İki Gün Sonra

35 3 0
                                    

O sabah hep birlikte kahvaltı yaptık. Annem,teyzem,Orhan dayım ile birlikte notere gittiler veraset ilamı çıkarmak için. Vefat eden kişilerin arkasından çıkarılıyormuş. Dayımın bir evi, bankada parası ve bir de emekli maaşı vardı. Çocuğu olmadı için; mirasçı olarak yengem ve kardeşlerinin arasında bölüşülmesi gerekiyormuş; emekli maaşı yengeme, ev ve bankadaki para hepsinin arasımda paylaşılması gerekiyormuş. Eve geldiler veraset ilamı çıkmıştı, bizimkiler evin tamamını yengeme bıraktılar ve bankada ki parayı hepsinin arasında bölüştüler. Annem parayı bankaya yatırdı, zor günler için.
Orhan dayım; bir kaç gün sonra, İstanbul'a gitti, işleri bayağı birikmişti, kendisi ağır ceza avukatıydı. O gittikten sonra artık teyzemle birlikte hep bir aradaydık, gerçi her zaman bir aradaydık ama, bu kez farklıydı annem ve teyzem ve Orhan dayım olmak üzere üç kardeş kalmışlar birbirlerine sıkı sıkı bağlanmışlardı zaten hep öyle idi, tek fark rahmetli Burhan dayım artık bizimle değil, o gerçek dünyada idi. Ne tuhaf değil mi? biz insanlar yakınlarımızı ne kadar çok seversek sevelim vefat edince toprağa veriyoruz, üzülsek dahi, dünyanın kuralı bu, kısaca topraktan geldik; dönüş yine hakkın rahmetine kavuşmak, bir gün elbet bizler de sevdiklerimizin yanın da olacağız.
Orhan dayım gidince o gün teyzem bize gelmişti; annemle birlikte eski günleri anlatıyorlardı; biz de meraklı meraklı dinliyorduk.
Rahmetli dayım 1.95 boylarında kumral, ela gözlü yağız bir delikanlıymış, askerliğini Milasta yapmış, Fehime yengemle orda tanışmışlar, yengem ile dayım arasında onbeş yaş varmış ve yengem dulmuş. Dayım askerdeyken hastalanmış yengem ona çorba yapıp getirmeye başlamış ve o günden sonra da yengem dayımı bırakmamış. Annanem hiç istememiş ama dayım toy bir delikanlı olduğu için evi terk edince ister istemez annanemler kabul etmek zorunda kalmışlar. Dayım daha sonra, hatasını anlamış ama, iş işten geçmiş. Dayım Devlet Demir Yolların da memurmuş, tayinle İzmir'e gelmişler, çoçukları olmamış yengemin ilk eşinden bir oğlu varmış, dayımın cenazesine gelmişti ve dayımı çok seviyordu. Dayım daha önce yengemin bir evladı olduğunu bilmiyormuş çünkü, yengem oğlunu evlatlık vermiş, dayım bunu öğrenince, yengem ona yalan söylediği için, ayrılmak istemiş ama yengem bırakmamış, eğer benden ayrılırsan, canıma kıyarım demiş, çok hazin bir öykü.
Yengem kısa boylu, dalgalı saçlı ve zeytin gibi gözleri vardı.
Dayımı kaybetmemek için elinden geleni yapmış, çok bilgili bir hanımmış, ama dayım yengemin bu yalanlarından sonra, hiç affetmemiş kısaca evlilikleri sadece yüzeysel kalmış ve sevgi maalesef kalmamış.
Bir keresinde dayım bir laf etmişti; ekmek tazı olsun, sen de tavşan ol diye, o zamanlar ne olduğunu çıkaramamıştım; ama şimdi ne oldu anlıyorum. Benim zavallı dayıcım; mutluluğu hiç tatmamış. Yengem dayım, göz bu bir yere baksa, kime baktın diye her zaman olay çıkarırdı ve sürekli tartışırlardı, aslında haklıydı çünkü çok yakışıylıydı ve sözü sohbeti dinlenen, saygın bir kişiydi. Çok ama çok yazık, bu kadar çile çekmek.

Benim AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin