İflas

340 3 0
                                    

Ertesi günü babam kahvaltısını yapıp, işyerine gitti, o gün çok sevdiği imarathanesini satacaktı, çünkü yapılacak bir şey yoktu ve kalmamıştı.
O gün babaannem çok üzüntülüydü, ah benim kadersiz oğlum diye kendi kendine dertleniyordu. Annem babanneme kahve yapmıştı ve kahvesini götürdü, babannemin gözleri dolu dolu olmuş ve ağlamaklı idi. Annem anne üzülme her şeyin bir çıkış yolu vardır diyor ama, o da biliyordu bir çıkış yolunun olmadığını; babaannem bir sarayda dünyaya gelmiş, babası yani benim dedem Edirne'li Ekmekçizade Ahmet Paşanın kızıymış, kendisi de bir zabitle yani dedemin süvari başısıyla evliymiş savaşlar sonucunda Edirne'den ayrılıp, Samsun'a gitmişler eşi savaşa giderken babaannem Melek halama hamileymiş, halam 40 lük iken eşi savaşta şehit düşmüş. Uzun süre Samsun'da kalmışlar ve daha sonra, İstanbul'a yerleşmişler ve mal varlıklarına da devlet el koymuş, zorlu bir hayat sürmüşler; daha sonra ikinci eşi Rükneddin dedemle evlenmişler, aslında Rükneddin dedem, bir evin oğlu Makedonyadan gelen Türklerden çok zengin olmasına rağmen içki alemleri parayı yemiş, bitirmiş sonra menuriyete başlamış, içki içtiği zamanlar babaannemin balına bardak ya da elma koyar, tabancayla tepesindaki elmayı ya da bardağı vururmuş.
Bir de ikinci hanımı da İstanbul'a gelince babaannem dört çocuğunu alıp, bir gün İstanbul'dan gizlice trene binip, İzmir'e gelmişler paraları dahi yokmuş, sadece annesinden kalan elmas yüzüğü varnış, yüzüğü bozdurup çocuklarına emek alıp, onlara bölüştürüp vermiş ve İzmir'e gelmişler, tesadüf eseri ciciannemin kayınvaldesi Mihri hanımla ile karşılaşmışlar ve onları misafir etmiş, bir kaç gün sonra Mihri hanımın çalıştığı dokuma fabrikasında işe girmiş ve bir de tek odalı ev tutmuşlar.
Babam da hem okula gidip, hem de sütçülük yapmaya başlamış ve daha sonra kardeşini okutabilmek için çok sevdiği okulunu bırakmak zorun da kalmış ve bir sabun fabrikasında işe başlamış.
Babaannem benim oğlumun tek şansı, senin gibi bir eşe sahip olması dedi ve anneme sarılarak hıçkıra, hıçkıra ağlamaya başladı annem de ağlıyordu.
İçimden ne kadar kadersiz bir ailemişiz diyordum ve evimizin bahçesin de olta atmaya başladım, ağlamamak için direniyordum, çünkü ben ağlayamazdım, Nazar hep güçlüydü, hep öyle olmak zorundaydı.
Saat 19.00 da babam eve geldi, hiç bir şey olmamış gibi; akşam yemeği yedik, babam yarın satış işlemleri tamamlanıyor, artık bir işim yok, ama benim pırlanta gibi ailem var dedi.
Annem bey bahçemiz çok geniş, çiçek serasının olduğu yer de sabun dökebilirsin hem de biz de yardımcı oluruz diyordu, babaannem de sabunları pazar da satarız dedi. Babam ben de aynı şeyleri düşündüm dedi, demekki işsiz kalmadık diye, yüzünde bir gülümseme oluştu.

Benim AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin