Yataktan korkarak kalkmak benim için rituel haline gelmişti ama bu kez daha farklıydı. Ev başıma yıkılacak sanmıştım kulağıma gelen sesler yüzünden. Aşağıya indigimde onu yerde otururken buldum. Evin her yeri harabeye dönmüştü. duvarda asılı o oldukları zamanda fark etmedigim iki tablo şimdi yerde paramparça kırılmış koltugun yastıkları etrafta dağılmış pencereden giren soğuğa bakılırsa camlarda kırılmıştı. Mutfağa baktığımda yemek yemeye yarayacak bir seyin kalmadığına emin oldum. Elindeki yarim vokta şişesini kafasına diken adam hala beni fark etmemişti. Ki görüş alanina girmek gibi bir hata yaptım. Bu yılanın inine giren fareden farksız bir konuma düşürdü beni.
"Hepsi sizin yüzünüzden lanet olsun eğer ona bir şey olursa seni kndi ellerimle gebertecegim" diyen adam yilan dilini yüzüme doğru sallarken eli gırtlagimdaydi.
Küçücük bi nefes kırıntısına dahi ihtiyaçim vardı ama boğazıma yapışan elleri yüzünden ölmek üzereydim. Ve eğer telefonu çalmasaydi çoktan ölmüş olurdum. Gırtlagimda ki elini gevsetip beni yere firlattiginda ciğerlerime dolan nefes ve öncesinde ki nefessizlikle öksürmeye başladım. Daha fazla oksijen için yanan ciğerlerimin emirlerine uyup ayağa kalmayacagimi bildiğim için surunerek balkona çıktım. O ise hala darma dağın olan salonda yankilanan telefonunu arıyordu.
"Alex" diye açtı telefonu. Ve bilmediğim bir dilde konuşmaya bağırmaya başladı. Kırık olan camdan onu izlediğim de tüm bedeninin kasildigini ince tişörtunun üzerinden görebiliyordum. yüzündeki acının tarifi yoktu ama hem bu kadar sinirli hemde bu kadar üzgün olmayı nasıl başarıyordu anlayamamıştım. Kac dakika geçti bilmiyorum ama karşı taraf artık ne dediyse sesi yumuşamis kasılmalari geçmişti. Sinir krizi bile gelip geçici bir sok dalgası gibiydi bedeninde. Telefonu kapatip yerleri sarsa sarsa balkona çıktı. Ben korkuyla gerilirken onun gozlerindeki saf kötülük beni kndine doğru çekiyordu. Gozlerini bile kirpmadan avina saldırmak için bekleyen bi avci gibiydi. Yavaş ama tehditkar bakışlarını uzerimden çekmeden yaklaştı bana. Deli gibi korkmama rağmen bnde cekmedim gozlerimi gözlerinden. Gömleğinin acik olan göğsünde ki kurt dovmesine takıldı gözüm.
"Bana neden kurt derler biliyormusun" diye sordu. Dovmesine baktığımi anlamışti. Nerden biliyim be seni tanımıyorum adını bile bilmiyorum buraya neden kapatıldığımı bile bilmiyorum seni moron demek istedim ama sesim yok olmuştu.
"Bu ismi bana uso koydu. On uc yaşındaydim" dedi benimle ayni seviyede olmak için tek dizinin üzerinde çöktü yanima.
" bana yavru bir kurt hediye etti o senin Yoldaşin o sana sen ona bakacaksin dedi. Ben önce korktum ama zamanla ona alıştım onu sevdim guvendim sözümü dinlettim o bir insana ben bir hayvana guvendim. Sonrada her adımı beraber attık ve ben kndimi zamanla ona benzettim ve fark ettim ki ben o olmuştum" dedi ve sustu gozleri bahçeyi tarayip tekrar gözlerime dikti.
"Onun gibi yırtıcı acımasız avını dişleriyle parçalamaya hazır bir hayvan oldum ve şimdi benim pencelerimin altında ki av sensin"
Acinin var oluşu korkunun sonradan edinilen bir huy olduğu kanıtlanmış bir gerçek olduğuna göre benim acım da korkumda beni delirtmeye yetecek kadar yoğundu. O bir kurttu bende onun acımasızca avlayacagi zavalli bir av.
"Avci, avini ne kadar yavaş öldürürse o kadar zevk alır biliyormusun. Seni öldürmeyecegim ama ölümün için bana yalvarmami sağlayacagim ve inan bana çok aci çekeceksin dua et ona bir şey olmasın " deyip beni korkumla baş başa bırakıp çekip gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİM vol:1 and vol:2
ChickLitçünkü alex'e deliler gibi aşık da olsam onun karanlığıyla baş edemezdim kaybolurdum o karanlıkta oysa ben aydılığı seviyordum o simsiyah bir geceydi... ... EZRA.... kokusunun sardığı yastığı kıskanmakta nedir böyle. saçmalama alex kendine g...