Deniz Tekin - Hep Oturup Bekledim
Hilal
Bu hayatta asla yapmam dediğim çok şey vardı. Mesela asla alarmlarımı yedi ve yedinin katlarına kurmazdım, asla geceleri çay içmezdim, tostumu domatessiz yemezdim mesela, geceleri en az bir kere telefonuma bakmadan uyumazdım. Kışın bot giymeyi sevmez ve asla giymezdim, müziksiz asla ders çalışmazdım ve Efe'yi hiç sevmezdim. Fakat Efe'nin diğerlerinden tek farkı, öyle olması gerektiği için olmasıydı.
Kimse bana bunu bir gereklilik olarak sunmamıştı gerçi ama yine de hiç kimsenin konuşmadığı gizli bir gereklilikti. Alarmı yedinin katlarına kurmak, gece çay içmek, domatessiz tost yemek, geceleri telefona bakmak, kışın bot giymek ve daha nicesinin yaptıktan sonra telafi edebilirdim ama Efe'nin telafisi yoktu. Bu hayatta değer verdiğim tek arkadaşım Melek'ti ve eğer Efe'ye yanlışlıkla bile yan gözle bakarsam Melek'le aramda bir şeyler değişir; Efe'yle olsam bile ayrıldıktan sonra aramda bir şeyler değişir; Melek'in bana olan bakışları, duyguları, davranışları değişir diye çok korkmuştum.
Efe'ye bir şey hissetmiyordum, hiç hissetmemiştim ama onu ilk gördüğüm sefer onun tipinden etkilenmedim de diyemezdim. Ablam eşiyle arkadaşı sebebiyle tanışmıştı ve birbirlerini sevdiklerini söylediklerinde arkadaşı onlara şiddetle karşı çıkmıştı. Ablam onu en yakını sanıyordu, fakat gözümün önünde iki yabancıya dönüşmüşlerdi. Ben ablamın gözümün önünde arkadaşı sebebiyle çöküşünü görmüştüm bu yüzden aynı şeyleri yaşamayayım diye Efe'den yokuş aşağı iner gibi kaçmıştım.
Onu gerçek hayatta görmezden gelmek kolaydı, sürekli karşıma çıksa bile kolayca görmezden gelebiliyordum. Ama onu iç dünyamda görmezden gelmek bir hayli zordu. Kendime bu konuda hiç yalan söylememiştim. Efe'den ilk başta etkilenmiş sonra korkularım sebebiyle iyi görünmesini söylemeyi bile rafa kaldırmıştım ama şu sıralar, Efe'nin davranışlarıyla beraber tekrardan gün yüzüne çıkıyorlardı ve gerçekten görmezden gelmesi zordu.
"Neden durdurdun Melek'i?" diye sordum sıktığım yumruklarımla beraber. Melek bana abisi konusunda ona çok takılmamamı söylemişti ama ben yine de takılmadan duramıyordum.
"Sence de artık konuşmamız gerekmiyor mu Hilal, beni ne zamana kadar görmezden geleceksin?" diye sorduğunda Efe'nin pür dikkat gözlerime bakan bakışlarını görmezden gelmeye çabalıyordum. Gözlerimin içinin yandığını hissediyordum, muhtemelen kızarmaya başlamışlardı.
"Görmezden gelebildiğim kadar." dedim dişlerimin arasından konuşurken. Sesim Efe'ye doğru tıslıyor gibi çıkmıştı, gerçi gerçekten de tıslıyordum ama konumuz bu değildi.
"Say lan ara dönem edebiyatını piç." diyen Hüseyin'e meydan okurcasına kafasını sallayan Eymen ve arkalarından gelen diğerleriyle arkama doğru döndüm. Gözlerimi görürlerse bir ton soruya maruz kalacağımdan saklanmak en iyisiydi. Ben öyle yapınca Efe de hemen sırtını sırtıma dayamış ve önüme doğru geçmişti. Sırtı sırtıma değince değmesin diye kambur durmak zorunda kalmıştım.
"Ulan aptal Hüseyin, Türkçülük deyince aklına hemen edebiyat mı geliyor senin gerizekalı mısın sen?" diye söylenen Demir'le Hüseyin dudaklarını birbirine yapıştırıp "Tamam abicim," dedi.
"Sen say madem Ziya Gökalp'in kitaplarını." dediğinde tüm grup bir anda kahkaha atmıştı. Ben de gülmek istemiştim ama yüreğimde Melek'e çok büyük bir yanlış yapıyormuşum gibi bir his olduğundan bu ruh halimden sıyrılıp da gülememiştim.
"Sen harbi aptalsın ha." dedi Gürkan da Hüseyin'e doğru. Hüseyin eliyle Gürkan'ı geçiştirip "Elimle konuş Gürkan abi." dediğinde Gürkan eline vurmuş olacak ki tenin tene çarpma sesi yankılanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallem Buluttan
Genç KurguAma ben, ilk pişimi ona yapmıştım; ilk onun yüzünden kolumu yakmıştım fakat o, hıçkıra hıçkıra ağladığım mutfakta sadece pişilere dikkat kesilip tüm tepsiyi odasında yemişti. İlk ona akrostiş şiir yazmıştım da o, şiiri hiç okumamış sadece N harfini...