Güneş

1.3K 47 7
                                    

Hayko Cepkin - Ölüyorum

Birisi kolumu sökecek kadar sert bir şekilde omzuma vurduktan sonra tüm kaslarımın derin bir ağrıyla kasıldığını hissetmiştim. Kafamı çevirdiğimde bana gülerek bakan Emirhan'ı gördüğümde midem de bulanmaya başlamıştı, bu anı sanki daha önceden vardı ama yoktu. Emirhan'ın gözlerinden yavaş yavaş varlığımın silindiğini görürken tüm vücudumda dayanılmaz bir ağrı vardı artık.

Yeniden bir ses geldi; Emirhan, omzuma çarptığında gelen o tak sesi tekrardan geldiğinde gözlerimi açıp pencereden giren ay ışığıyla aydınlanmış tavana baktım.

Yine aynı tak sesi geldiğinde tavanın yavaş yavaş bana yaklaştığını hissetmiştim. Kafamı sesin geldiği yere doğru çevirdiğimde Hüseyin, "Abla giriyom, Allah affetsin artık." demişti. Kucağımdaki Ülker de benim hareketlenmemle kalktığında Hüseyin kapıyı açmıştı. Koridordan giren ışıkla beraber gözlerimin üzerine elimi kapattım.

"Kapat ışığı ya!" diye huysuzlandığımda Hüseyin'in ardından gelen kişiler kesilmemişti. Ben yattığım yerde doğrulurken içeriye bizimkiler hep birlikte, jilet gibi süslenmiş, giyinmiş bir şekilde girmişlerdi. Huysuzlanan Ülker, iki üç kere havladığında onu sakinleştirmek adına hafifçe kafasını okşadım. İnsan sevmemekte haklıydı bence gayet de. En son Nergis'in arkasından Emirhan girdiğinde aklıma rüyada canımın acısına gülen Emirhan gelmişti, gözlerimi ondan çekip yere baktım.

"Abla, sen gelene kadar tüm kuruyemişler bayatladı yav." diyen Eymen'e daha uyanamamış olduğumdan alık gibi bakarken bir anda aklıma bu akşam düğün olduğu gelmişti. Gerçi akşam olmuştu sanırım, ben geç kalmıştım. Uyuyakalmak planlarımın arasında yoktu ama vücudum rahatladığından uyuyakalmış olmalıydım.

"Abi ortada bayatlayacak kuruyemiş mi kaldı sanki amına koyayım, hepsini yedin." diyen Hüseyin'e ters bir bakış attı Eymen. Kuruyemiş, zihnimin içinde dolanıp düğünle özdeşleşince elimle alnıma vurdum; Ülker, bunu görünce burnunu yüzüme doğru yaklaştırıp beni yalamaya çalışmıştı, bu yüzden kafamı ondan uzaklaştırdım.

"Anam düğün var, Allah düğün var unuttum ben düğünü." diyerek hışımla yerden kalktığımda dengemi kaybedip düşecek olmuştum ki Emre beni belimden tutup doğrulmama yardım etmişti. Emirhan da uzattığı elini çekip takım elbisesinin cebine soktuğunda alttan alttan gizlice ona bakmaya çalıştım. Neden benimle iletişimi kesmişti anlamıyordum, şimdi neden Emre'ye dünyanın en kötü insanıymış gibi bakıyordu? Bu erkekler neden böyleydi hiç anlayamıyordum.

"Kızım daha düz yolda yürüyemiyorsun, biraz dikkatli ol. Topuklu falan giyme, aman birinin üzerine düşersin falan." dediğinde elinden kurtulup koluna sertçe vurduğumda bana kaşlarını çatarak baktı.

"Ne vuruyon be, yardımcı olduk bir de sana." diyen Emre'nin dediğine kafamı abartılı bir şekilde sallayarak karşılık verdiğimde Emre, cıkcıklamaya başladı.

Onu umursamadan "Siz gidin, hazırlanıp gelirim." dedikten sonra Hilal'in odasına doğru gidip kapıyı ardımdan kapattım. Emirhan'la ne konuşacağımı bilmiyordum, aslında biliyordum da konuşacak cesaretim yoktu. O yüzden onu daha fazla görmesem daha iyi olacaktı.

"Beş dakika vermişti Hilal bize, senin hazırlanmana zaman kalmadı. Eksi bir dakikamız var, paket yapıp gitmemiz lazım seni." diyen Gürkan'ı umursamadan daha önceden getirdiğim elbisemi, daha doğrusu eve gelmiyorum diye annem Hilal'e bırakmıştı elbisemi, alıp üstümdekileri bir gayretle çıkararak elbiseyi üzerime geçirdim. Saten, mor bir elbiseydi; arkasında ipleri ve küçük bir fermuarı vardı.

"Melek kovdu bizi dersiniz, hadi çıkın." dedikten sonra Merve'nin çok bağırmayacak şekilde, ama yine de duyuyordum, "Gidelim madem, rahatça hazırlanıp gelir." dediğini duymuştum. Damla, mızmızlanarak "Ben beklemek istiyorum ama." dediğinde Gürkan, "Hadi bacım hadi, ilk sen çık." diyerek Damla'yı ittiriyor olacaktı ki Damla'yla hafif itişme seslerini ve birbirlerine sövüşlerini dahi duymuştum. Elbiseyi kafamdan geçirdim ve arkasını bağlamayı sonraya bırakıp Hilal'in dolabından aldığım makyaj malzemelerini yatağa döktüm. Beş dakikada makyaj videosu çeken kızlar gibi duruyordum şu an, bir kendimi video almam eksikti. Yüzüme fondöten sürmeyi es geçip kapatıcıyla gözlerimin altını ve ufak sivilcelerimi kapattım. Diğer makyaj malzemelerini de kafamı boya kutusuna batırmaktan son anda yırtmış gibi boyadıktan sonra, aslında fena olmamıştı makyajım, pembe rujumu da sürdüm; saçlarımı açtım hızlıca. Çekmeceden zorlukla bulduğum tarakla günlerdir depresyonda olduğumdan birbirine girmiş saçlarımı güç bela tarayıp fön çekmek için kurutma makinesini aramıştım ama banyoda olduğu aklıma gelince tarağı tuttuğum elimle alnıma doğru vurdurunca alnımın ortası zonklamıştı adeta. O tarağı da yatağın üzerine attırdıktan sonra, Hilal hem geç kaldığım hem de evinin ağzına tükürdüğüm için polise verecekti beni, odanın kapısını açmış banyoya gidecektim ki karşıda yerdeki kağıtları toplayan Emirhan'la göz göze geldim.

Mahallem BuluttanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin