3 yıl sonra

7.9K 342 18
                                    

zaman insana neleri öğretir. alışmayı mı yok saymayı mı yoksa unutmayı mı? 

hiç birini... zaman sadece geçer ama deler de geçer deliklerden kan değil anılar akar. 

zaman sadece geçer geçer geçer ve bir yerde takılıp kalır senide oraya mahkum eder sonsuza kadar..



''ezgi nerdesin hadi ya geç kalıyoruz'' diye bağırdı burcu.... 


evet doğru okudunuz yeni hayatımın yeni adı ezgi çelik.... ezra koçyiğit o gün öğleden sonra o arabanın arkasından bakarken öldü. bir mezarı bile yok. ama ezgi mutlu huzurlu aradığı ve sonunda eriştiği huzuru zor da olsa yakaladı. merek ediyorsunuz dimi neler olduğunu anlatayım....


araba uzaklaştığında gözlerimden iki damla yaş düştü tozlu kaldırıma.  yürü ezra yürü dedim kendime. otobüs durağında kendime su ve sandiviç alıp muğla arabasına bir bilet aldım. 

muğlaya vardığımda akşam altı olmuştu saat ve ben zorda olsa uykuya dalmış beş saat uyuyabilmiştim yanımda oturan teyzenin omuzunda.

yıllardır bir kez bile görmediğim annemin telefonla bile görüşmemi yasakladığı kadını garajda görmemle boynuna atılmam bir oldu. 


''ahh inanamıyorum ezra sen misin bu'' dedi ve beni uzun uzun süzdü. 

''güzelliğini benden aldığını her zaman söylüyordum da o gıcık annen inanmıyordu'' dedi aslı teyzem. 

''gel hadi gidelim harika yemekler hazırladım bahçeye'' dedi ve beni lutra lüks cipine götürdü. 

''her şeyi konuşacağız bebeğim merak etme zamanımız bol'' dedi arabasına nasıl baktığımı anlamıştı ve bu cümleyi kurmuştu galiba. 

Muğla İzmir den daha sıcaktı nisan ayına göre. ama güzel bir şehre benziyordu. İngilizce öğretmenim Muğlalıydı ve bize bir keresinde İzmir'in kızları güzeldir ama ev yapacaksan tuğladan kız alacaksan Muğla dan demişti ve bir dersi Muğla İzmir derken kaynatmıştık. 

''teyze geldiğimi kimseye söylemedin değil mi'' dedim korkuyordum annem'in beni bulmasından. 

''tabiki söylemedim sadece tunç biliyor '' dedi tunç kim diye sormadan ağzım beş karış açık kaldı. tabiki böyle bir araba kullanan kadının evide böyle güzel olmalıydı. öyleydi de. saray yavrusu mübarek. kocaman bahçeli evin kapına ayak bastığımda iki tane kocaman pamuk beyazı köpek koşarak bana doğru gelince çığlıkla teyzemin arkasına saklandım. 

''tango, cash yaklaşmayın'' diye bağırdı bir adam iki köpekte oldukları yerde kaldı. çok tatlı olsalar da bana yaklaşmalarını istemiyordum. 

''korkma canım korkma zararsızlardır'' dedi adam. çok sıcak bir yüzü vardı. ama teyzemden en yaz yirmi yaş büyük duruyordu. 

''canım bu benim eşim tunç.. tunç buda yeğenim ezra'' dedi teyzem adam nerdeyse dedemle yaşıttı. bir dakika ya benim hiç dedem olmamıştı ki yaşını nasıl bilebilirdim. 

adam teyzemin elini tutup öptükten sonra devasa bir havuzun olduğu arka tarafa yönlerdi bizi. 

''makbule hanım bize kahve yapar mısın yada sen ne istersen ezra aç mısın?'' dedi tunç enişte. 

''yok değilim teşekkürler kahve olabilir'' dedim hala ağzım beş karış açık evi ve etrafı izliyordum adam çok zengin olmalıydı. 

kahvelerimizi içtikten sonra teyzem odamı gösterdi. mükemmel bir odaydı ama ona anlatmak istediklerime nasıl başlayacağımı bilmiyordum. 

KATİLİM vol:1 and vol:2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin