Nilüfer, Malt - Ara Sıra Bazı Bazı
"Enes nerede?" dediğimde Hüseyin omuz silkip kafasını arkadaki tahtaya daha iyi yasladı.
"Sinirli halle gittiğini gördüm, selam vermeye korktum vallahi abla." dediğinde yanına gidip parmağımın tersiyle kafasına vurdum hafifçe. Emirhan da ıslak saçlarıyla dışarı çıkmıştı, işi tahmin edilenden daha hızlı bitmişti. O gelince dudaklarımı panikle birbirine bastırdım.
Emirhan, "Eve gitmiştir." dediğinde gözlerimi zeminde gezdirirken bir yandan da kafamı salladım. Emirhan; gülümsemeye devam ederken gözlerinden hislerini silmişti, iflah olmadığımı biliyordum ama beni bu konuda suçlamaması daha kötü hissetmeme sebep olmuştu.
"Hadi biz de gideverelim gari, sıkıldım yenildiğimiz sahayı görmekten." diyerek ayağa kalkan Emre, gözlerini kapatmış en güzel rüyasını gören Hüseyin'i de bacağıyla dürttü. Hüseyin, dürtülme etkisiyle düşen kafasını yaslandığı bankın sırtına çarptığında sesli bir şekilde inlemişti. Emre, Hüseyin'in bu haline gülerken sendeleyip bir anda kendini yerde bulunca gülmeyi kesmişti. Karma keskin çalışıyordu, ayrıca dakikti de. Hüseyin de kafasını tutarken Emre'ye gülmeye çalışıyordu ama acı çeken surat ifadesiyle bu çok mümkün gözükmüyordu.
İkisinin haline gülerken mimik oynatmayan Emirhan'a döndüm, keyfi tamamıyla kaçmış gözüküyordu. Islak saçları kafasının tepesinde daha yatık dururken bazı perçemler sağ gözünün üzerini örtmüştü, parmağımı uzatıp saçını gözünün önünden çekerken gözlerini kısa süreliğine kapattı.
Parmağımı hızlıca çektim, parmağım saçından çekildiği an gözlerini açıverdi. Beni dirseğiyle ittiren Emre bir anda beni kolumdan tutup dikkatimi kendi üzerine çekti.
"Bu arada sen neden buradan çıktın, kayıp değil miydin kızım sen?" dediğinde kısa bir süre bana yardım et dercesine Emirhan'a bakıp tekrardan Emre'ye dönünce gülümseyerek onun koluna girdim.
"Kadın soyunma odasındaydım ben, aynı binada ya hani." diyerek kolunu çekiştirerek onu yürütmeye başladım. Emre, çatılmış kaşlarıyla bir şeyi kafasında oturtamıyormuş gibi yeri inceliyordu.
"Bu çocuk seni arıyordu, sen ne ayaksın bugün?" diyerek tekrardan durduğunda gözlerimi devirip kolumu kolundan çektim. Bu çocuk derken gözleriyle Emirhan'ı işaret etmişti. Hüseyin, "Ne yapacaksın birader, senin işin mi? Belki duştan sonra su almaya gittiğimizde girmiştir abla, hem duş almış belli." dediğinde söylediğine destek vererek kafamı salladım. Duş almamıştım, hiçbir şeyi doğru tahmin edememişti ama yine de onaylıyordum; ben ahmaktım da Hüseyin benim ahmaklığı örtüyordu şükürler olsun. Her arkadaş grubuna lazımdı.
Emirhan'ın tek bir kelime etmemesi de sinirimi bozmuştu, beni sıkıştırılmaktan kurtarır falan sanmıştım. Ama ona trip atacak durumda da değildim, kendi pisliğime bulandım diye milleti suçlayamazdım sonuçta; Enes'i suçluyordum, kolaydı.
"Aman neyse ne be. Emirhan, biz gidiyoruz birader; diğer herkes dağıldı zaten. Bir Efe abiler kaldı sanırım; Hilal, Melek'i merak etmiş. Sonra görüşürüz." dedikten sonra elini Emirhan'ın eline doğru vurdurtarak veda ederken bana da yandan bir bakış atıp "Seninle de görüşürüz sevgili Melek, gezme ceylan bu dağlarda seni avlarlar." diyerek sırıttığında elim ağzına doğru geçirecektim ki kafasını geri çekmişti. Annem olsa 'İleş çocuk' derdi de annem yoktu işte. Hüseyin'le ilerlemeye devam ettiklerinde adımlarımı durdurup gitmelerini bekledim.
Enes'in gitmesini beklemiyordum ama bana ve Emirhan'a çok kızmıştı anlaşılan. Bunu umursamamalıydım.
"Sen de Efelerin yanına git Melek." diyen Emirhan'a ciddi mi diye baktım. Keyfinin bu kadar kaçmasını beklemiyordum, ses tonundaki neşe bile yok olmuştu. Az önceki hayal kırıklığı bile bir duyguydu, şimdi sesi sadece yorgun çıkıyordu. Çevremdeki herkese zarar veriyor olabilirdim; klasik olan buydu; Enes bana zarar verirdi, ben etrafıma zarar verirdim çünkü daha önce Enes'e zarar verebildiğim herhangi bir an olmamıştı. Hislerini söylemesine rağmen bile ona inanasım gelmiyordu; bir insanın güvenini bu denli kırmış olmak büyük bir tebrik hak ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallem Buluttan
Novela JuvenilAma ben, ilk pişimi ona yapmıştım; ilk onun yüzünden kolumu yakmıştım fakat o, hıçkıra hıçkıra ağladığım mutfakta sadece pişilere dikkat kesilip tüm tepsiyi odasında yemişti. İlk ona akrostiş şiir yazmıştım da o, şiiri hiç okumamış sadece N harfini...