Güneş

2.6K 75 21
                                    



Nilüfer - Göreceksin Kendini

"Ne oluyor Emirhan?" diye panikle sorduğumda bir yandan belimdeki ellerinin tenimi gıdıklayışını umursamamaya çalışarak ben de sarılışına karşılık verdim. Emirhan en yakın arkadaşlarımdan biriydi ama daha önce böyle temas delisi hareketleri yoktu, mahallenin suyunu zehirlemişlerdi herhalde. Tüm çocukların davranışlarında ahmaklığın kitabını yazacak değişiklikler olması anormaldi.

"Mükemmel oynadık kızım, çok mutluyum." dediğinde kafamı sallarken kafamı omzuna koyup  sırtına aralıklı ve hafifçe vurdum. Emirhan'a sarılmak Enes'e sarılmaktan daha huzurluydu, sağanak yağmurda şemsiye ararken sırılsıklam olmaktansa yavaş yavaş yağan yağmurda şemsiyesiz sırılsıklam olmayı yeğlerdim.

"Tebrik ederim."

Kafasını kafama yasladığında beni daha sıkı sarmıştı, elimle omzunu sıvazlarken sonunda beklenen olmuştu da Efe, gelip ikimizi de ayırıp Emirhan'ın kafasına sertçe geçirmişti.

"Bayılana kadar döverim seni çocuk, uzak dur." diyen Efe'ye omuz silktiğinde Efe, Emirhan'ı yakasından tuttuğu gibi sürüklemeye başladı.

"Yürü önümden hızlı hızlı, yürü."

Sahada Ceren, elinde tuttuğu suyu hızlıca içip sahanın köşesine doğru attırdı, ruhsuz gözlerini benim gözlerime kısa bir süre dikip ıslak yüzünün terini formasına kuruladı. Rengi atmış gibiydi.

"Bugün Enes'in ölümü senin elinden olacak ha Melek." dedi Damla, elindeki telefonda bir alttaki reelse atlarken.

"Nasıl yani?" dediğimde gülme hareketi yapmadan dudak kıvrımlarını kenarlara iteledi ve gözlerini pörtletircesine açabildiği kadar açtı.

"Su, ağzını zor buldu."

Hilal, "İçebildiyse sıkıntı yok." dediğinde kaşlarımı çatıp belinden dürttüm onu. Sonra tekrardan sinirle Damla'ya dönüp "Bana onun hakkında durum raporu verme artık Damla, bana ne olanlardan? Umursuyor muyum?" diyerek yerime oturdum ve ikinci yarıyı beklemeye başladım. Yalan konusunda iyice kendimi aşmaya başlıyordum, gözlerimi kaçırmasam mükemmel bir üçkağıtçı olabilirdim. Enes'in bana kazandırdığı kazanımlar öfke, sinir, stres ve yalandı; onunla geçirdiğim her gün benim için büyük dersler günüydü. Herkesin keyfi kaçmıştı, Damla somurtarak yanıma oturduğunda onu kırmış olabileceğim aklıma düştü. Ona doğru dönüp elimi bacağına koydum ve yavaşça sıktım baldırını; Damla, kafasını bana çevirmeden trip attığını göstermişti.

"Özür dilerim, gerginliğim sana karşı değildi biliyorsun."

Ona daha da yaklaştım ve kulağına eğilerek kimsenin duymayacağı bir şekilde "Yoruldum Damla. Enes'ten cidden çok yoruldum, şimdi bir de Alev var. Beni anlıyorsun değil mi?" dediğimde Damla göz ucuyla neşeli bir şekilde sahada tahmin ettiğim yere bakan Alev'e bakıp bakışlarını hemen önüne çekti.

"Anlıyorum Melek, ben de özür dilerim." dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. Gönül almak da çok yorucuydu; yetişkindik sonuçta, her şeye kırılmak çocuk adetiydi bana göre. Cidden bugün eve gidince kafamı boşaltma adına resim çizmek istiyordum, kalemin kağıda değmesi gerekiyordu hafızamın silinmesi için.

"Ay başladı sonunda ikinci yarı da." diyen Zeynep, elinde tuttuğu kola şişesini kafasına dikti. Maç herkesi iğrenç bir şekilde etkilemişti ama neden bu kadar stres yapıyorlardı anlamamıştım. Maçları hiç anlamıyordum, heyecanı bir türlü içimde yaşayamıyordum. Sadece tanıdık bir yüz başarılı bir şey yaparsa sevinmeyi biliyordum.

Zeynep'in bu sözünden sonra izlediğimiz ikinci yarı o kadar kötüydü ki bizimkiler için, hepsinin ağzı yüzü utançtan ve öfkeden kızarmıştı. Herkes birbirine bağırıyordu, saygıyı sahanın dışına şutlamışlardı. Özellikle Enes'te ciddi bir değişiklik vardı, sanki kırmızı kart yemek ister gibi sert oynuyordu oyunu; sürekli kendi takım arkadaşı olan Emirhan'a çarpıyor, onun top almasını engelliyor, takım oyunu denilen birlikteliği bozmak için elinden geleni yapıyordu. Bizimkiler; ciddi bir farkla maçı kaybettiklerinde hepsi yere yığılmış, göğüsleri inip kalkarken gökyüzünü izliyorlardı.

Mahallem BuluttanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin