bakıyorduk, şahsen ne dediğini doğru düzgün anladığımı düşünmüyordum. Kesin yanlış anlamıştım.
"Nasıl beraber yerler Hacer abla?" dedi Efe, sesine yansımış siniriyle. Annem "Oğlum nasıl soru o öyle?" dese de Efe, annemi duymamış doğrudan Hacer ablaya bakıyordu. Bazen bakışlarını Enes'e de çeviriyordu. Cidden Efe, Enes ile uzun zamandır konuşmamıştı; kendimi suçlu hissediyordum.
"Enes, Melek ile aynı şehirde çalışacaktı; biz de bizim aile apartmanının üstünü Enes'e verdik." Dediğinde yaşadığım şokla gözlerim yuvalarından çıkacaktı. Ben okuduğum şehirde üniversite kazanınca Hacer abla annemle konuşmuş ve evlerini hiç kira ödetmeden bana vermişlerdi oturmam için. Koca bir apartmanın en alt katında ben, benim üstümde de yeni üniversiteye başlayan yeğeni oturuyordu. Diğer katlar boştu fakat şimdi Hacer ablanın dediğine göre Enes de en üst katı dolduracaktı. Her şey ben Enes'ten vazgeçtikten sonra oluyordu, hayat Efe'ye çektiğim sonsuz nahlar gibi nah çekiyor olmalıydı bana.
"Başka şehir mi kalmadı?" dediğimde bozulan Hacer teyze alınganlık çöken bakışlarını bana çevirdi. Ama haklıydım. Enes ben ona yakınken ayaklarını götüne vura vura kaçmasını biliyordu da ben ondan kaçarken bana söylediği şekilde benden uzak durmuyordu.
"Ben dedim; Melek kızım var, git oğlum diye. Neden öyle diyorsun Melek?"
"Enes de bunu kabul etti yani?"
"Evet." Dediğinde kaşlarımı yukarı kaldırdım ve Efe'ye baktım. O da kaşlarını çatmış bana bakıyordu, ikimiz de durumu anlayamamıştık.
Bakışlarımı Efe'den çekip hala daha babama poşeti yerleştirmede yardım eden Enes'e baktım. Kafasını kaldırıp benimle göz göze geldiğinde ona ondan tiksinirmiş gibi bakmıştım. Bana bunu neden yapıyordu bilmiyordum ama eğer amacı intikamsa ona bunu yaşattırmayacaktım. İstediği kadar uğraşabilirdi ama onun tuzağına düşmeyecektim.
Sinirle kimseye sarılmadan arabaya bindiğimde kapıyı da sinirle kapatmıştım. Babamın dışarıdan gelen küçük bağırışını duymazdan geldim. Arabasına gözü gibi bakıyordu, normalde dayak yerdim de şimdi sadece bağırmakla kalmıştı.
Ne yapacağımı bilmiyordum, daha okumam gereken bir senem daha vardı. Hadi bu yaz boyunca onu görmeyecektim ya da görecektim bilmiyordum ama ileriki dönemde sürekli onu görmek istemiyordum. Yeni birisine aşık falan olabilir miydim acaba kısa sürede. Mümkün değildi, daha Enes'e olan duygularımı tamamen yok edebilmiş değildim. Kusmak istiyordum. Babam da sonunda arabaya bindiğinde annem pencereye tıklattı. Dikkatimi kendine çektiğinde parmaklarının içine öpücük kondurup bana doğru bıraktı. Ağladı ağlayacak halimle gülümseyip ben de ona aynısını yaptım. Efe, sinirli haliyle Enes'le bir şeyler konuşuyordu fakat buradan duyamıyordum.
Babam, arabayı çalıştırıp ilerlediğinde ben de gözümden akan yaşla kafamı koltuk başına yasladım. Enes'ten hiçbir zaman kurtulamayacaktım sanırım.
-
Ben Enes'i anlamıyorum aga
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallem Buluttan
Teen FictionAma ben, ilk pişimi ona yapmıştım; ilk onun yüzünden kolumu yakmıştım fakat o, hıçkıra hıçkıra ağladığım mutfakta sadece pişilere dikkat kesilip tüm tepsiyi odasında yemişti. İlk ona akrostiş şiir yazmıştım da o, şiiri hiç okumamış sadece N harfini...