Güneş

4K 94 28
                                    


Oscar Anton, Nilipek - Castles

Çığlık atacak olmuştum fakat eli ağzıma kapandığı için avcunun içinde kalmıştı çığlığım. Ceren, ifadesiz suratıyla bana bakarken bana niye bu kadar yakın olduğunu anlayamıyordum; omuzlarından onu kendimden uzaklaştırmaya çalışmıştım fakat biraz bile başarılı olamamıştım. Elini ağzımdan çektiğinde gözleri, dudaklarıma düşmüş; gözleriyle dudaklarımı yemişti adeta. Nefesi nefesime karışıyordu, nefesi benim nefesim olmuşcasına yakındı. Daha öncesinde bir kere bile Enes'e bu denli yakın olmamıştım, olmuştum da bu şekilde değildi, o yüzden kalbim hızlanmaya başlamıştı.

"Kafayı mı yedin abi, ne yapıyorsun Allah aşkına?" dediğimde konuşmadı, gözlerini dudaklarımdan gözlerime doğru çıkarttığında yanlışlıkla benim gözlerim de onun pembe, yumuşak dudaklarına kaymıştı. Dudakları her seferinde aklıma o anı getiriyordu. Hemen gözlerine çıkarttım, yaptığım yanlıştı. Midem hala bulanıyordu, gerçekten ben karşımdaki bu çocuğa dair hiçbir şeyi hazmedemiyordum.

"Çekil de lavaboya gideyim." dedim tekrardan onu omuzlarından ittirirken. Bedeni benden biraz uzaklaşmıştı ama yine de yüzü yüzüme olması gerektiğinden yakındı. Böyle bir samimiyetimiz yoktu, o yüzden rahatsız olmam gerekiyordu ama ben Enes'e alışmıştım bu yüzden rutinim gibi geliyordu hep.

"Rahatsız oldun değil mi?" dedi Enes, hala ifadesiz duran yüzüyle. Sanırım ondan ders almam lazımdı, tanıdığım en robot insandı ve buna uğraştığını da sanmıyordum.

"Neyden rahatsız olacağım pardon?" dediğimde kafasını yana çevirip burnundan soludu ve yüzünü tekrardan bana çevirip tekrardan gözlerini bana dikti.

"Kızdan." diyerek bir anda parmağını elmacık kemiklerimde gezdirmeye başladı. Eline sertçe vurup çekmesini sağlamaya çalıştım. Daha sonrasında düşen tutamı kulağımın arkasına sıkıştırmaya çalıştığını fark etmiştim ama ben bunu istememiştim o yüzden yüzümü sallayarak tekrardan tutamın gözümün önüne düşmesini sağladım.

"Dokunma." dedim sert bir sesle. Elini ateşe değdirmiş gibi anında kendine doğru çekerken "Üzgünüm, sadece gözüne geliyordu." dedi, elini aşağı indirirken elime doğru dokunmuştu parmak uçları. Elimi hemen diğer tarafa doğru çekmiştim, neyden kaçıyordum harbiden?

"Durumdan rahatsız da olmadım, neden olayım ki?" diyerek omuz silktim, dışarıdan kendimi görsem umurumda olmadığını düşünebilirdim ama ben, ben olunca nasıl da yalan atıyon meme'i gibiydim.

"Çünkü beni seviyorsun?" diye soru sorar gibi tonlama yaptığında yüzümü buruşturdum. Yalan söyleyemiyordum tabi ama bu tip konularda uzman sayılırdım, insanların mimiklerine normal insanlardan daha fazla dikkat eden biri olarak bunun yalanını yapabiliyordum.

"Seni sevmiyorum Ceren, artık değil." diyerek tekrardan duvarla arasından çıkmaya çalıştım fakat yine izin vermedi. Şu sıra beni bir şeylerle arasına almak hobisi haline gelmişti sanırım, bazen eski Enes'i özlüyordum.

Derin bir nefes alıp aşağıya doğru sertçe verirken kafasını her oynattığında burnuma dolan kendine has kokusu gözlerimi kapatmak istememe neden oluyordu. İçimdeki bir şeytan, Ceren'i bir anda öpmemi söylüyordu fakat Melek'e bunu yapamazdım, o yüzden içimdeki sapık yanı bastırmaya çalışıyordum.

"Yalan söyleyemiyorsun Melek." dedi Enes, "Mimiklerini de saklamakta berbatsın." dediğinde yüzünü ellerim arasında sabit tuttuğumda üst dudağımı ağzımın içine yuvarlamıştım bu seferde. Dudaklarım çok yaladığım için gün sonunda kuruyacaktı sanırım. Ceren gözlerini şaşkınlıkla açtığında "Elbette yalan söylemiyorum Ceren, kendini kandırma." , yalan söylüyordum, "Senin hiçbir şeyin beni ilgilendirmiyor artık, elbette ki tepki vereceğim. Sana, gerçekten aşıktım çünkü ama artık değilim. Sana karşı nötr hissediyorken daha fazla zorlama, senden nefret edebilirim çünkü." dedikten sonra, ondan kesinlikle nefret edemezdim, yüzünü bıraktım. Kafası boşlukta kalınca aşağıya düşer gibi olup toparlanmıştı. Benim ellerim de yüzünü arıyordu hala, keşke onları normal bir şekilde tutup okşayabilseydim ama mümkün değildi artık.

Mahallem BuluttanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin