Sabah olmuş kalktığım da herkes uyuyordu, sessizce oturdum, babaannemi izliyordum; bebek gibi uyuyordu, ona bakarken hep sanki babamı görüyordum; saat nerdeyse 10:30 olmuştu babaannemin gözleri hafif kısık bir şekilde Nazar diye seslendi, hemen yanına gittim ve evet babaanne uyandın mı? o da hafifçe başını salladı ve bana dönerek halan kalktı mı? Dedi ben biraz önce kalktığımda da herkes uyuyordu, o bir şeyler almak için fırına gitmiştir dedi, hatta kahvaltıyı hazırlamıştır, genç kızlığından beri erken kalkar; hadi bana yardım ette kalkayım, ilk günden tembellik yapmayalım dedi,babaannemin kalkmasına yardımcı olduktan sonra, kaldığımız odadan dışarı çıktık, halam mutfakta bir şeyler hazırlıyor mutfaktan mis gibi börek kokusu geliyordu!
Hemen halamın yanına gidip ona yardım ettim ve birlikte sofrayı hazırladık, daha sonra halamın kızı Birsen abla ve torunları Birsel ve Saim de kalkınca hep birlikte kahvaltı masasında oturduk, masada sessizlik hakim idi, böreği çok sevmeme rağmen pek yiyememiştim; çünkü Nazar bu tür şeylere pek alışkın değildi, benim için kahvaltı demek cıvıl, cıvıl neşe demekti, bir ara halam sessizliği bozdu, Nazar istersen bugün sana biraz Yeşilköyü Birsel seni gezdirsin dedi, tam o sırada olur diyecekken, halamın kızı Birsen Yeşilköy küçük bir yer, kendisi de isterse gezebilir dedi ve yine ortam sessizliğe büründü, kahvaltı bittikten sonra halam kahve yapmak için mutfağa gitti, ben de peşinden tabii Nazar hiç halasına kahve mı? Hemen kahve cezvesini alıp, kahveleri yaptım, halam da sessizce beni seyrediyordu; bir ara bana Nazar babana o kadar çok benziyorsun ki; huyunu,suyun ve hareketlerin derken halamın o masmavi gözleri yağmur gibi akıp taşıyordu ve sonra yine sustu, birlikte kahveleri götürüp balkonda içtik.....
Yeşilköy gerçekten çok güzeldi, sessiz ve sakin bir yer......
Saat 13:00 da öğle yemeği yedikten sonra, bizimkiler her zaman ki; gibi güzellik uykusuna yattılar, ben de balkonda oturup, yaşadığım olaylar gözümün önünde de bir, bir geçiyordu, bir ara dalmıştım ki, biri seslendi gözlerimi açtığımda uzun boylu bir üsteğmen balkondan sesleniyordu, sonra mahçup olarak sizi uyandırdığım için özür dilerim diyordu, ben de sersemlemiş bir şekilde, kime geldiniz, o da bu ev Melek hanımın evi değil mi? Ben ona gelmiştim dedi, ben de biraz bekleyin dedim ve halamı uyandırarak durumu anlattım, hemen halam kapıyı açtı ve onu görür görmez adeta dili tutulmuştu!
Gelen vefat eden Ersin eniştenin küçük kardeşi Enis'ti; ona o kadar çok benziyordu ki, benim bile dilim tutulmuştu ve zor yutkunuyordum;
Biran gözümün önünde Ersin eniştenin ölüm haberini aldığımız habere gittim o gün sabah kahvaltısında otururken eve postacı gelmişti babama telgrafı uzattığı da babam adeta dengesini kaybederek koltuğa çökmüştü ve resmen ter döküyor ve hemen hazırlanıp Ersin eniştenin görev yaptığı Ağrıya gidip defin işlemlerini bitirdikten sonra İstanbul'a getirip şehit mezarlığına defnetmişlerdi, halamla Ersin eniştenin kardeşi içeri girmiş ben hala dışarıda kaldırımın üzerine çökmüştüm, rüzgar adeta fısıldıyordu birden halamın sesiyle irkildim hadi Nazar diyordu, içeri girdiğimde Ersin eniştenin kardeşi Enis masada oturuyordu bir ara göz göze geldiğimizde o masmavi gözleri adeta yağmur seli gibi dolup taşıyordu ve bizimkiler de kalkmış onu görünce birbirlerine sarılarak ağlamaya başladılar daha sonra halama ve kızına dönerek bugün yeğenlerim ile birlikte olabilmiyim dedi, onlar da izin verdiler, bir ara bana Nazar sen de gelebilirsin dedi ancak ben çok gitmek istediğim halde ben gelemem kuzenim gelecek dedim ve daha sonra da Enis ve yeğenleri hep birlikte dışarı çıktılar,halam bana dönerek sen niye gitmedin Nazar dedi, ben de halacım Enis bey yeğenleri ile vakit geçirsin, benim orda olmam uygun olmaz dedim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Ailem
Ngẫu nhiênHerkesin bir ailesi vardır; hiç unutamadığı ve unutmak istemedikleri bu roman gerçekten alınmıştır, yaşanan tüm olay olduğu gibi hiç bir şekilde hayal ürünü değildir; saygılarımla