Skapova - Ben Hala Vazgeçmedim"Hilal salak mısın, nerden bileyim ben Enes taşındı mı taşınmadı mı." Diye evin içerisinde bağırarak konuşurken elimdeki kahve bardağını mutfak mermerine adeta vurdurarak koydum.
Hilal, hızını alamadığı için nefes almadan konuşurken "Nasıl bilmiyorsun ya, aynı apartmanda sesler falan da mı duymuyorsun anasını satayım?" Dediğinde aslında gayet haklı olduğuna kanaat getirmiştim. Ama kendimi adeta mağaraya kapatmıştım, mağaranın açıklığını da kayayla kapatmıştım da dışarıda olup bitene hiç dikkat etmemiştim. Merak ediyordum tabi, merakımı dizginleyemiyordum bir türlü.
"Enes gibi birisi evine eşya alırken zamanını kaybetmez Hilal; Hacer ablayı da burada hiç görmedim, gelse uğrar bana." Dediğimde Hilal hoparlöre doğru nefesini sertçe verdiğinden telefonu kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kalmıştım. Ben, Enes ve Enes'e dair bir şey duymak istemediğimi herkese söylüyordum da kimse bunu umursamıyordu. Daha dün annemle bu yüzden kavga etmiştim de hala daha barışmamıştık. Bir tek babam inanıyordu Enes'ten vazgeçmiş olmama.
"Neyse Hilal, akşam yemeğimi yapmadım daha o-"
Cümlemi tamamlayamadan nereden geldiğini anlayamadığım sesle oturduğum yere sindim. Büyüyen gözlerimle elim bağrımda, telefon kulağımda oturduğum yerde panikle doğruldum.
"Ne oldu kız, tamamlamadın cümleni." Diyen Hilal'e ağlar tonla "Hilal!" diye ağlandım.
"Melek? Ne oluyor kız?" dedi Hilal endişelenen ses tonuyla.
"Sanırım cinlendim ben. Büyü yaptılar bana ya da evime." Dedim ve ayağa kalkarak mutfaktan karanlık koridora çıktım. Panik yaptığım için normalde hızlıca bulabildiğim ışığı bulamadığım için birkaç dakika karanlıkta olmayan varlıklarla bakışmıştım. Şu an tamamı ile kendimi korkuttuğumu biliyordum ama bir türlü bundan vazgeçemiyordum. Daha önceden de böyle sesler geliyordu evimden, bu yüzden buraya gelmek istemiyordum. Enes, kesin büyü yapmıştı evime.
Tekrardan bir şeyin bir şeye çarpma sesi geldiğinde yerimde zıplayıp tabiri caizse zırlayarak ağlamaya başladım.
"Melek!" diye birisi bağırmıştı sanki. İsmimi bilen bir cin vardı, sanırım.
"Melek ağlama kız, ne oluyor söyle bana bir." Dediğinde kapıdan da ses gelince üç harfli olduğuna o kadar inanmıştım ki hırsız olabileceği o an aklıma gelmemişti. Hırsız olabileceği aklıma gelmemiş olsa da köşede duran şemsiyeyi elime almıştım da ruhu onunla dövebileceğime inanmıştım.
"Benden uzun süre haber alamazsan annemlere haber ver." Dedikten sonra gözümden akan yaşı silip telefonu kapattım ve mutfağa doğru fırlattım.
"Anneciğim." Dedikten sonra açılan kapıyla ne olduğumu şaşırmış, elimdeki şemsiyeyi gelişi güzel kapıda duran kişiye yapıştırmış, korkudan da gözümü kapatmıştım. Komedi filmi çekiyoruz, oyuncu lazım deseler, yarın işe başlardım herhalde. Hıçkıra hıçkıra ağlarken geçirdiğim şemsiye bir anda havaya kaldırıldı. Ben de o panikle gözümü açınca karşımda duran Enes'i görebilmiştim sonunda. O kadar korkmuştum ki denize düşen yılana sarılır diyerekten Enes'e sarılıverdim. Enes'in havada kalan kolu, elindeki şemsiye ve ben mükemmel bir üçlü olmuştuk, üstelik mahalleden geçen birkaç yaşlı abla da bize bakıyordu.
Gözlerimi kapatıp sakince atan kalbini dinlemeye başladım. Kafam yan bir şekilde göğsünde duruyordu, kollarımı sıkıca sarmıştım. Beni kafamdan tutup geriye doğru ittirdiğinde ne yaptığımı yeni fark etmiş olduğumdan dudağımı ısırarak kollarımı daha çözmeden alttan alttan onun yüzüne baktım. Önceki hayatında yaşlı, huysuz bir amcaydı kesinlikle. Düz ifadesiyle suratıma bakmaya devam ediyordu. Kafamı ellerinden kurtarıp olabildiğince uzağa giderek koridorumun duvarına yasladım kendimi. Kalbim yine hızlı hızlı atmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallem Buluttan
Novela JuvenilAma ben, ilk pişimi ona yapmıştım; ilk onun yüzünden kolumu yakmıştım fakat o, hıçkıra hıçkıra ağladığım mutfakta sadece pişilere dikkat kesilip tüm tepsiyi odasında yemişti. İlk ona akrostiş şiir yazmıştım da o, şiiri hiç okumamış sadece N harfini...