kısa çok kısa ama sonundaki süpriz hepinizi tepetaklak edecek:)))))
keyifli okumalar canlarım. sizleri seviyorum. öpücükler.... sibel
beni anlayabilir misniz?
masumluğunu daha beş yaşında babasının ölümüyle kaybetmiş biriyim ben.
yedi yaşında annesi evlenen
dışarıdan saray gibi görünen ama içeriye girince kör bir kuyu olan bir eve taşınmıştım.
bana ilk kez bakan kahverengi gözleri o andan itibaren hep şiddetle baktı.
çocuktum en kötü ne yapmış olabilirdim ki
bir bardak kırdım diye boynumdan tutulup bir köşeye fırlatıldığım. bu benim şiddetle ilk tanışmam oldu. annem tek bir hareket dahi etmeden kirpiklerini bile kırpmadan seyrettiği ilk andı ama asla son olmadı.
büyüdükçe şiddetin dozuda büyüdü.
babamın mezarına gittiğimde dudağımı patlattığında ikinciydi.
karnemde tek zayıf getirdiğim için kaşıma açılan yarada üçüncü
anneme türkçe değilde rusça anne diye seslenince on ikinci
destenin biberonu ağzından düştüğünde iyi tutamadın hep zararsın diye tekme yediğimde on yedinci dayağımı yediğim zamanlardı.
on bir yaşımda okuldan eve geç geldim diye aç bırakıldığımda
ilk kavgamı ettiğimde desteye kazara çarpıp düşürdüğümde çöpü atmayı unuttuğumda sabah ondan geç kalktım diye güzel türkçe konuşmuyorum kelimeleri yuvarlıyorum diye dayak yediğimde ve son gün bacağımı kırıp beni hastanenin acil servisinde bıraktığında hikayemin sonuna gelmiştim.
hastanede bana acıyarak bakan adama tüm hikayemi anlattığımda
''benimle gelmek istermisin alex'' dediğinde kader varmış ve asla hiakeyem son bulmayacak dedim kendi kendime. cehenneme dönmektense tanımadığım ama hayatını kurtardığım bana hem acıyarak hemde minnetle bakan adam evet dedim.
kaderimi değiştiren üç adam tanımıştım.
birini çok az hatırlıyordum ve ölmeseydi nasıl bir ilişkimiz olur diye düşünüp hayal kurduğum adamdı. babam....
osman... onu bana gönderen tanrıya lanet okumadığım bir gün bile olmamıştı.
ve uso...baba demekten asla utanmadığım aksine gurur duyduğum benim ben olmamı sağlayan adam bana o gün ilk ve son kez alex demişti ve günden sonra asla adımı kullanmamıştı.
ve şimdi beni karşısında bulduğunda uzun zaman sonra bana ilk kez
''alex'' dedi. arabadan iniyordu ve evin kapısında beni görünce şaşırmıştı beni beklemediği belliydi. oysa yakuza hocalarının onu aradığına ve bilgilendirdiğine adım gibi eminken şaşkınlığı o kadar da emin olmamam gerektiğini söylüyordu bana.
''iki yıl dediğimi hatırlıyorum kurt'' dedi ve kolundaki pahalı saatini gösterdi.
''baba izin verirseniz konuşmak istiyorum'' dediğimde eve değilde arka bahçeye dolaştı bende onu takip ettim.
evim çok büyüktü aslında burda yaşamıyordum ama usonun yaşadığı her evde bir odam vardı bana ihtiyacı olduğunda hep yanında olmak için odalarım vardı hatta kaldığı otellerde bile sol odası benim sağ odası her zaman ivanovun olurdu.
arka bahçede benim özel alanıma giriş yaptığında kurtların kulübelerinin olduğu yere geçti. onları özlemiştim onlarda beni özlemişlerdi ki beni gören her kurt'un mavi gözleri ışıldayıp hep bir ağızdan ulumaya başladılar.
''seni özlemişler''
''bence sizi özlemişler'' dedim o bana bakmamaya özen gösterirken ben dikkatle onu inceliyordum. kararsız gibiydi ve bu çok nadir olurdu. her zaman kesin ve keskin kararlar veren adam şimdi kararsızlıkla kıvranıyor gibiydi.
''dönmene sevindim oğlum'' dediğinde tuttuğum nefesini rahatlamayla geriye verdim ama tek sözüde beni tepetaklak etmişti.
''baba.... ben... sen... bana'' offf kekeliyordum ve kekelemem de onda şaşkın bir ifade bırakmıştı çünkü ben kekelemezdim.
''kızgınım kurt hemde çok kızgınım ama konuşacağız '' dedi cebindeki sigara tabakasından bir dal sigara alıp bana uzattı.
şok.... asla onun yanında sigara ve içki içmemiştim ama şimdi kendi bana sigara uzatıyordu. yok artık. başımı hayır anlamında salladığımda sigarasını yaktı
''her zaman babalar oğullarının dağıttıklarını toplamaz bazende babalar dağıtır ve oğulların toplaması gerekir '' dedi et konteynerından kocaman bir but alıp hala delice uluyan kurtlara attı.
''fena dağıldı oğlum ve onu toparlayacak olan tek kişi sensin '' ahhh tanrım içimde yanan yangına buzlu su dökmüştü babam. üzerimdeki kocaman dağ kalkmıştı.
buraya gelene kadar ezrayla tartışmıştık. onu dinlemediğim için delice öfkeliydi ama artık kaçmak yoktu en azından uso kabul ederse kaçmak yoktu ve kabulde etmişti.
artık hayatımıza kocaman bir yön vermemiz gerekiyordu. saniyede aklımdan geçenler dakikada kurduğum hayaller.
hemen ezraya koşmalıydım anlatmalı ve hemen nikah için baş vurmalıydık. önce burda sonrada türkiyede bir nikah yapar ezra isterse de düğün yapardık ama düğün yapmamak için elimden geldiğince onu ikan etmek için uğraşacaktım. böyle saçma şeyleri sevmiyordum ama karım bir türktü ve o isterse mecbur düğün olurdu.
''oğlum'' diye bağıran adamın sesiyle kendime geldim.
''sen beni dinlemiyor musun?'' aslında hayır demek istedim ama diyemezdim tabiki
''duymamışım baba '' dedim aptalça gülme isteğimi bastırıyordum.
''akaiyle yaptıklarınızı daha sonra ayrıntılarıyla konuşacağız şimdi yorgunum dinlenmek istiyorum''dedi ve iki adım atmadan durdu.
''kurt ezrayı toplayacaksın ama yanlış anlama onu bir abi gibi toparlayacaksın siz benim çocuklarımsanız aranızda hiç bir şey olmaz''
ne... ne diyordu bu adam yanlış mı anlamıştı beynim yanlış mı duymuştu kulaklarım.
''baba'' dediğimde elini kaldırıp beni susturdu.
''gürcistanda terianıyla buluştuk nicolai ve ezranın evlenmesine karar verdik''dedi ve
dünyayı başıma yıkıp gitti....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİM vol:1 and vol:2
ChickLitçünkü alex'e deliler gibi aşık da olsam onun karanlığıyla baş edemezdim kaybolurdum o karanlıkta oysa ben aydılığı seviyordum o simsiyah bir geceydi... ... EZRA.... kokusunun sardığı yastığı kıskanmakta nedir böyle. saçmalama alex kendine g...