No Land - Düşünme Kaybolursun
Aralıksız elli dakikadır Eymen'in konuşmasını dinlediğimizden ötürü Efe de ben de kazığa oturmuş gibi bir acıyla etrafa bakıyorduk. Kendi tarafımdaki pencereyi açtırırken Eymen, "Ya abla bak, anlattığım gibi her şeyi yaptım ya. Mal gibi hissetmeyeyim diye mesaj beklemiyormuş numarası da yaptım ama bir insan nasıl bir gün boyunca instagrama girmez? Hayır giriyor zaten, bir ara ben mesaj atmıştım; bir baktım üç saat önceki gönderiyi beğenmiş, ben yedi saat önce mesaj atmışım. Yaşadığım şoku ifade edemiyorum ama tahmin ediyorsunuz değil mi?" diye sorduğunda kafamı aşağı yukarı salladım. Efe, "Oğlum, çıkar kızı. Yazma bir daha madem, nasıl olsa uzakta oturmuyor mu? Görmüyorsun da." dediğinde Efe'ye yandan eleştiren bir bakış attım. 'Çıkar kızı' kadar kolay olmuyordu böyle şeyler, ayrıca Eymen'in konusu sıkıcı gelse de haline üzülmemiş değildim. Başıma gelse gece gündüz ağlardım, Eymen yine iyi karşılıyordu olayı.
"Ama bizi konuşurken görsen, kesin kız bana aşık sanırsın." dediğinde yüzüme yorgun bir gülümseme gelmişti.
Arabanın ön koltuğunda oturduğumdan dolayı Eymen'e doğru dönüp "Efe'nin dediği kadar kolay olmasa da bu kız seni fena halde ghostluyor Eymen. Üzgünüm ama gerçek bu. Ve seni ghostluyorsa onun için o kadar da önemli değilsin demektir." diyerek burnumu ve ağzımı büktüğümde Eymen onu kalbinden bıçaklamışım gibi bakınca bakışlarımı ondan kaçırdım.
"Abla bu kadar net ve gerçekçi olmasaydın keşke, yalanlarında boğulmanı yeğlerdim." dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım ve önüme döndüm yavaş çekimde. Ben, kimseye söylemeden İzmir'e dönecektim fakat Hilal, Efe'ye söylemeden gitmemi yasaklayınca Efe'ye beni bırakmasını söylemiştim. Eşyaları arabaya yerleştirirken de Eymen'e yakalanınca o da bizimle beraber İzmir'e dönmek istemişti. Enes de gidince burada durmasının bir anlamı yokmuş, kendi evinde pineklemek aile evinden hep iyiymiş; öyle söylemişti.
"Ghostlamak ne demek?" diye soran Efe'ye, kaşlarımı kaldırmış şaşkın bir şekilde bakmak için dönerken aynadan Eymen'in Efe'yi yargılayan bir surat ifadesine büründüğünü görmüştüm. Eymen'in bu surat ifadesi beni hep kahkahalar içerisinde bırakabiliyordu, bok yemiş gibi büzüyordu suratını. Şimdi o kadar da komik gelmemişti ama, eskiden biraz Enes'i andırıyordu sanırım surat ifadeleri; bu surat ifadesini Enes'te göremediğimden Eymen'de görmek komiğime gidiyordu.
"Abi nasıl bilmezsin, sen bu devirden değil misin yoksa?" diyen Eymen'den sonra kafası karışmış şekilde bakışlarını kısa süreliğine bize çevirip tekrardan yola odaklanan Efe'ye, "Senin İngilizcen yok mu? Niye bilmiyon bizim oğlan?" diye sorduğumda Efe gözlerini devirdi ve "Kızım ne alakası var İngilizce bilmemle? Ben sana 5x desem sırf matematik dili diye anlayacak mısın, soru sormam lazım ya." dediğinde yüzümü buruşturup "İkisinin alaka seviyesi ne tam olarak abi? Biri dil, diğeri ders. Tam olarak İngilizce anlamıyla aynı." dediğimde Eymen de arkada kıkır kıkır gülüyordu.
"Kız bunu görmezden geliyor ve sosyal medyadakiler buna ghostlamak diyor öyle mi?" diye sorduğunda Eymen daha çok kahkaha atmaya başladı. Bu çocuğun sosyal medya konusundaki cehaleti herkesi geride bırakırdı. Sosyal medyası da yoktu zaten.
"Senin gibilere de boomer diyolar genelde." diyerek gözlerimi devirip camdan tarafa döndüğümde Efe, "O ne demek şimdi?" diyerek inlemişti. Eymen, ona sosyal medya dilini açıklarken ben de rüzgarın saçlarımda gezinmesinin keyfini çıkarmaya çalışıyordum. Hilal'i dinlemeseydim huzurlu bir şekilde tek başıma eve gelip boş apartmanın tadını çıkaracaktım. Daha önceden annemlerin yanına döneyim diye dualar ettiğim eve kendi isteğimle gitmem de ayrı bir komediydi, hayatımı kayda alıp sitcom dizisi tadında yayınlıyorlar mıydı acaba? Çünkü bazen kahkaha sesleri falan duyuyordum kafamın içinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallem Buluttan
Ficção AdolescenteAma ben, ilk pişimi ona yapmıştım; ilk onun yüzünden kolumu yakmıştım fakat o, hıçkıra hıçkıra ağladığım mutfakta sadece pişilere dikkat kesilip tüm tepsiyi odasında yemişti. İlk ona akrostiş şiir yazmıştım da o, şiiri hiç okumamış sadece N harfini...