Nilüfer - Seni Beklerim Öptüğüm Yerde
(Bu kadının tüm şarkılarına aşığım btw)Sahaya geldiğimizde erkekler, üstlerini değiştirmek için soyunma odasına gittiklerinde kızlarla sahanın yanındaki taştan koltuklara oturduk. Normalde içlerinde giyinikler de vardı ama Efe ve Enes inat etmişti burada değiştirmek için, bomboş havaları sönmesin diyeydi sanırım. Damla, beni bırakmadan yanıma oturmak için ısrar edince dediği gibi yapmıştım fakat biliyordum ki bana maç boyunca reels izletmek için yanıma oturmuştu, maçı izleyemeyecektim yani. Şekerdi ve beni hemen ikna ediyordu. Karşı takımın destekçileri de gelmeye başlamıştı, hepsi ile beraber otururken bizim mahalleden teyzelerinde plastik oturakları doldurmasını izliyorduk.
"Kız Melek; geçen suya düşmüşsün yine, bizle gittiğinde de düşmüştün. Oraya kimle gidersen git, su seni çekiyor. Su bile güzelini seçiyor." diye gülen Zeynep'e dudaklarımı büzüp baktım.
"Bu sıcak yaz gününde ıslanmak iyidir Zeynep'im." dediğimde yarım ağız gülüp saçlarımı karıştırdı ve Damla'nın yanına oturup boş sahaya baktı.
"Bizimkiler niye maç sözüne girişmiş yine?" diye sordu adının Melahat olduğunu zor hatırlayabildiğim kız, bizim sokaktan başka bir yere gitmediğimden milletin ismini unutmaya başlamıştım iyice.
"Bir şey yok kız, bizimkiler Enes'e söylemiş herkes buradayken maç yapalım diye. Enes de tamam demiş işte." dedi Rüya, Enes dedikten sonra ima edercesine bana bakarken.
"Bu arada Enes'ten vazgeçmişsin Melek, öyle duydum annemden." diye devam ederken bizimkiler çok yüzüme vurmadığı için rezil olduğumu unutmuştum da şimdi yeni yeni hatırlamaya başlıyordum. Mahallenin uzun zamandır konuştuğu şey buydu, unutulup gitmemişti. Aşk hayatım aşırı popülerdi işte, bir de güzel gitseydi tadından yenmeyecekti de iki iyi şeyi bir arada tutamıyor muydum neydim?
"İnan hiç beklemediğin bir anda oluyor canım ya." dediğimde hep bir ağızdan gülmeye başlamışlardı. İçim kan ağlıyor diyemediğim için bunun üzerine şaka yaparak kaçmaya çalışıyordum işte. Damla kolumu dürtüklemeye başladığında dikkatimi onlardan çekip damlaya doğru vermiştim, o sırada tribünlere kanımı donduran birisi geldi. Üzerine yapışan ve yakışan Nike taytının üzerine geçirdiği beyaz tişörtünü karnının orada bağlamıştı, altında da yine Nike'ın spor ayakkabısı vardı. Sponsorluk mu almıştı acaba?
Sarı dalgalı saçları güneşte parlarken etrafı dolanan mavi gözleri bana döndü, beni gördüğü anda yerinde duramayarak el salladı ve bize doğru gelmeye başladı. Sonra erkekler sahaya girmeye başladığında yönünü değiştirip sahaya yaklaşan Enes'i dışarıda yakalamak için ceylan gibi sekti. Gerçek bir ceylandı, zarifliği benim bile kalbime zarar veriyordu.
Alev bir şey söylediğinde, muhtemelen seslenmişti, Enes yerde dolanan kafasını kaldırıp Alev'e şaşkınlıkla baktı. Ne konuştuklarını duyamıyordum, Enes'in uzaktan davranışlarıyla sıkıcı bir konuşma olduğu belliydi, monotondu sanırım. Enes, bir anda gülmeye başladığında kafamı sahadan giren Talat'a çevirdim. Ona bakınca o da bana bakmıştı, selam vermek adına elimi kaldırdığımda bize doğru koşturdu. Parmaklarıyla tellere tutunup "Ulan Melek, uzun zaman oldu görmüyorum seni he." dediğinde omuz silkip "Zorla üniversiteye gidiyorum, buraya gelince aile özleminden dışarı çıkamıyorum be Talat." deyince yüzünü buruşturup "Ne tesadüf." diyerek sanki kendi anılarını tekrardan yaşıyormuş gibi bir süre durdu.
Ellerini tellerden çekip "Sen boş ver okulu, benim resmimi çiz bir ara. Sana hem servet hem ün kazandıracağım." dediğinde söylediğine kıkırdadım. Talat, biraz ünlüydü; iyi bir yüzü vardı ve kullanmasını biliyordu. Takdir ediyordum, Efe'ye de yap demiştim ama ne işime yarayacak diyerek beni hiç umursamamıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallem Buluttan
Novela JuvenilAma ben, ilk pişimi ona yapmıştım; ilk onun yüzünden kolumu yakmıştım fakat o, hıçkıra hıçkıra ağladığım mutfakta sadece pişilere dikkat kesilip tüm tepsiyi odasında yemişti. İlk ona akrostiş şiir yazmıştım da o, şiiri hiç okumamış sadece N harfini...