yolun sonu

5.7K 262 18
                                    



acıyor... çok acıyor... dayanamıyorum... nefes alamıyorum... hisssizleşiyorum...


''will aptalı seni aldığında işkenceni yarım bırakmış ben tamamlayayım dedim'' diye kıkırdadı ivanov. 

''iyi yaptın'' dedim aklım gelip gidiyordu. konuştuklarımın bile farkında değildim ama ağzımdan çıkıyordu işte

''aç gözlerini bak alex bana ne yaptı '' diye fısıldadı. bana ne yapmışlardı yada ne vermişlerdi bilmiyordum ama kafamı kaldıramıyor gözlerimi açamıyordum. tüm bedenimdeki ağırlık bir ton kadar vardı sanki. 

''aç gözlerini tekrar söylemeyeceğim'' dedi yarım yamalık türkçesiyle.  zorladım kendimi gözlerimi açtım. bulanıklaşsa da görüntüler  ivanovun ayağının birinin olmadığını protez bacak taktığını anlamıştım. 

''gördün mü'' dediğinde dudaklarımda ki kurumaya yüz tutmuş yaralarım güldüğüm için acıyordu ama umursamadan kahkaha attım. 

''çok mu komik '' dediğinde hala kahkahayla gülüyordum.  çenemi kavrayıp beni ona bakmaya zorladı. alex'den alışık olduğum ona ve tadına yakışan votka kokusu bu kez onun nefesiyle yüzüme geldiğin de bana iğrenç gelmişti suratına kusmak istiyordum. 

''alex bana bunu yaptıysa ben de onun sevdiği kadına ne yapmalıyım parmağını kulağını yada belkide vajinandan bir parça göndermeliyim '' dediğinde eli bacaklarımın arasına doğru kaydığında. gözlerinin içine daha net bakabilmek için gözlerimi tamamen açtım. 

kendime nerden bulduysam bir güç buldum ve tam kafamın önünde ki burnuna kafa attım.  burnundan fışkıran kanla beraber acıyla haykırıp sandalyesinde geriye doğru yaslandı. alnımdaki sıcaklığa bakılırsa burnundan akan kan alnıma da bulaşmıştı. 

''seni sürtük'' diye haykıran adam bir eliyle burnunu tutarken sandalyesinden doğruldu. suratıma inen sert tokatla kapının hızla açılması bir oldu. dudağımda  kurumaya yüz tutmuş yaram tekrar açılmıştı ve akan kan çenemden kot pantalonuma damlıyordu. 

rusça bağırıp çağıran adamı tanıyordum ama adını hatırlayamıyordum. yaşlı adamın arkasından içeri giren iki kişi ivanovun protez bacağını taktıktan sonra ivanovuda alıp beni yaşlı adamla yalnız bırakmışlardı ama bu adam ivanovdan daha çok korkutuyordu beni.  yanıma yaklaşıp ivanovun sandalyesine oturduğunda cebinden bir mendil çıkardı. 

ne yapacağı belli olmayan insandan daha korkunç olanı yoktur. ivanovun hiç olmazsa ne istediği belliydi ama ya karşımdaki adamın? şefkat kumkuması dudağımdan akan kanı silerken gözlerindeki saf kötülük ve acımasızlık  belkide bu kez yolun sonuna geldiğimin işaretiydi. 

''ivanovun kusuruna bakmayın ezra hanım herzaman duygularının esiri olmuştur'' dedi ve kanlı mendili tekrar cebine koydu. 

''sizinle iyi anlaşacağımızı düşünüyorum haksız mıyım?'' dediğinde tek kelime etmemeye karar verdim. 

''ne istiyorsun'' dedim sonunda merakıma yenik düşüp. 

''aynı dilden konuşacağımızı çok iyi biliyordum'' dedi ve ayağa kalkıp bağlı olduğum sandalyenin arkasına geçti ve ince naylon ipin düğümünü çözdü. 

''gel bakalım küçük hanım'' dedi ve bana dokunmasından bile iktsindiğim adamın titrek koluna girdim. bu adam neden titriyordu anlamıyordum. rutubet kokan odadan daha geniş ve daha az rutubetli olan odaya geçtiğimizde adamlarından biri önüme yemek tepsisini koyduğunda midemin gurultusu ihtiyarın kulağına kadar gitmiş onu güldürmüştü. 

KATİLİM vol:1 and vol:2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin