acımasız

10.4K 429 8
                                    

karakter olarak biraz fevri hiperaktif patavatsız asi inatçı olarak tanımlıyorum kendimi tabi bu tanımlama başkalarının benim hakkımdaki düşünlerinide kapsıyor.


babasız büyüyen bir kızım çok rahat yetiştirilmedim ama aşırı derecede bir disiplinde söz konusu değildi hayatımda. sadece annemin sözlerini tutan daha doğrusu bana makul ve manıklı gelen kurallarını yerine getirdim. erkek arkadaşım olmadı hiç biraz erkek vari bir kız olarak görünüyorum dışardan ne kadar saçlarım uzun olsa da basket oynayan futbol konusunda erkeklerden bile çok bilgiye sahip olan dart oynamaya bayılan okul harincinde etek giymeyen 18 yaşında kadar nike ve conversten başka ayakkabı giymeyen hele topuklu ayakkabı nasıl giyilir onu bilmeyen daha iki yıl önce kulağını deldirmiş sık sık küfür eden hocaları canından bezdiren sık sık ikaz alan sık sık müdür odasını ziyaret eden bir kızım. coğrafya hocam nilgün hanım annemi okula çağırıp al götür bunu yoksa elimde kalacak bu ne biçim kız diye anneme bağırmıştı nedeni ise çok saçma bir konuydu ödevimi yapmamıştı oda beni saçımdan çektiğinde ödev yapmamak büyük bir disiplin suçu demişti bende elini itip öğrenciye vurmakta disiplin sucu dikkat et bu kez müdür odasına beraber gitmeyelim diye tüm sınıfın önünde onu rezil etmiştim ne var şimdi cümlede ağlayarak terk ediyorsun sınıfı da bana tam iki ay boyunca hafta sonun dışarı çıkmama cezası verdiriyorsun aptal kadın...


işte böyle dengesiz bir yaratıktım ve bu fevri düşüncesizce davranışlarım yüzünden karşımdaki adamın başında 1000 lik votka şişesi kırmıştım. o ise kılını bile kıpırdatmadan bana bakıp gülümsüyordu... kafasını yerden kaldırıp elini başına koydu parmaklarına bulaşan kırmızı sıvıya bakıp gözlerini bana çevirdiğinde boku yedin kızım der gibi bakıyordu. bir adım geri çekildiğimde arkamı dönüp kaçmak istedim ama bileğimdeki tutuşla olduğum yerde saydım.


''bunun bedelini acıyla mı yoksa zevkle mi ödemek istersin'' dediğinde acının ne olduğunu tahmin edebiliyordum ama zevk derken neyi kast etmişti anlayamamıştım.


''ö.. özü... özür '' korkuyla dilim tutulmuştu


''çok geç artık çok geç fındık'' derken nefes almadığımı fark ettim. bileklerimi bırakıp elini belime kadar uzanan saçlarıma attığında acıyla bağırdım.


''lütfen özür dilerim birden oldu bırak beni imdatttttttttt;'' diye haykırdım. beni zorla içeriye soktu mutfak solan olarak dekore edilmiş evin mutfak kısmından geçerken eline aldığı bezle yüzünü siliyor bir eliyle de beni peşinden sürüklüyordu. salondaki koltuklardan birine beni fırlattığında


''acı kısmı geride kaldı gelelim zevk kısmına'' dedi yüzündeki, kanı temizlerken.


''yaklaşma bana seni öldürürüm sakın bana dokunma'' dedim onun attığı kahkaha daha çok korkttu beni.


''salak mısın kızım sen senin gibi bir ucubeye bakacağımı en önemlisi dokunacağımı düşündün mü gerçekten'' dedi kahkahalarının arasında. arka cebinden çıkardığı kelepçeler gözüme iliştiğinde yine kaçmaya çalıştım ama iki adım dahi atamamıştım.


''çırpınma fındık emin ol çok zevk alacaksın'' diye soğuk giri metal kelepçeler bileğimi sardığında bu kez saçımdan değil kelepçelerden tutup sürüklemeye başladı beni. etime batan metalin soğukluğu içime kadar işlemişti. canımı yakıyordu hemde çok fena. bağırıp olamayacak hakaretler küfürler savurdum ona durup bakmadı bile bana. merdivenleri çıkarken iki defa düştüm ama o bileğimdeki kelepçeleri çekerek kaldırdı beni yerden dengemi her sağlayamadığımda daha çok yaktı canımı. çıktığım odanın kapısına siyah botlarıyla tekmeyi savurunca safakla kaçmaya çalıştığım için kilitlediğim kapının tek darbesiyle krisleri kırıldı ve gürültüyle önümüzde açıldı. beni içeriye sokup yatağa fırlattığında yine çığlık attım.


''ahh fındık akıllı bir kız olsan gül gibi yaşar giderdik bu bir kaç günlük beraberliğimizde ama sen naptın kafamda şişe parçaladın hemde son vokta şişemdi o benim şimdi ne olacak biliyor musun'' dedi kaçmaya çalıştığım yataktan ayak bileğimi tuttark beni altına çekti. evet onun ve vücudunun hemen altındaydım. sol bileğime takılı olmayan kelepçeyi yatağın başlığına takıp bedenini bedenime daha çok bastırdı sanki üzerimdeki bir insan değildi de bir yük kamyonuydu o kadar ağırdı yada bilerek tüm ağırlığını incecik vücuduma veriyordu.


''bana dokunma sakın çekil kalk üstümden'' diye bağırdım suratına.hala kafası kanıyordu ve taze kan alnına yayılmaya başlamıştı.


'' çoğu kadın altımda senin gibi kıvranır ve üzerinden kalkmamam için bana yalvarırlar'' dedi kanlı ellerini yastığın etrafına dağılan saçlarıma geçirdi bir kaç tel saçımı ayırıp burnuna götürdü ve derin bir nefes aldı.


''hımmm orkide hemde beyaz orkide'' dedi şampuanımın kokusunu iki gündür yıkamadığım saçlarımdan anlamıştı. daha da önemlisi neden o mavi gözler bana öyle bakıyordu.


'' keşke beyaz orkidenin anlamıda bilseydin fındık''


''bana fındık demeyi kes o lakabı sadece annem kullanabilir'' bu kadar yakınlık fazlaydı kafamı hemen sola çevirdim görüş alnından çıkmak için. ama nefesi boynuma değdiği an başımı geriye çevirdiğimde boynuma bir dokunuş kadar yakın olduğunu gördüm. yine derin bir nefes aldı.


''vanilya'' allahım bu adam bunları nerden biliyordu.


''harika bir koku yeteneğin var bence avlarda köpekler yerine sen kullanılmalısın'' dedim onun bana diktiği gözledrine gözlerimi dikerek. gülümser gibi oldu ama hemen üzerimden kalktığı için ne denli doğru gördüğümü anlayamamıştım.


''şimdi gidiyorum akşam olmadan geri dönerim evinden istediğin bir şey vardı'' dediğinde çoktan kapıdan çıkmıştı. bağırsam da çığlık atsam da yersizdi.


''uzak dur annemden anneannemden seni bu kez parmaklarımla parçalara ayırırım kafan yerine götüne sokarım o şişenin kırıklarını duydun mu beni pislik yavrusu'' diye ciyakladığımda bir an kapı tekrar açıldı kapının arasından başını uzatıp


''annene selamını ileteceğim'' dedi kapıyı çarpıp çıktı....

KATİLİM vol:1 and vol:2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin