Nazire - Darmadağın
"Ya! Sonra araba tam dizlerimin hizasında durdu, ölüyordum diyorum anne." diyerek akşam yemeği yiyen annemleri bugün olan kazayla alakalı darlarken annem beni umursamadan babama telefondan alacağı kıyafetin fotoğrafını gösteriyordu.
"He he, kesin araba çarpacaktır Melek sana." diyen anneme aldırmayarak kesilen iştahıma rağmen tabağımdan bir kaşık alıp ağzıma doğru götürdüm ama parça ağzımda büyümüştü. Geldiğimden beri, sofrayı hazırlamasına yardım ederken bile bu olayı anlatıyordum ona. Yapacağı tek şey kafasını bana çevirip dikkatini bana vererek "Senin adına üzüldüm, dizine bir şey oldu mu?" demekti. Bana karşı böyle ilgisiz olmasına alışmak bu yaşımda bile zordu. Ağzımdaki bitince tekrardan bir kaşık aldım.
"Yalan söylemiyorum cidden." derken ağzım dolu olduğu için zar zor konuşmuştum. Yine de yemek önemliydi; uyku ve yemek şıkkını önüme sunsalar yemuy derdim, yemeğin harfi uykuya göre daha fazlaydı.
Efe, ağzındakini bitirip çatalını yavaşça masaya bırakırken "Anahtarı alırken sağına soluna bakmadın mı?" dediğinde yine içime dolan heyecanla oturduğum sandalyede ayaklarımı altıma alıp yükseldim ve "Emirhan anahtarı attı işte, ben de yola doğru geldiği için alacakken araba dibimde durdu. Normalde bizim mahalle amcaları kağnı gibi sürdüğünden sağıma soluma bakmak aklıma gelmedi. Emirhan dedi ama, çok hızlı gidiyormuş araba." derken bir yandan da kafamı sallıyordum etkili olsun diye. Gerçekten de bir drama queendim, tahmin ettiğim gibi tüm mahalle benim kazamı konuşuyordu. Emirhan ve benimle alakalı herhangi bir şey yoktu. Zaten Emirhan'a mahallede ilk sarılışım da değildi, teyzeler boşuna konuşmuşlardı. Yedi yirmi dört didiştiğim Emre'ye bile sarılmıştım ben, daha üstü yoktu. Enes'e mahallenin tavizi vardı, başka birine bunu göstermiyorlardı.
"Adama bir şey yapmadan gönderdiniz mi?" diye soran Efe'nin suratına saf saf baktım ve "Ne yapacaktık ki?" diye sordum, ağzıma bu sefer bir çatal et atarken. Tüm saf kalbimle sorduğum, sesimin perdesinden bile belli oluyordu. Gayet alçak bir tondaydı.
"Ne bileyim, hızlı gidiyorsa plakayı polise verirdik." dediğinde babam, Efe'ye sakin ol dercesine elini salladıktan sonra aynı eli benim kafama koyup saçlarımı okşadı sakince. Küçükken beni böyle uyutuyordu, baş ucumda birkaç kere saçımı okşaması yeterli oluyordu derin bir uyku çekmem için.
"Sen iyisin değil mi güzel kızım?" dediğinde anlatmaya başladığımdan beri annemden almak istediğim ilgiyi almıştım babamdan. Kırılmış bakışlarımı telefonunu köşeye koymuş anneme çevirip alttan alttan ona baktıktan sonra tekrardan babama çevirdim, içimden gelmeyerek gülümsedim ve tekrardan kafamı tabağa eğdim.
"İyiyim baba."
"Aman Mustafa, bırak Allah aşkına. Araba çarpmamıştır, hayal gücü geniş bizimkinin. Araba çarpsa bir yerine bir şey olurdu, baksana turp gibi." diyen annemle ağzına kadar dolu bardağımın taştığını hissetmiştim. Elimde tuttuğum çatalın üzerine tırnağımı sürtüp derin bir nefes aldım.
"Araba çarpmışmış, öldün mü Melek?" diye devam etti annem.
Ve bum... Devam etmese kendimi o an sakinleştirecektim yemin ederim, kopan tüm ipleri bağlamaya çabalayacaktım ama devam etmişti. Fevrice ayağa kalkıp elimde sıktığım çatalı tabağıma doğru fırlattığımda çatal tahmin ettiğimden daha fazla ileri uçmuş, karşımda oturan annemin tabağının içine girmiş, içindeki yemeği etrafa sıçramıştı.
"Ben sürekli yalan söylüyorum sana göre değil mi anne?" diye sakin bir ses tonuyla sorduğumda çatılmış kaşlarımla korkudan o şeklini almış ağzına baktım, sonra gözlerine. Korkusu saniyesinde kızgınlığa dönerken "Sofraya çatal atıp saygısızlık yapmak da ne demek oluyor Melek? Ben sana sofra adabı da verememişim. Her taraf yağ oldu, aptal çocuk." dediğinde ayaklarımı altımdan çekip aşağıya sarkıttım ve sandalyemden kalktım. Söyleyeceğim o kadar şey vardı ki hangisinden başlayacağımı bilmiyordum. Ağzımı açıp açıp kapatıyordum. Efe, "Melek sakin ol abim, annem öyle demek istemedi." dediğinde Efe'ye bakmadan anneme bakmaya devam ettim. Annem lafını bilmeyince yine karşıdaki anlayışlı olmak zorundaydı öyle mi? Neydim ben hacı yatmaz mı? Birisi yumruk atacak, sonra ben tekrardan doğrulacak mıydım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallem Buluttan
Ficção AdolescenteAma ben, ilk pişimi ona yapmıştım; ilk onun yüzünden kolumu yakmıştım fakat o, hıçkıra hıçkıra ağladığım mutfakta sadece pişilere dikkat kesilip tüm tepsiyi odasında yemişti. İlk ona akrostiş şiir yazmıştım da o, şiiri hiç okumamış sadece N harfini...