Mustafa Sandal - Aşka Yürek Gerek
2019 SONBAHAR DÖNEMİ
Saçlarımdan damlayan damlalar, beyaz gömleğimin üzerinde izler bırakırken pedala her yüklendiğimde ağzımdan bir nefesi dışarı bırakıyordum. Hava o kadar kötüydü ki sırılsıklam olmam bir yana, donuyor olduğumdan kendimi kontrol edemediğim bir titremeyle önümü dahi göremiyordum. Keşke yanımda olsaydı dedim içimden, ona sarılsam tüm üşümem giderdi. Gözlerimin önü buğulanınca çalan kornayla panikledim ve hızlı gittiğim için direksiyonun hakimiyetini kaybedip yere, çamurlu suyun içerisine doğru uçtum adeta. Göklerde kartal olsaydım bile çamurun içerisine düşmezdim. Bu şans sadece bende vardı, bana özeldi.
Sinirden gözlerime yaşlar dolmaya başlayınca hızla kalktım ve muhtemelen çamurla başımdan ayak parmaklarıma kadar boyanmış halimi boş vererek tekrardan bisiklete bindim. Tekrardan pedala yüklenip rüzgar gibi giderken şakır şakır yağmur yağmaya devam ediyordu.
Eve gelince bisikleti köşeye fırlatıp apartman kapısından ışık hızında girdim. Merdivenleri hızlı hızlı çıkarken tüm merdiven boylarını ezberlememe rağmen tökezleyince şaşkınlıkla kendimi toparladım. Bir yandan da cebimden evin anahtarını çıkarmaya çalışırken anahtarı düşürmüştüm. Her şey, üst üste gelirken dişlerimi birbirine geçirmiş hıçkırıklarımı yutmaya uğraşıyordum. Sonunda kata geldiğimde anahtarı kapıya sokmaya uğraştım fakat anahtar deliğe girse de bir türlü sağa doğru dönmüyordu. Kaşlarımı çatıp anahtarı yuvasından çıkardım ve kafamı kaldırıp kapıya doğru baktım.
Şaşkınlıkla büyüyen bakışlarımla kapıya bakmaya devam ederken nasıl buraya geldiğimi sorguluyordum bir yandan. Nasıl bir anda Eneslerin evine ışınlanmıştım, kendi evime geldiğimi sanıyordum. Afallayıp geri geri adım atarken gerçekten de başımın ortadan ikiye ayrıldığını falan sanmıştım; ıslak, rüzgarla birleşince bana hediye olarak başımı yerinden sökmek istediğim bir ağrı bırakmıştı. O sırada açılan kapıdan çıkan kişinin ayaklarını görürken dış kapıda duran kadın terliğinin içindeki ayağın Enes'e ait olduğunu anlayabilmiştim. Sakin sakin bana doğru adımladı ve yerdeki kafamı çenemden tutup kendisine doğru kaldırdı. Tırabzanları tutan elim, Enes'in eli tenime değdiğinde sıkılaşmıştı.
Saçlarını arkadan toplamış, birkaç tutamını da önden şakaklarına değecek halde bırakmıştı. Kıvırcık olduğu için çok sevimli duruyordu fakat beni içten içe öldüren bakışlarını görünce bu sevimliliği tamamıyla kayboluyor, kendimi çekilen bir Amerikan filminde seri katilden kaçarken ilk önce ölecek kurban gibi hissediyordum.
"Ne oluyor Melek?" diye soran Enes için bile kafamı kaldırıp da bakamadım.
"Oyun mu oynuyorsun?"
Cevap verememiştim. Nefes alırken bile beynimin zonkladığını, yavaş yavaş bedenimin salladığını fark ediyordum.
"İyi misin sen?" derken kollarımdan tutulduğumu hissettim fakat o kadar yorgun hissediyordum ki kafamı göğsüne koyuvermiştim. Benim kalbimin aksine yavaş yavaş atan kalbini dinlerken bir anda Enes beni kucağına aldı. Zihnim kapalı değildi fakat gözlerim ağrıdığı için gözkapaklarımı indirmiştim. Kendimi gelmeyi beklerken Enes'in yüzüme çarpan nefesi yüzünden bulanan zihnimi toparlamaya çalışıyordum.
"Nasıl da salaksın ya." diye söylenirken kapanan kapı sesini duymuştum. Tenime değen hava, rüzgar etkisi gösteriyor ama Enes'ten daha az ürpertiyordu beni.
Sonunda sırtım yatakla buluştuğunda buram buram Enes kokan o yere gelmiştim sonunda. Cennete düşmüşüm gibi içten sevinsem de dışımdan cidden de ölü gibiydim. Bir el tenime dokunduğunda gözlerimi hafifçe araladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallem Buluttan
Teen FictionAma ben, ilk pişimi ona yapmıştım; ilk onun yüzünden kolumu yakmıştım fakat o, hıçkıra hıçkıra ağladığım mutfakta sadece pişilere dikkat kesilip tüm tepsiyi odasında yemişti. İlk ona akrostiş şiir yazmıştım da o, şiiri hiç okumamış sadece N harfini...