Sertap Erener - Sevdam Ağlıyor"Ben hep boşa konuşuyorum değil mi?" diyerek boş ifademi doldurması için Efe'nin gözlerine bakmıştım ama Efe bakışlarıyla yeri kazıdı sanki. Çözemiyordum; daha dün, lütuf gibi olsa dahi, seni Ceren'den daha çok seviyorum diyen insan, dün çoğunlukla Ceren yüzünden kızmış olsam da bugün Ceren'i alıp eve getiriyordu. Benden özür dileyecekler sanmıştım ama özür dilemek bir yana dursun hissettiklerimi kalplerine kadar taşıyamamıştım. Bunu anlıyordum şimdi.
Gözlerimi tereddütle Ceren'e döndürdüğümde yarı açık gözlerinin baygınlığının altında ezildim. Gitmiyordu, tüm bağlarımı koparmaya çalışmıştım; kopardım sandığım bağlar kopmamış mıydı, neden bir türlü Enes'ten uzağa gitme, onu kendimden ittirme fırsatı bulamıyordum?
Gözlerimi yüzünden çekip aşağıya doğru indirecekken elinde tuttuğu kolyeyi görmemle gözlerimi başka tarafa döndürememiştim.
"Hacer abla endişelenmesin diye bize getirdim, sokağın ortasında yatar halde buldum. Yüksek ateşten ölmesi insanlığa sığar mı?" dediğinde parmakları arasında duran kolyeyi Enes'in nereden ve nasıl bulduğunu düşünüyordum. Dün onu öylesine dışarıya attığıma emindim, nasıl Enes'in eline geçmişti?
"İnsanlık hep mesele Enes olunca umurunda." diyerek bakışlarımı sonunda kolyeden çekebildiğimde Efe'ye döndürürken Efe de Enes'i bırakmadan ayağıyla kapıyı kapatmaya çalışıyordu. Kapıyı kapatacakken Hilal'in sesini duymamla yüzünü görmem bir olmuştu. Elini kapıya koyup ittirdi ve kafasını içeri soktu. İlk başta beni gördüğü için ayakkabısını ayağından attırdığı gibi bana doğru koşturmuş ve kollarını boynuma sarmıştı. Annemler de sonunda mutfak kapısında bize bakmaya başladıklarında tüm gemilerimin yandığını hissetmiştim. Okyanusun ortasında yanan gemilerime sadece bakmakla yetinen iki ebeveyne sahiptim, buna alışmam lazımdı sanırım. Hilal, ellerini saçlarıma götürüp okşarken bana gücenmiş bir halde bakan anneme dokundu gözlerim. O tarafa çevirmemem lazımdı gözlerimi, yanlışlıkla anneme bakmıştım işte.
"Nasılsın canım arkadaşım, anca uyanmışsındır diye yeni geldim." dediğinde hala daha sinirimi kontrol altına alamamıştım. Şu an Hilal'e geri sarılıp rahatlayacak halim yoktu, içimin rahatladığını sandığım o vakit kalbime külçe gibi çöken umursanmama hissine tanık olmuştum. Kimse beni bir birey olarak umursamıyordu. Efe, hala daha Enes'i hiçbir şey olmamış gibi bize getirebiliyordu.
Ben cevap vermeyince Hilal benden ayrılıp kafasını Efelere doğru çevirdi. Enes'i görmesiyle kaşlarını yukarı kaldırması ve elini beline taşıması bir olmuştu.
"Gitmeyecek miydi bu?" diye sorduğunda Emirhan, dişlerini birbirine bastırdığı belli ifadesiyle "İşi bumeranga çevirdi iyice." dediğinde en azından yanımda, benim tarafında olduğunu bildiğim iki kişinin olmasına sevinmiştim.
"Ne zaman gideceksin Enes?" diyen Hilal'le Enes, ölü gibi bakışlarını yerden çekip yavaşça Hilal'e çevirmişti. Haline üzülmekten kendimi alamadığım için kötü hissediyordum, mutlu olduğum anlarda gelip suçluluk duygusuna neden olmayı bırakmalıydı. Ben onun kadar taş kalpli değildim çünkü.
"Bu seni ilgilendirmez Hilal." diyen Efe'yle şaşkınlıkla Efe'ye baktım, ses tonu o kadar sert çıkmıştı ki gerçekten ilk başta Hilal'le değil de benimle konuşuyor sanmıştım. Ben alışıktım çünkü ama Hilal'e bu sert tonuyla daha önce tek kelime etmemişti.
Hilal, "İsmin Enes olmadığına göre seni de ilgilendirmiyor, Enes'e sordum çünkü." diyerek kollarını göğsünün ortasında bağladı, Hilal'i sertlik konusunda geçecek kimse yoktu sanırım. Kalbi kırıldığında karşıdaki kişiyi umursamadan olabildiğince sert konuşabiliyordu, elinden su içince bana da geçebilecek bir özellik olsaydı.
![](https://img.wattpad.com/cover/336980048-288-k896093.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallem Buluttan
Ficção AdolescenteAma ben, ilk pişimi ona yapmıştım; ilk onun yüzünden kolumu yakmıştım fakat o, hıçkıra hıçkıra ağladığım mutfakta sadece pişilere dikkat kesilip tüm tepsiyi odasında yemişti. İlk ona akrostiş şiir yazmıştım da o, şiiri hiç okumamış sadece N harfini...