Müslüm Gürses - Hangimiz Sevmedik"Oğlum açık koymayacaksın kartı, blöf atıyorsun la." dedi Ceren bulunduğu köşeden Hüseyin'e ulaşmaya çalışırken. Yaz tatilinde eve gelmiştim; daha ikinci gün, ben eşyalarımı yerleştiremeden Enes de damlamıştı arkamdan. Nedenini sormaya çekinmiştim, sormak şöyle dursun tahmin etmeye bile korkmuştum ama her şey bu intikam olayı yüzündendi tahminimce. Başıma bela almıştım, bu bela geçmişten geliyordu ve yıllanmıştı üstelik.
Şimdi mahalledeki liseli çocuklarla oturmuş kahvede blöf oynuyorduk. Müsait bir ev bulamayınca Nazif abiden rica etmiştik de bize kahvenin bir köşesini tam oyunluk ayarlamıştı.
"İstediğiniz kadar bağırın çocuklar, rahatsız olan varsa ben varım vesselam." demişti bize, bizde bunun rahatlığına güvenip oyunu biraz sesli oynuyorduk. Biz sesli oynadıkça mahalleli abiler toplanmış, arkamıza oturmuş, kartlarımıza bakıp oyunumuzu izliyorlardı.
"Ama abi anlamadım ki ben oyunu ya, ben üç tane beş dediğimde beş yerine başka bir şey de atabilir miyim yani?" diye sorduğunda beş yüzüncü defa anlattığımız için içimizde şevk kalmamış olarak Hüseyin'e baktık. Enes, hemen karşımda oturuyordu ve bu sayede sürekli göz göze geliyorduk. Ben de kafamı kaldırmamayı seçmiştim.
Efe, yerinden kalkıp Hüseyin'in yanına gitti, " Bak abim," dedikten sonra "Mehmet amca, iki kaysana; oturmam gerek buraya." dedi cümlesine başladığı andan beri kafasını hayır anlamında iki yana sallayan Mehmet amcaya bakarak.
"Hayatta kalkmam oğlum, zor tuttum yeri zaten." dediğinde gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmıştım. Bilet alıp gelinen bir yer olsa para kaldıracaktık demek ki.
"Poker mi oynuyoruz sanki amcam benim, gazinoda mıyız? Ayrıca bizden kötü oynayan da yoktur, arkadaşlarınızı izlesenize siz." dedi Emirhan elindeki kartları sıraya koyarken. El yeni başlamıştı ama Hüseyin ile bir gram ilerleyememiştik.
"Tamam be kalktım. Yerine geçince haber ver ama." diyerek ayağa kalktı ve yerini, Efe'nin oturması için verdi. Efe, Hüseyin'in arkasına oturup kartlarına baktı ve devam edelim dercesine elini havada salladı.
Kartları dağıtanın sağındaki oyuna başlarken Efe'nin taktik vermeyi beklediği sıra, daha Hüseyin'e gelmeden Hüseyin bir anda "iki tane kız, iki tane sekiz." dediğinde hepimiz şok içinde ona baktık. Geçen el oynarken söylediği sekiz tane dörtten daha kötüydü şu an söylediği şey. Ayrıca komik olduğu için Enes ve Efe dışında herkes kahkahalarla gülüyordu bu söylediğine. Amcalar bile gülerken Efe'nin ustalık becerilerine zeval geldiği için gülmediğini anlıyordum da Enes'in neden mizah sahibi olmadığını anlayamıyordum, gülünce incileri dökülüyordu.
"Oğlum bekle lan bi, beraber oynayacağız. Senin için oyunumu feda edip yardıma geliyorum, iki saniyede rezil ediyorsun bizi." dedikten sonra utançtan kırmızılaşan Hüseyin de gülmüştü.
Sonunda Efe'nin Hüseyin'e olan yardımıyla oyun biraz akıcılık kazanmış ve keyifli hale gelmeye başlamıştı.
"Eline bakayım." diyen Enes, karşıdan bana doğru eğildiğinde geriye doğru çekildim. Ben geri çekilmeden önce Efe sandalyemi kendine doğru çekmiş, beni Enes'ten uzaklaştırmıştı. Çattığı kaşları ve ölümcül bakışlarıyla geri yerine çekilen Enes'e bakarken "Oyna Hilal." dediğinde Hilal, "Bana emir verme abi, sıra bana geldiğinde oynayacağım zaten." dedi ve Efe'nin dikkatini üzerine alıverdi bir anda. Efe'nin bakışları yumuşadı, kaşlarını indirdi ve gülümsemeye başladı. Elini Hilal'e doğru uzatıp yanağından makas aldı ve "Hele cimcimeye bak, büyümüş de atar yapıyor." dedi. Hilal, dramatik bir çığlıkla yanağını ovuştururken haline kıkırdamama uzaktan kaş göz yaparak kızmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallem Buluttan
Teen FictionAma ben, ilk pişimi ona yapmıştım; ilk onun yüzünden kolumu yakmıştım fakat o, hıçkıra hıçkıra ağladığım mutfakta sadece pişilere dikkat kesilip tüm tepsiyi odasında yemişti. İlk ona akrostiş şiir yazmıştım da o, şiiri hiç okumamış sadece N harfini...