MFÖ - Mazeretim Var Asabiyim Ben
Hilal
"Hilal!" diyen Efe'yle olduğum yerde dururken açtığım kapıyı kendime çekmeyi bıraktım. Kapıyı çekmek yerine yerinden söküp ona fırlatmaya gücüm olsa o an yapardım çünkü birkaç gün önce Enes'i Meleklere getirdiği gün beni gerçekten sinir etmişti. Ayrıca Melek'in kalbini kırmalarına dayanamıyordum artık.
"Ne var?" diye onu terslediğimde koşturarak kapıya doğru geldi ve kulpunu bıraktığım kapıyı ardına kadar açtıktan sonra "İlk önce sen geç." dedikten sonra geçmem için bekledi. İnatlaşıp geçmeyi reddettiğimde açtığı kapıdan mahallenin yaşlı teyzeleri geçmişti. Sabahın köründe lanet bir diş ağrısıyla uyanıp koşturarak aile doktorumun olduğu sağlık ocağına gelmiştim. Melek; Emirhan'la kavga ettiği o günden beri, Enes'in geldiği günden beri bizde kalıyordu. Küçük odamın içinde hazırlanmaya çabalarken onu uyandırmamak için baya bir uğraş vermiştim.
Efe'nin sabahın köründe burada ne işi olduğunu bilmiyordum ama umarım beynine baktırmaya gelmişti. Sinirlenmeye başladığı belli olan haliyle kapıyı tutmayı bırakıp üst dudağını yalamıştı ki kapıyı bıraktığı anda ben kapıya davranıp açtığım gibi dışarı çıkmıştım. Bir de hakkı varmış gibi sinirleniyordu, daha fazla muhatap olmaya ne gerek vardı ki?
Dişimin ağrısı tavan yapmaya başlamıştı, eve gidip ilaç içtikten sonra yatmak istiyordum fakat bir anda koluma dolanan ellerle bu düşüncemi de uzaya fırlatmak zorunda kalmıştım. Yatmam biraz gecikecekti anlaşılan.
"Kolumu tutup beni durdurmak hoşuna gidiyorsa bırakayım kolumu, sen onunla oyna burada böyle." dediğimde gözlerini koluma diktikten sonra kolumu tutmayı bıraktı. Gözlerine bakınca altlarının morardığını görmüştüm, uzun süredir uyumuyor ya da uyuduğu uykudan verim alamıyor gibiydi.
"Kısa sürecek, konuşalım." dediğinde konuşmak istediğim bir şey var mı diye düşünmüştüm. Efe'den hoşlanıyordum ama o en başta benim en yakın arkadaşımın abisiydi ve şu an Melek'le araları kötüydü. Melek'in bu meselede sonuna kadar haklı olduğunu da biliyordum, Melek'e ihanet edemezdim bu yolda.
"Konuşmayalım Efe; ağrım var, eve gideceğim." dediğimde elini alnıma koyup "Neyin var?" diye sorduğunda elini hafifçe ittirdim.
"Bir şeyim yok." diyerek tersledim onu. O neden sabahın köründe sağlık ocağına gelmişti acaba, ben de merak etmiyor değildim. Ama yine de sormayacaktım.
Kafasını salladı ve sakladığı kalın zarfı arkasından çıkardı, zarf dikkatimi çekince gitmeyi ertelemiştim.
"Bu ne şimdi? Para zarfı falan mı?" diye şakasını yaptığımda Efe, ciddi ifadesini bozmadan "Anlatacağım." dedi. Sıkıntıyla saçımın altından uzandığım boynumu kaşıyıp kaldırımdan gelip geçenler arttığı için ilerideki banka doğru ilerledim. Kısa bir süre konuşacak ardından eve gidecektim, Melek'e ihanet etmiyordum.
Efe de arkamdan gelip bankta karşıma oturduğunda, yan oturduğumdan karşımda kalıyordu, kafamla devam etmesini belirttim. Efe, derin bir nefes aldıktan sonra elinde tuttuğu kağıdı önüme doğru attırdı tabiri caizse. Gergin duruyordu, tüm vücudu son zamanlarda gerginlikle nefes alıyor; kaostan besleniyor gibiydi zaten.
Sessiz bir halde durmaya devam ettiğinde dişimin ağrısına daha fazla dayanamadığım için "Anlatacak mısın Efe yoksa gideceğim." deyince "Anlatacağım." dedi.
"Sadece doğru kelimeleri toparlamaya çalışıyorum."
Enes gitmişti, Melek uzun bir süre gitse aynı Efe gibi olurdum muhtemelen. Enes'in varlığı da yokluğu da kimseye mutluluk vermiyordu, keşke hiç var olmayan bir insan olsaydı. Gerçi kurgusal karakter olsa dahi baş ağrıtır gibi geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallem Buluttan
Fiksi RemajaAma ben, ilk pişimi ona yapmıştım; ilk onun yüzünden kolumu yakmıştım fakat o, hıçkıra hıçkıra ağladığım mutfakta sadece pişilere dikkat kesilip tüm tepsiyi odasında yemişti. İlk ona akrostiş şiir yazmıştım da o, şiiri hiç okumamış sadece N harfini...